24 Kasım 2005 Perşembe

'Picasso, dünyaya bakışımı değiştirdi'

Yağmurlu bir İstanbul sabahında, bu saatlerde dışarı çıkmaya alışık olmayan pek çok insan, Picasso'nun eserlerini görecek olmanın heyecanıyla düşmüştü yollara.

"Picasso İstanbul'da" sergisi, kapılarını bugün halka açıyor olsa da, dün gün boyu önemli konukları ağırladı. Aralarında iş, sanat, basın, spor ve siyaset dünyasından pek çok kimsenin bulunduğu tanınmış isimler, Picasso'nun eserlerini ilk günden görmenin ayrıcalığına ermek için yağmur çamur demeden çıkıp gelmişti. Konukları 'bir düğün sahibi telaşı ve mutluluğu içindeki' Güler Sabancı ve Müze Müdürü Nazan Ölçer karşıladı. Sakıp Sabancı Müzesi'nin giriş salonunda sergiyi gezmeyi bekleyen mahmur gözler, birbirini selamlayadururken biz, Picasso'nun fotoğrafını çekmiş Ara Güler Usta'nın gelmesini bekledik iki kat heyecanla. Çünkü sergiyi onunla gezmeyi planlamıştık. Usta gelip de sergiyi gezmeye başladığımızda duvardaki bibliyografiden çok daha fazlasını öğrendik. "Ben pek anlayamadım bu işleri." diyen dostlarına, "Ben de anlamıyorum, zararı yok. Anlamadığımız için mühim zaten. Herkes anlasa bu kadar mühim olmazdı." diyen Ara Güler; "anlamadıklarını" anlattı bize. "Picasso'ya klasik bir soru sorulmaz; 'Sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?' gibi büyük bir laf edilmez." diye söze başlayan Güler'e, 4 gün şatosunda kaldığı, iltifatına mazhar olduğu ve pek çok unutulmaz fotoğrafını çektiği Picasso'yu sorduk. Üstelik oldukça klasik bir soruyla başlayarak...

Picasso kimdir sizin için?

Ben, bir sürü önemli adamın fotoğrafını çektim. Konuştuğum en mühim insan, yaşadığım en ayrıcalıklı 4 gündü onunla geçen zamanım. Beni aydınlattı. Birçok şeyin farkında değildim. Ya da farkındaydım; ama bir insanın bu kadar rahat olması olacak şey değil. Kati surette hiçbir şey umurunda değil adamın. Beğenilsin beğenilmesin, bakılsın bakılmasın, umurunda değil. Ben çizerim, diyor; isteyen bakar istemeyen bakmaz diyor. Böyle bir adamdı, aşmıştı her şeyi. Hiçbir titre dayanmadan meşhur olmuş bir adamdır Picasso; bir köylü çocuğudur. Bir dünyayı yıkıp yerine yeni bir perspektif getirdi. Sadece resim çizmeyle sınırlayamayız onun insanlığa katkılarını. Yeni bir felsefe; görsel olarak insanlığa yeni bir bakış kazandırdı. Bir fotoğraf makinesiyle ne yapsanız bunlar kopyadır. Tabiatı, ağacı, vapuru çizmek de röprodüksiyon sayılır. Hayatın röprodüksiyonudur bunlar. Hayatı tuvale geçirmeyi yıktı o, kafasının içindeki dünyayı aktardı. İnsan beynini yıktı. Bilinen, alışılan her şeyi sıfırladı.

1971 yılında, Picasso'nun evinde, dört günlük bir fotoğraf çalışması yaptınız. İlk karşılaşmanız nasıl oldu?

Arkadaşı Albert Skira götürdü beni Picasso'ya. Cenevre'de Skira yayınevi patronu. Picasso kabul etti dedi. 90 yaşındaydı. Tarih 20 Nisan 1971 Salı. Onda 90 yıllık bir birikim bende bir Leica. Bir dünya kapandı, bir dünya açlıdı. Cannes'ın 9 km. kuzeyinde tepelerin arasına sıkışmış bir şatosu vardı. Şatosunda, kapıda karşılaştık. "Şimdi en çok korktuğum yere, dişçiye gidiyorum, birazdan geleceğim sen burada otur bekle." dedi. Biz misafire diyebilir miyiz böyle. Beni takacağı yoktu tabii.

Dünyasının kapılarını araladı mı size?

Sevdi galiba beni. "Niye bu kadar çok çekiyorsun resmimi? Ben de senin bir resmini yapayım bari." dedi. Dünyanın en büyük ressamı, beni çizecek, düşünebiliyor musunuz? 90 yaşındaydı. Unutur şimdi, dedim. Hemen kağıt bulmak lazımdı. Kocaman odada boş bir kağıt arıyorum, bulamıyorum. Kağıt bulamazsam çizemeyecek, belki de sonra unutacak. Baktım, köşede yığınla kitap var. Dedim, kitapların birinci sayfası boş olur. Çizdireyim, orayı keserim... Kitaplardan birini aldım ve verdim eline. Başladı çizmeye. Sen Cezanne'e benziyorsun dedi, beni çizeceğine kafasındaki Cezanne'i çizdi. Altına da "Ara Güller'e..." deyip imzaladı.

Nerede şimdi o resim?

Evde, evimde. İmzaladı, tarih attı. Kitaba baktım. Kitap da antika. Kitaptan sadece 50 tane basılmış. Norman Grantz diye bir koleksiyoncunun Picasso'dan satın aldığı resimleri içeren bir kitap. Kitaba bir şey olmasın diye kesemedim de. Kaldı mı resim içerde! Felaket bir olay... Ne yaptım? Reprodüksiyon yaptırdım. Duvarda asılan reprodüksiyondur. Çalmak isteyen onu çalar. Orijinali kitabın içinde. Kitap da sarılı sarmalı evde.

İlk ne zaman 'Ben Picasso'yu çekmeliyim' dediniz?

Ben herkesi çekmek istiyordum. Bir gün jeton düştü. 'Lüzumsuz politikacıları çekeceğime mühim adamları çekeyim.' dedim. Peşlerine düştüm. Bazılarını çektim, bazılarını çekemedim.

O dört günden sonra kendisiyle başka diyoloğunuz oldu mu?

Çektiğim resimleri götürdüm. Bir kez daha görüştük.

Yıllar sonra Picasso ile İstanbul'da yeniden karşılaşmak nasıl bir duygu?

Hiçbir şey hissetmedim. Sen ne diyorsun? Biz, bunlar gibi yüzlerce tabloyu, onun şatosunda kitap için resim çekerken elden geçirdik. Bu fenadır, bunu çekmeyelim dediği şey, 400 bin dolardır.

Yani buradakiler, denizde bir damla mı?

Ben, bütün Picasso'ları görmüşümdür. 1956'da, Louvre'da açılan retrospektif sergiyi gezdim. Ama ondan sonra da yaptı bir sürü. Hiç temposu düşmedi Picasso'nun; her zaman aynı kalitede eserler verdi. O kadar çok resim yapmış ki, retrospektif sergisini yapmak için şehir kurmak lazım. Mesela 'Ütü yapan kadın'; siyah beyazdır, karakalemdir. Sonradan onun renklisini yapmış. Eskiz yapardı çok fazla. Bir desen çizer, değiştirir, değiştirir... Eşek çiziyorum diye başlar, bir kule çizer. Sanat tarihçilerinin de pek aklı ermez bu modern sanata.

Sizin kafanızdaki kalıpları kıran bir etkisi oldu mu Picasso'nun?

Ben yeniden forme oldum onu tanıdıktan sonra. Hiçbir şeyi takmaz oldum. Eskiden ben de normal, klasik düşünen biriydim. Adamın rahatlığı beni mahvetti. Kimseye aldırmıyor. On tane tablosunu satsa Beyoğlu'nun yarısı eder.

Jülide Karahan

24 Kasım 2005/Zaman

23 Kasım 2005 Çarşamba

Atlı Köşk'te Picasso heyecanı

Gelecek, geldi, geliyor... derken, 'Picasso İstanbul'da' sergisini nihayet dünya gözüyle gördük. Emirgan'daki Sakıp Sabancı Müzesi, diğer adıyla Atlı Köşk, yarından itibaren ziyaretçilerini ağırlamaya başlayacak.

Dün, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, müzenin müdürü Dr. Nazan Ölçer, küratörler Picasso'nun torunu Bernard Ruiz-Picasso ve eşi Almine Ruiz Picasso ile Images Modernes temsilcisi Marta-Volga Guezala, yerli ve yabancı basın mensuplarına sergiyi gezdirdi. Picasso sergisini bir dönüm noktası olarak gören Güler Sabancı, "Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır. Bu kapasitede bir müzemiz vardır. İlk 6 haftanın çocuk programlarının dolmuş olması, öğrenmek isteyen genç kitlenin olduğuna da işaret ediyor." dedi. Türkiye'nin bu sergi ile dünya sanat takvimine girdiğini belirten Nazan Ölçer ise; "Bu, sizi bir anda o dünyanın parçası haline getirir. Fransa'da şu var, Barselona'da bu var, İstanbul'da da artık Picasso sergisi var." sözleriyle anlattı heyecanını. Türkiye'de bir ilk olarak değerlendirilen sergi; Picasso'nun (1881-1973) 51 yağlıboya, 47 çizim, 13 seramik, 12 heykel, 8 gravür, 2 taşbaskı ve 2 duvar halısından oluşan ve sanatçının tüm dönemlerini kapsayan 135 parçalık bir koleksiyon sunuyor. Picasso'nun bir avuç cümleyle özetlenemeyecek yoğunluktaki 92 yıllık yaşamından kesitler içeren sergide, 'La Vie'yi, 'Guernica'yı, 'Avignon'lu Kadınlar'ı görmek mümkün olmasa da ustanın sanatının bütün dönemlerinin gözlerimizin önünden geçecek olması ve içlerinden 10 tanesinin ilk kez kamuoyuyla paylaşılması söz konusu. Girişte Picasso'nun çocuk, genç ve orta yaşlı halinden fotoğraf kareleri ve fotoğraflara eşlik eden yaşam öyküsü karşılıyor sanatseverleri. Ferit Edgü'nün yazdığı metni Müşfik Kenter'in sesinden dinleyerek 1899 tarihli kurşunkalem otoportre ile başlayan yolculuk, ressamın ilk aşkı Fernande'nin başı ile devam ediyor. "Benim arayışlarımdan söz ediyorlar, ben aramam ki... Bulurum." diyor usta. Aramak ve bulmak için 26 Mart'a kadar vaktiniz var. Bu ayrıcalığa ermek için yetişkinler 10 YTL, öğrenciler 3 YTL'yi gözden çıkaracak.

'Dedemin eserleri İstanbul'a gelerek değer kazandı'

Dedenizin eserlerini İstanbul'a getirmek için nasıl ikna oldunuz?

Dedemin eserlerinin sergilere katılması için çalışmalar yapıyordum. İlk başta zorlandım. Sanatı anlamam adım adım gerçekleşen bir süreçti. Bu sergide iyi bir ekiple çalıştık. Beni ilk başta şüpheye düşüren birçok şey vardı; ama serginin değerini anladığımda, eğitime katkısını fark ettiğimde bütün tereddütlerim silindi. Eserler de İstanbul'a bu müzeye gelerek değer kazandı aslında. Eğitim programlarını da devreye sokarak modern sanata katkı yapılacağı için beni çok heyecanlandırdı. Dedem daha iyi anlaşılacak. Koleksiyonumu sunmaktan mutluyum. Bir risk yoktu. Teknik ve güvenlik altyapısı sağlandı. Türk medeniyet ve kültürünün ne kadar gelişmiş ve köklü olduğunu biliyoruz. İstanbul'a gelince de buna yakından şahit olduk. Kültür seviyesi olarak Avrupa'nın herhangi bir şehrinden farkı yok İstanbul'un.

Sergi, Tokyo ya da New York'taki bir Picasso hayranını buraya çekebilir mi?

Buraya bu sergiyi görmeye gelecek ve bütün dünyada konuşacak pek çok insan olacak. Bu sergi Picasso'nun yaratıcılık gücünü kronolojik olarak keşfetmemizi sağlayacak. Karşılaştırma imkanı sunan çalışmalar var. Picasso'nun hiç görülmemiş eserlerinin sergileniyor olması; dünya basını, dünya sanat çevresi açısından çok önemli. Yaratıcılığı ve üretimde izlediği yol görülebilir. Birçok alanda ürün vermiş olması ayrıca önemli ve bu sergide bunun örnekleriyle karşılaşmak mümkün.

Diğer Picasso sergilerinden farkı ne?

Her sergi başka bir yalınlık sunuyor. Ama bu kez Türk toplumu için farklı bir şeyler sunmasına, bütün dönemleri kapsamasına özen gösterdik. Bir bütünlük olsun, üretim aşamalarına tanıklık etsin diye. Eserleri seçerken bir konsept belirledik. Amacımız, dedemin sanat yaşamının, üretim sürecinin aşamalarını sunmaktı. Kronolojik bir yaklaşımla tarihsel gelişimi ve değişik malzemeler kullanmasını göstermek istedik. Picasso ilk kez İstanbul'da sergileniyor. Biz genel bir perspektif vermenin, bütün dönemlerinden örnekler sunmanın daha iyi olacağını düşündük. Sadece resim değil, heykel, gravür, seramik gibi eserler de var sergide. 14 yaşında çizdiği bir kadın portresini de 80 yaşındaki portresini de görmek mümkün. Bütün yaşamı boyunca çalışmış ve üretmiş bir adamın eserlerinin gelişimi ve değişimi var sergide.

'Bu sergiyi gezenler, farklı bir Picasso tanıyacak'

Biz burada Picasso'yu bütün yönleriyle görebilecek miyiz?

Bütün önemli periyotlarından eserler var diyebilirim kabaca. Picasso'nun gelişimini görebiliriz. Ama o kadar uzun yaşadı, o kadar çok eser üretti ve o kadar farklı teknikler kullandı ki, hepsini birden sunabilmek için bunun 10 katı büyüklükte bir sergi lazım. Her şeyi kapsaması gerçekten çok zor. Ama genel anlamda ve genel konularda bütün dönemler var denebilir. Karşılaştırma imkanı sunan çalışmalar var.

Sergide çok fazla eskiz var. Bu, eserlerin aile koleksiyonundan gelmesinden mi yoksa mali sebeplerden mi?

Sergi, Bernard'ın koleksiyonuna dayanıyor daha çok. O, Picasso'nun tek resmi varisi. Bernard çok geniş bir koleksiyona sahip. Türkiye, ilk kez Picasso'ya ev sahibi oluyor. Dolayısıyla sanatçının çalışma şekline, gelişmesine şahitlik eden eserler olması sanatseverler için büyük bir şans. Sergide başyapıtlar yok, ilk başta hayal kırıklığı yaratabilir bu. Ama Picasso'yu keşfetme imkanına sahip izleyiciler. Farklı bir Picasso'yla tanışacak, ezbere örneklerin dışına çıkacaklar. Serginin en güzel tarafı, çok bilinmeyenlerin de burada olması. Herkesçe bilinen, koleksiyoncu koleksiyoncu dolaşan, milyon dolarlık eserler metalaştı artık. Bu serginin güzelliği, aileden gelmesi ve taze, yeni çalışmalardan oluşması. Yeni tartışmalara, değerlendirmelere kapı açacaklar. Diğer yandan sigortalarken tabii ki eskizler daha az maliyetlidir.

İlk kez gün yüzüne çıkacak eserlerden söz ediliyor, sizin de görmedikleriniz var mı?

Benim de görmediğim parçalar var. Ölümünden önce sergilemiş de olabilir. O kadar çok eseri var ki, sayılamaz. Bir yerlerde gizlenmiş olanlar, hediye edilmiş olanlar vardır. Üretmek için yaşayan biriydi o.

Sizce bu sergiyi farklı kılan ne?

Kimse birçok kez gördüğü eserleri görmeye gelmez; ama bunları görmek için herkesin geleceğine eminim. Kitaplarda da yer almayan birçok çalışma var burada. Klasik tarza da rastlıyoruz. Burada Picasso'nun farklı araç ve malzemelerle ürettiği yapıtları sergileniyor. İzleyiciler kitaplarda bulamadıkları bir Picasso ile karşılaşma şansı bulacaklar.

Jülide Karahan

23 Kasım 2005/Zaman