27 Haziran 2006 Salı

Arif Mardin müzik 'dünya'sına veda etti

12 Grammy ödülünün yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2006 Kültür ve Sanat Üstün Başarı Ödülü'nün sahibi dünyaca ünlü müzik yapımcısı Arif Mardin 74 yaşında New York'ta hayata gözlerini yumdu.

Müzikle geçen 74 yıl, 40 yıllık meslek hayatına sığdırılan 12 Grammy ödülü, 40'tan fazla altın ve platin plak... Amerikan müzik piyasasına yarım asırdır damgasını vuran Arif Mardin, uzun süredir devam eden hastalığına yenik düştü. Pankreas kanseri nedeniyle önceki gece New York'ta hayata gözlerini yuman Mardin'in tezgahından kimler geçmedi ki... Aretha Franklin, Bee Gees, Chaka Khan, Diana Ross, Bette Midler, Whitney Houston, Phil Collins, Norah Jones, Ray Charles... Hayallerinin peşinde Amerika'ya giden Mardin'in cenazesi önümüzdeki günlerde İstanbul'da defnedilecek.

Arif Mardin ile en son, Hüseyin Sermet'in 13 Mayıs akşamı İş Sanat'ta verdiği ve Mardin'in gün ışığına çıkmamış klasik müzik eserlerini çaldığı konser vesilesiyle görüşmüştük. Piyano Suiti ve Piyanolu Beşli'nin dünya prömiyerinin yapıldığı geceye hastalığı nedeniyle katılamayan Mardin, "Bu seyahati göze alamıyorum. Türkiye'yi çok özlüyorum. Ablam ve ailesi orada. Eski arkadaşlar orada. İstanbul'umuza bayılıyorum. Hele yemekler..." demişti. "Artık emeklisiniz, çalışmayı özlüyor musunuz?" dediğimizde ise "Hayır, 1-2 proje yapıyorum oğlum Joe ile, fakat sağlık durumum o kadar iyi değil." demiş ve "Anılarımı yazıyorum ama. Bir şekilde güzel vakit geçiriyorum yani." diye eklemişti. 'Anılarınızda gençlere nasıl bir mesaj veriyorsunuz?' sorusuna "İdeallerinizi takip edin. Hiç vazgeçmeyin." cevabını vermişti kısaca. Kendisi de tüm zorluklara rağmen ideallerinin peşinde gitmişti. 1932 yılında İstanbul'da doğan Arif Mardin, üniversite eğitimine İstanbul Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nde başladı ve London School of Economics'te devam etti. Sonrasında ise babasının tüm itirazlarına rağmen sırtına yüklediği hayalleri ve hiç yanından ayrılmayan eşi Latife Hanım'la birlikte Amerika'ya giderek caz ustası Dizzy Gillespie ve aranjör Quincy Jones'la tanıştı. Müzik dünyası için büyük önem taşıyan 'Quincy Jones Bursu'nu alarak, Boston'daki Berklee Müzik Koleji'nde eğitim almaya hak kazanan ilk burslu öğrenci oldu. Atlantic Record'un kurucusu Ahmet Ertegün'ün "Birçok yapımcı her yeni projede bir parmak izi gibi tınıyı işlerken, Arif farklı türlere getirdiği bakışıyla müziğe kendi damgasını vuruyor." dediği Arif Mardin, 2001'de Atlantic Records'tan, 2004'te EMI'nin Eş Başkanlığı ve Manhattan Records'un Genel Müdürlüğü'nden emekli oldu.

Aldığı ödülleri burada saysak bitmez; ama Türk Amerikan Derneği ile Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ortaklaşa verdiği 2006 Kültür ve Sanat Dalında Üstün Başarı Ödülü en yenilerinden. Görüşmemizde 'Harika Çocuk' yasasının tekrar yürürlüğe konmasını vasiyet eden Mardin, "Türk insanı klasik müziğe biraz mesafeli yaklaşıyor. Bunun sorumlusu asık suratlarıyla klasik müzikçiler mi?" sorumuza da kızarak "Klasik müziği ya seversiniz veya sevmezsiniz. Plak şirketleri dinleyici sayısını büyütmek için birtakım yollara başvuruyorlar. Hafif müzik ve pop müzik ile sulandırılmış bir tür yaratmak istiyorlar. Ben idealistim ve bu tür tekniklere karşıyım. Yemekten anlamayan bir kişiye su katılmış yemek vermek benim prensiplerim dışındadır. Sorunuzda söylediğiniz 'asık suratlı' tabirine değiniyorum ve ben Bethooven'ın asık suratını 'hafif' klasik müziğe her zaman tercih ediyorum." demişti.

Jülide Karahan

27 Haziran 2006/Zaman

6 Haziran 2006 Salı

Geç oldu, güç oldu ama güzel oldu

Üç yıllık bir 'gelecek, geliyor, geldi' sürecinin ardından, 'ST' (Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi) kitapçı raflarına yerleşiverdi.

Bundan sonra her bahar, genç sanat tarihçilerinin çabasıyla sayfalarını açacak dergi, 'Sezer Tansuğ Sanat Vakfı' bünyesinde, Ömer Faruk Şerifoğlu'nun editörlüğünde hazırlanıyor. Vakfın kuruluşuyla ilgili hukuki süreç uzayınca ilk sayısının gün yüzüne çıkması geciken derginin yazıları da iyice demlenmiş, tavşankanı kıvamına gelmiş. Yani beklendiğine değmiş.

Ülkemizin sanat değerlerini keşfetme, değerlendirme ve yorumlamaya adanmış bir ömrün, 1998'de kaybettiğimiz Sezer Tansuğ'un anısını yaşatmak ve ondan kalan birikim ile enerjiyi çoğaltmak için yola çıkan ST, plastik sanatlar merkezli olsa da sanat tarihinin sınırlarını zorlayan bir yayın olmayı hedefliyor. "Sezer Tansuğ adını telaffuz etmeden Türkiye'de sanat tarihinden bahsetmek mümkün değil. Onun anısına bir kitap ya da albüm hazırlanır, okunur ve raflarda terk edilebilirdi; ama biz her bahar onu yeniden analım istedik." diyen Ömer Faruk Şerifoğlu, derginin, özellikle Anadolu'daki üniversitelerde, zihinleri işlek; ama kalemleri tutuk genç akademisyenleri heveslendireceğine inanıyor. Bilimsel çalışmalara sayfa sınırı gözetmeden yer veren ST, bunu yaparken akademizmin ağırlığı altında ezilmemeye ve popülizmin tuzaklarına düşmemeye özen gösteriyor. Sanat Tarihi ve Sezer Tansuğ adının iç içe geçtiği 'ST' harflerini kendine isim seçen derginin her sayısında 'Sezer Tansuğ için' başlıklı bir bölüm olacak ve Tansuğ'un daha önce hiç yayımlanmamış makalelerine, mektuplarına, notlarına ve artık klasikleşmiş metinlerine yer verilecek. Bu anlamda ST, dili kullanırken çalımları ve ironiyi seven Tansuğ'un o coşkulu üslubunun yaşatıldığı ve genç kuşaklara aktarıldığı bir mektep de sayılabilir. Ressamları "beni övüyor mu yeriyor mu anlayamadım" diye yakındıran Tansuğ; derginin taç yapraklı ilk sayısında Canan Beykal, Kaya Özsezgin, Enis Batur, Haşim Nur Gürel, Beşir Ayvazoğlu ve Turgay Gönenç'in kaleminden anlatılıyor.

Sanatın kadını, kadının sanatı

Her bahar, zihinlerimizde tam oturmamış bir kavramı kapsamlı şekilde incelemeyi hedefleyen derginin mercek altına aldığı ilk dosya konusu 'Sanat ve Kadın'. Dosya, Ahu Antmen ve Esra Aliçavuşoğlu'nun 2003 sonbaharında Canan Beykal ile yaptığı söyleşiyle açılıyor. Burcu Pelvanoğlu'nun kaleminden Hale (Salih) Asaf portresi ile devam eden dosyada Mehmet Üstünipek, Gül Sarıdikmen, Melishan Devrim ve Pelin Derviş'in çalışmaları var. Gelecek baharın dosya konusu da şimdiden belli: Türkiye'de heykel.

Sezer Tansuğ'un 1986 ile 1996 arasındaki sanatsal değişimi incelediği 'Son On Yılın Değerlendirilmesi' adlı makaleyle açılışı yapan demli metinler arasında ise Mehmet Kalpaklı, Tülün Değirmenci, Mustafa Koç, Ali Satan ve Ömer Faruk Şerifoğlu'nun kalemleri çalışmış. Sonuç olarak, ST hem ince bir zevk ürünü olan kapak ve iç tasarımı, hem de zengin içeriği ile sanat tarihi ve plastik sanatlarla ilgilenen okurların kütüphanelerinde yer alacak şık bir armağan olmuş. Ömer Faruk Şerifoğlu'nun 'yavaş yavaş acele eden' çalışma disiplini ve özverisiyle ortaya çıkan dergiyi eline alan herkes, sanırız bizim başlığa taşıdığımız sözü söylemeden edemeyecek: "Geç oldu, güç oldu, ama güzel oldu!"

Jülide Karahan

06 Haziran 2006/Zaman