3 Ocak 2008 Perşembe

'Güncelin takibi sanata fire verdirir'

'Katlanmalar' sergisiyle Maçka Sanat'a konuk olan Esat Tekand'a göre güncelin takibi sanata fire verdirir. Tekand, 'Politik hayatın eleştirilmesine karşı değilim, ancak bu sanatsal faaliyet değil. Dünyanın yanlış olduğunu ve işlerin kötü gittiğini bir sergide öğreniyorsan, hiçbir şey olmaz senden. Oraya gelene kadar ne yaptın? Saksıda mı yetiştin?' diyor.

Bir şey yapar ve onu neden yaptığınızı bilmezsiniz bazen. Yıllar sonra bir gün kafanızın içinde dolaşan tilkilerin kuyrukları birbirine değdiğinde anlarsınız belki neden yaptığınızı o şeyi. Peki, tanır mısınız o zaman kendinizi? Hayır, hemencecik unutur çünkü insan tarihini. Ressam, tasarımcı ve Altın Portakal'lı sanat yönetmeni Esat Tekand'ın da böyle bir hal gelmiş başına. Bir vakit eski minyatür ustalarının boya kutuları çıkmış sanatçının karşısına. Heykelini yapmış o kutuların. Ama sonra, araya bir sürü tilki girdikten ve yedi yıl geçtikten sonra, yaptığı bir resimle yan yana görünce o heykeli, anlamış meseleyi. "Heykel yaptım, resmini bulacağım, yedi sene çalışıp sergi açacağım. Yok böyle şey." diyen Tekand, nicedir bir kâğıda yazmış durmuş da ilk çizgiyi unutmuş. Tüm bu hikâye 'Katlanmalar' ismiyle Maçka Sanat Galerisi'nde şimdi.

Nedir mesele?

Bir kâğıt düşün, üzerine zaman yığılı. Bizatihi bu hal işte mesele. Renk de girdi işin içine, kültür de. İzleyicinin göreceği ise sadece resim. Resmin karşı tarafla ilişkisi kolay değil tabii. Çelişkili, problemli, didişmeli. Ama iyidir bu, iki tarafın birbirini anlamasını sağlar. İzleyici, sayfa düzeni değil de mimari proje diyebilir bunlara. Kabul. Ama gül bahçesi derse, o biraz zor...

Eserin varlık nedeni?

Resim yapmak duyusal olanla ilgilenmek bence. Tarih araştırması ya da iletişim kurma malzemesi değil. Böyle bir işlevi yok sanatın. Kendiliğinden içerir, o ayrı. Bir gün bazı kararlara varırsın, ertesi gün o kararlardan kuşku duyarsın. Matrak tarafı şu; ben bunu yaparım, yapmayı hayal ettiğimin ya da edebileceklerimin sınırında ölürüm. İlerlemek böyle bir şey. Mükemmel olabilirmiş gibi davranıp, aynı anda mükemmel olmasının mümkün olmadığını bilmek... Kuşkularım devam etmezse yapmam. Bunlar son resimlerim der, gider futbol oynarım. Şimdilerde kuşku kalktığı için günlük pratiğe yığılma oluyor; sanat, günlük hayatın işlevine koşuluyor zaten.

Sanatın günlük hayata gönderme yapmasına, günlük problemlerle uğraşmasına karşı mısınız yani?

Sanata katkısı yok onun. Sadece gönderme yapar. Günlük hayata gönderme yapmak için sanatı kullanmak çok zahmetli bir yol. Ne demek istiyorsun? Irak'ta insanlar ölüyor, sen ne yapıyorsun mu diyeceksin? Söyleyiversene. Bu kadar zor mu bu?

Evet, Irak'ta ya da başka bir sürü yerde insanlar ölüyor. Siz ne yapıyorsunuz böyle?

Oradan çıkan şey acıdır, ıstıraptır, katlanmadır... Bunun dışında kalanlar günlük haber. Sanat, günlük hayatta durmaz. Onu çoktan geçmek zorundadır. Televizyon diye bir şey var, açarsan görürsün ve ağlarsın, cips yemezsin.

Güncel sanatçıların eleştirel işlerinin hiçbir önemi yok mu?

Politik hayatın eleştirilmesine karşı değilim, bilakis bunu gönülden desteklerim. Ancak bu sanatsal bir faaliyet değil. Güncelin takibi sanata fire verdirir. Dünyanın yanlış olduğunu ve işlerin kötü gittiğini bir sergide öğreniyorsan, hiçbir şey olmaz senden. Oraya gelene kadar ne yaptın? Saksıda mı yetiştin?

Propaganda unsurunu görmezden mi geliyorsunuz?

Onu anlarım. Fiili durum değişikliği için kışkırtıcı, harekete geçirici, ayaklandırıcı bir şeydir propaganda. Doğru. Ama propaganda o, sanatsal aktivite değil. Sanat, hiç değil.

Sanatın uğraştığı şey nedir peki, ne olmalıdır ya da?

Sanat politika gibi tükenen bir şey değil. Irak'a demokrasi gelirse; bütün yaşananlar anı olur, arşiv olur, kulağa küpe olur. Meşhur bir laf vardır; 'Zorunluluklar çıktıktan sonra geriye kalandır sanat' diye... Politika ve sosyal olgular zorunluluktur. Başın ağrıyorsa Rembrandt görmek değil, Aspirin içmek istersin. Adam karısını dövüyorsa yasa çıkarır, ceza verir, hapse atar, herifin burnundan getirirsin. Ama ona kadınların dövüldüğüne dair güncel iş gösterirsen sinirinden karısını yine döver.

Kimi çalışmalar kamuoyu baskısı oluşturmuyor mu? Mesela, AKM ile ilgili yıkım kararının durdurulmasında 10. İstanbul Bienali'deki işlerin, yazıların etkisi olmadı mı?

Bienali gördün, aydın ve mücadele edeyim mi dedin? O çalışmalar, politik bir işlevi yerine getirmezler; ancak medya vasıtasıyla önemsenirler. Yoksa bir hiçtirler. Bunlar kötü demiyorum, iyi hatta. Binanın yıkılması engellendi, tamam. Peki sanat? O şimdilik unutulabilir. Olabilir, unutulabilir. Ama sanat denmez. Bir şey söylemek isterseniz söylersiniz, bunu sanatla karıştırmaya lüzum yok. Sanat hiç mi bir şey değiştirmez? Elbette değiştirir. Estetik algının değişmesi insanın dünyaya bakışını tamamen değiştirir. Ama buradaki işler her şeyin üstüne estetiğin reddi üzerine oturuyor bir de...

Esat Tekand'ın 'Katlanmalar' isimli sergisi 23 Şubat'a kadar Maçka Sanat Galerisi'nde görülebilir.

Jülide Karahan

3 Ocak 2008/Radikal