Herkesin zaman zaman aklından geçirdiği; ama söylemeye değer bulmadığı hisleri kelimelere döküp dinleyicilerini her defasında şaşırtmayı başaran İrlandalı rock grubu U2'nin solisti ve söz yazarı Bono (Paul Hewson), en sevdiği U2 şarkısını henüz yazmadığını söylüyor.
Albümleri dünya çapında 130 milyon satan ve 14 Grammy ödüllü U2'de yaşananları 'sağ kroşeyi 15 santimle kaçıran bir boksörün yaşadıklarına' benzeten Bono, işi çok ilerletmelerine rağmen hâlâ yeterli olmadıkları görüşünde. "Sanat, ellerini derinin altına sokmaktır; göğüs kemiğini kıracaksın, göğüs kafesini yaracaksın, yoksa rock'n roll senin için bir çift ayakkabıdan, bir saç modelinden ibaret kalır." diyen sanatçı, 'yetersiz' oldukları fikrine kapılış sebebini şöyle açıklıyor: "Hâlâ yanımda koruma taşımadan bütün dünyayı gezebiliyorum. Nadiren birinden şan şöhret muamelesi görüyorum. Hayır, kesinlikle şöhret değilim ben."
U2 solistinin 'henüz şarkılaşmamış hikâyeler'ini anlattığı "Bono'nun Odasında" (Merkez Kitaplar, Çev: Pınar Öğünç) bir 'iç dökme' kitabı. Fransız müzik yazarı ve Bono'nun yakın arkadaşı Michka Assayas'ın kaleme aldığı kitapta; kimi zaman anne özlemi ve baba baskısıyla geçen çocukluk yılları, kimi zaman grup içinde yaşanan gerginlikler, kimi dünya liderleriyle yapılan görüşmeler çıkıyor okurun karşısına.
Kendini, üçüncü dünyanın borçlarını bitirmeye adamış zengin bir rock yıldızı
Bono, odasının kapılarını ardına kadar açmadan önce de U2'nin bir rock grubundan daha öte bir şey olduğunu biliyorduk. Sivil toplum kuruluşu gibi çalışan ve müzikle siyaset arasındaki yolda ilerleyen grup, insan hakları çiğnendiği gerekçesiyle Türkiye'de konser vermeye yanaşmıyor ve açları, yunusları, hastaları, kısacası dünyayı kurtarmaya kararlı görünüyor. Yalnız durum, bütün gün oturup dünya barışı ne olacak, diye merak edecek ve hippi sürüsü gibi takılınacak kadar da uzun boylu değil. Bono, yarı zamanlı bir hayırsever olduğu kadar yarı zamanlı bir işadamı da. "Dünya sandığımızdan daha uysal. Onu daha düzgün bir şekle sokmak elimizde. Büyük sorular sorup, büyük cevaplar istemeli." diyor ve kendini üçüncü dünyanın borçlarını bitirmeye adamış olsa da zengin bir rock yıldızı olmaktan kurtulamıyor. "Çok utanç verici bir fotoğraf aslında; ama kim olduğumu inkar edemem. Bütün paramı dağıtmam, sadece daha büyük bir yıldız olmamı sağlar." diyor Bono bu mevzuda.
2002-2004 yılları arasında yapılan söyleşilerin ucu, U2'nin öyküsünden Bob Dylan ve Rolling Stones'a; edebiyat ve resim tartışmalarından siyasi konulara dek uzanıyor. Dublin'de yaşayan, telefonda konuşan, sabahları yazı yazan, geceleri şarkı söyleyen, Amerikan Senatosu'ndan birileriyle konuşan, Elevation Partners'ın yönetim kurulunda oturan Bono, her şeyin en dibinde huzurun yattığını söylüyor. Yaptıklarını hayırseverlikten değil, adalet duygusundan yaptığını ve Bobby Shriver ile kurduğu DATA'nın (Borç, AIDS; ticaret, Afrika ama aynı zamanda demokrasi, sorumluluk ve şeffaflık) yarı zamanlı elçisi olunca iş arkadaşları tarafından usulünce hâlâ şarkıcı ve söz yazarı olarak çalıştığı konusunda uyarıldığını da eklemeden geçemiyor. Liderlerle yaptığı yuvarlak masa toplantılarını ve özellikle Bush ile ilgili duygularını da geçiştiriveriyor bu sohbetlerde. '
Annem ölünce kendimi terk edilmiş hissettim'
Konuşmalar geçmişe, özellikle de çocukluğa döndüğündeyse sözlerin üzerini bir sis perdesi kaplıyor. Geçmiş, ziyaret etmekten hoşlandığı bir yer değil Bono'nun, Geçmişe dair konuşup durdukça oraya döndüğü ve huysuzlaştığı da çayına yanlışlıkla attığı şekerden belli. Yazarın, onu heyecanlı ve güvensiz diye tanımlaması boşuna değil. "Annemin ölümü kendime olan güvenimi derinden etkiledi. Okuldan sonra eve gidiyordum; ama artık orası bir ev değildi. Annem yoktu. Kendimi terk edilmiş ve korkmuş hissettim. Sanırım korku çok çabuk öfkeye dönüşüyor. Benimki hâlâ içimde." diyen Bono'nun "Kim olduğunu sen biliyor musun?" sorusuna verdiği cevap ise "Deniyorum. Hayatta en zor şey; kendin olabilmek. Belki de çekip çıkaramadım onu henüz." oluyor.
Diğer rock yıldızlarına karşı dikatli olun!
"Rock yıldızı olmak isteyenler diğer rock yıldızlarına karşı dikkatli olsun. Kafamda yıllarca saklanan bir rock yıldızı robot resmi vardı. Bu resim; Elvis Presley'in deri ceketi, Jim Morrisson'un deri pantolonu, Lou Reed'in koca çerçeveli güneş gözlükleri ve Jerry Lee Lewis'in botlarından ibaretti."
Rock konserleri insanları kenetliyor
"11 Eylül ve Madison Square Garden konserinin ardından büyük şehir sakinlerini birbirine kenetleyen iki türlü olay olduğunu anladım. Ya korkunç bir felaket ya da bir rock konseri. En eğlenceli olay da en korkunç olay da benzer bir garip etki yapıyor ve insanlar kendilerini yalnız hissediyor."
Rengin Ege
20 Ağustos 2006/Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder