Milli Mücadele liderlerinden Kazım Karabekir Paşa'nın kamuoyuna hiç yansımayan eserleri ilk kez gün yüzüne çıkıyor.
Uzun yıllar yasaklı kalan ve düzensiz yayımlananlarla birlikte Karabekir'in evinin deposunda hiç açılmadan bekleyen notları, Kazım Karabekir Vakfı tarafından YKY'ye devredildi. Kızları Hayat Karabekir Feyzioğlu, Timsal Karabekir Yıldıran ve torunu Gülden Gazioğlu, arşivdeki tüm eserlerin basılacak olmasından çok memnun. Eserlerin 2007'de yayınlanacak ilk partisinde Paşa'nın bugüne kadar hiç bilinmeyen 'Günlükler'i de var. Yayınların editörlüğünü daha önce İnönü'nün 'Defterler'i ile Nihat Erim'in 'Günlükler'ini yayına hazırlayan tarihçi Ahmet Demirel yapıyor. Doç. Demirel, Karabekir'in de İnönü gibi Harbiye yıllarından başlayarak günlük notlar tuttuğunu; bu notlardan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın niye kurulduğu, Atatürk ile olan anlaşmazlıkların temelinde neler olduğu gibi gizli kalmış pek çok şey çıkacağını söylüyor. Ön tasnif sonucu arşivde 50 eser bulduklarını belirten Demirel, bunların arasında 'Hürcan' isimli bir romanın da varlığından bahsediyor.
Karabekir'in arşivinde yakın tarihimize dair yeni tartışmalar açacak 39 defter bulundu. 1906-1948 yılları arasında neredeyse günü gününe tutulmuş günlüklerin 1932-1938 yıllarına rastlayan bölümleri ise ortada yok. "Defterlerin ne yazık ki en önemli 6 yılı kayıp." diyen Doç. Dr. Demirel, 1938'in Atatürk'ün ölüm yılı olmasına ve o zamana kadar her şeyin Atatürk'ün kontrolünde gitmesine dikkat çekiyor. 'Peki, ne olmuş olabilir bu defterlere?' dediğimizde, Demirel, "Ya hiç yazmadı. Ya yazdı; ama çok güvenli bir yere sakladı ya da ailesi gizliyor." diye cevap veriyor. Karabekir'in, yazılarından bazılarını Cafer Tayyar Eğilmez Paşa'ya verdiğini ve bunların Paşa'nın evi yıkıldığında işçiler tarafından bulunduğunu hatırlatan Demirel, günlüklerin de ona veya bir başkasına verilmiş olabileceğini söylüyor. Karabekir'in büyük kızı Hayat Hanım da, "Biz de bilmiyoruz günlüklere ne olduğunu. Yazıp yazmadığı hakkında da bir bilgimiz yok. Ama kanımca yazmıştır." diyor. Karabekir'in küçük kızı Timsal Hanım ise kayıp günlüklerle aynı tarihe denk gelen günleri şöyle anlatıyor: "İzmir suikastından sonraki yıllar hem maddi hem de manevi açıdan çok zordu. Babamın bütün suçu, suikasta karışanların birinin yakınına selam vermesiymiş üstelik. Ama yine de kolay beraat etmemiş. 1927'de emekliye ayrılarak İstanbul'a yerleşen babamın 1938 yılına kadar çok dar bir çevre ile temas kurduğunu biliyorum. Bu dönemde yalnızca Nevzat Ayasbeyoğlu, Cafer Tayyar Eğilmez, Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay ile görüşürmüş. Zaten evden çıktığı anda arkasında mutlaka polis takibi vardı."
Yasaklanan kitap
"Karabekir'in yazdıkları, Atatürk'ün 'Nutuk'ta anlattıklarından farklıdır. Bu yüzden Karabekir'in çeşitli kitapları yakıldı, yasaklandı veya hiç yayımlanamadı." diyen Demirel, yayına hazırlanan ilk kitaplar arasında çok tartışılan 'İstiklal Harbimizin Esasları'nın da olduğunu söylüyor. Bu kitap şöyle yazılmış: 1933'te Milliyet gazetesinin 'Ankaralı'nın Defteri' isimli sütununda yazılar yayınlanır. O dönemde gazetenin sahibi Siirt Milletvekili Mahmut Soydan, Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yer alan isimlerdendir. Bu yazılar, Karabekir'i iddialara karşı kendini savunmak üzere harekete geçirir ve Paşa, gazeteye 7 mektup gönderir. Bunların 6'sı yayınlanır, 7'ncisi yayınlanmaz. Yerine, "Paşa mektup göndermekten vazgeçti." diye not düşülür. Köşesine çekilmiş olan Kazım Paşa, bu olay üzerine anılarını kaleme alır. Kitap, üç bin adet basılır; ama toplanarak yakılır. Ancak kitabın formaları basıldıkça, bunlardan beş tanesi Kazım Paşa'ya gönderilmiştir. Bunun üzerine Karabekir Paşa'nın Erenköy'deki köşkü 100 kadar sivil ve resmi polis tarafından basılır. Ev, didik didik edilir, formalar bulunamaz. Kitap, saklanabilen birkaç nüsha sayesinde 1951'de yayınlanabilir. Uzun süren mahkemeler sonucunda okuyucuya 60'ların sonunda ulaşır. Kazım Karabekir'in anlattığı Atatürk ile resmi tarihin anlattığı Atatürk arasında önemli farklılıklar vardır. Paşa, İstiklal Harbi'nin sadece Atatürk ve İnönü eksenli anlatılmasına itiraz eder. Nutuk'un Kurtuluş Savaşı'nın tek ana kaynağı olarak görülmesi ve okul kitaplarının da bu kaynak esas alınarak yazılması, Paşa'nın tepkisini çeker. En çok bilinen anlaşmazlıkları ise 'hilafet' konusunda yaşanmış. Atatürk, Vahdettin'in; Karabekir Abdülmecit'in halife olmasını istemiş. İstiklal Savaşı'nın önemli isimlerinden Kazım Karabekir, 1924'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın başkanlığına seçildi. Parti, 1925'te Şeyh Said ayaklanması nedeniyle kapatıldı. Karabekir, Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılan İzmir suikastı nedeniyle bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi yaşamına 12 yıllık aradan sonra 1939'da İstanbul milletvekili olarak devam etti. 1946'da TBMM başkanlığına seçildi ve bu görevde iken 1948'de öldü.
Jülide Karahan
12 Eylül 2006/Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder