Nişantaşı'ndan Maçka'ya doğru ilerlerken cılız bir ses duyuluyor. Belli belirsiz. Çoğu kimse işitmiyor, işitse de aldırmıyor, "Aman başıma bela açarım." diye sakınıp adımlarını hızlandırıyor. Azıcık duyarlı, azıcık cesaretli olanlar; sesin geldiği yönde bir çift mavi gözle karşılaşıyor.
Ağzı bantlı, bordo kazaklı bir kadın, yardım istiyor gözleriyle. Korku, endişe, ürperti kaplı bir ruh haliyle ve, 'Onun yerinde ben de olabilirdim.' cümlesinin boğazda oluşturduğu düğümle kadının yanına gidip ne olup bittiğini anlama isteği karşı koyulmaz bir hal alıyor.
Galeri x-ist'in aralık kapısından içeri girdiğinizde, onun gibi pek çok kadınla karşılaşıyorsunuz. Acılarını hissetmenin yanında, 'Ya buradan çıkıp giderken biri de bana durduk yere vurursa!' endişesi. Yağlıboya ve mürekkepten ibaret bu kadının adı 'Sözsüz'. O, adı gibi sözsüzce anlatıyor, siz burnunuzun direğinde bir sızı sessizce dinliyorsunuz.
Sebepsiz şiddete maruz kalan kadın ve çocukları dinlemiş, anlamış, anlatmak istemiş gepgenç bir sanatçı Ayça Tüylüoğlu. Gündelik yaşama pek sıradan, olağan bir şeymiş gibi sızan şiddetin ardında bıraktığı duyguların resmini çiziyor. Canlarından çalınan insanlara canı acıyan Tüylüoğlu, "Korku ve kedere hapsolmuş bir susma yerine "konuşmalıyım, sormalıyım." diyor. Korkak, ürkek ve sessiz resimler, onlardan birindeki küçük kızın hatırladığına benzer pek çok detay hatırlatıyor. Evrim Altuğ'un katalog yazısında dediği gibi, "Dünyanın tüm çelişkileri karşısında göz alabildiğine vicdanî kabulün, insancıl sorumluluğun kutsal, çilekeş sureti bu resimlerden daha engin, daha savunmasız, daha onurlu ve çıplakça, ama daha nasıl ifade edilebilir?" İsimsiz Gerçek sergisi, 10 Mart'a dek x-ist'te görülebilir.
Jülide Karahan
14 Şubat 2007/Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder