3 Ağustos 2010 Salı

Yorulmaya Hazır mısınız?


İstanbul’a gelen sanatseverin birinci ve oldukça yorucu güzergâhı: Galatasaray-Tünel-Şişhane…



Beyoğlu, her İstanbul ziyaretçisinin vazgeçilmez adresi. Ama artık Beyoğlu demek, Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi’ne kadarki İstiklal Caddesi demek değil. O güzergâh olsa olsa alışveriş meraklıları için cazip. Fotoğraf tutkunlarına Tarlabaşı’nı, değişiklik peşindekilere Tomtom Mahallesi’ni, tarih düşkünlerine Galata’yı, sanatsevere ise Galatasaray – Tünel – Şişhane hattını öneriyoruz.

Taksim Meydanı’ndan geçip İstiklal Caddesi’nin telaşlı kalabalığına karıştınız… Her gün bir yenisi açılan türlü çeşit mağazanın cazibesine kapılmamakta kararlıysanız ilk durak; içinde her daim ilgi çekici bir şeyler bulacağınız İstanbul Fransız Kültür Merkezi. Hemen ardından da Akbank Sanat Galerisi. Mekânda, her yıl gencecik sanatçıları Türk çağdaş sanat dünyasına kazandıran ‘Günümüz Sanatçıları İstanbul Sergisi’nin 29.’su hüküm sürmekte. Hem de Ağustos süresince… Kütüphanesi görülmeye değer Garanti Galeri – Platform Garanti’yi başka eğlenceli şeylerle ilgilenmeden geride bıraktıysanız asıl maceraya hazırsınız.

ASIL İLK DURAK: GALATASARAY

Galatasaray Meydanı’nda büyük ama gösterişsiz bir bina var: Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi. İstiklal Caddesi’ne bakan Kazım Taşkent Sanat Galerisi’ni görmeden geçmeniz mümkün değil. Ama siz siz olun, binanın içine girip Sermet Çifter Salonu ile Vedat Nedim Tör Müzesi’ni gezmeden olay yerini terk etmeyin. Müzede, şu günlerde Antik Çağ ahşap boyama sanatının günümüze ulaşmış önemli örneklerinden Tatarlı Tümülüsü’nün mezar odası sergileniyor. MÖ. 5. yüzyılda Anadolu’da yaşamış insanların hayatı ve inançları hakkında önemli bilgiler veren eseri Eylül sonuna dek ziyaret edebilirsiniz.

Şimdi sırada hem büyük hem gösterişli bir sanat mabedi olan Mısır Apartmanı var. Apartmanın her katında bir sürpriz… Önerimiz asansörle en üstten bir önceki kata çıkıp, sağlı sollu bulduğunuz her galeriye girerek merdivenlerden inmeniz. İstanbul’un hatırı sayılır galerilerinden Galerist, Galeri Nev, Casa Dell’Arte ve CDA Project burada.

Az ileride, İstanbul çağdaş sanat ortamının son gözdeleri Arter: Sanat İçin Alan ile Borusan Müzik Evi var. Arter’in girişindeki bir şişen, bir inen ve bu sırada ağır aksak hareket eden kocaman yeşil tank dikkatinizi hemen çekecek. Tank, mekânın ilk sergisi ‘Starter’daki 87 sanatçının 160’ı aşkın eserinden biri, daha ayrıntılı söylemek gerekirse Michael Sailstorfer’ın ‘T 72’si.
Tank sebebiyle yan sokaktaki kapıdan girebileceğiniz sergi, Vehbi Koç Vakfı’nın çağdaş sanat koleksiyonunun sadece bir kısmından ibaret. Koleksiyonun devamı 19 Eylül’den sonra parça parça gelecek.

Serginin küratörünün René Block olduğunu söylersek; içeride sizi Joseph Beuys, John Cage ve Nam June Paik gibi sanatçıların eserlerinin beklediğini anlayabilirsiniz.Arter’in hemen karşısındaki Borusan Müzik Evi’nde heyecan verici bir sergi yer alıyor: ‘Madde – Işık’. Algının sınırlarını zorlayan teknolojik temalı yapıtların yer aldığı serginin küratörlüğünü çalışmalarını Paris merkezli sürdüren Richard Castelli üstlenmiş. Binanın tüm katlarına yayılan sergiyi görmek için son tarih 9 Ekim.

KÜÇÜK BİR MOLANIN ARDINDAN

Bunca sanat eserini gördükten sonra yoruldunuz haliyle… Hele bir de eser etiketlerini okumaya kalktınızsa bünye iyiden iyiye soluklanma ihtiyacında. Bu aşamada İstiklal Caddesi’nin sağlı sollu ara sokaklarındaki tabureli kafeler yetişecek imdadınıza. Ferahlatıcı bir not: Pek çoğu limonata servisine de başladı artık.

Dinlenip serinlediniz. Şimdi istikamet Pera Müzesi. İlkbahar ve yaz boyunca Fernando Botero’nun tombul figürlerini izlediğimiz müzede iki yeni sergi var: ‘Hirayama’ ve ‘Japan Medya Sanatları’. Bir tavsiye: Müzeye ilk kez gidiyorsanız daimi koleksiyonun başköşesindeki Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi’ni görmeden geçmeyin.

Meşrutiyet Caddesi üzerindeki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Petits-Champs Pasajı’na da şöyle bir göz attıktan sonra ister İstiklal Caddesi’nden ister Tepebaşı’nın ara sokaklarından Tünel’e doğru bırakın kendinizi. Galata Kulesi’ne doğru inen o rengârenk sokak ve Galata Mevlevihanesi sizi yolunuzdan döndürmeye çalışırsa yüz vermeyin, onlar başka bir güzergâhın yıldızları.
İstikametiniz tramvayın Tünel durağından Şişhane’ye inen merdivenler. Hiç de pişman olmadınız değil mi? Sokaklara taşmış türlü çeşit kafe, bıcır bıcır kalabalık, hoş sohbetli bir rehavet…

ŞİŞHANE’DESİNİZ, GÜLÜMSEYİN!

Evet, Şişhane’desiniz. İstanbul’un yeni kültür – sanat – eğlence – lezzet - tasarım merkezinde… Çoğu 20. yüzyıl başında inşa edilmiş görkemli tarihi binaları ve yokuş sokaklarıyla başka bir dünya burası. Bu dünyayı keşfimizde Taksim - Maslak metro hattının Şişhane’ye bağlanmasının çok etkisi oldu elbette. Ama asıl dönemeç İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) geçtiğimiz aylarda semtteki Deniz Palas Apartmanı’na taşınmasıyla alındı.

Yedi katlı Deniz Palas, yedi katıyla birden bölgenin sanat mabedi. Binada elinizi attığınız her yerde bir sanat eseri var. Girişte, Sarkis’in ‘Göbek Bağı’ adlı çalışması karşılıyor konukları. Merdivenlerden yukarıya çıkarken Selim Birsel’in ‘Başak Tarlaları’yla karşılaşıyorsunuz. Merdiven yerine asansörü tercih edenleri ise Canan Tolon’un ışıklı aynaları bekliyor. Ayşe Erkmen’in pencerelere yerleştirdiği farklı renklerdeki jaluziler, dışarıdan bakanlara şöyle fısıldıyor: “Burada değişik bir şeyler oluyor.”

Terasın daimi konuğuysa Yang Jiechang. Sanatçının 10. Uluslararası İstanbul Bienali için ürettiği ‘I Believe in Angels’ isimli neon yerleştirmesi gökyüzüne meydan okuyor. Binada Aydan Murtezaoğlu, Canan Dağdelen, Hüseyin Bahri Alptekin, İnci Eviner, Gülsün Karamustafa, Komet ve Ömer Uluç’un da dâhil olduğu 22 sanatçının işlerinin izini sürmeye devam edebilirsiniz. Unutmamanız gereken iki şey var: Biri girişteki tasarım dükkânı, diğeri ikinci kattaki ‘Leyla Gencer Evi’.

Muhtemelen akşamı ettiniz. Şimdi o sokaklara taşmış Şişhane kafelerinden birine gitmenin ve Hint Mutfağı’ndan Tayland lezzetlerine değişik tatları denemenin tam zamanı…


JÜLİDE KARAHAN

SKYLIFE / AĞUSTOS 2010

Hiç yorum yok: