"Bugün için sözcükleri taze tutmak istiyorum/ silahların başında işbırakımına gidileceği gün için/ sözcükler meçhul kalsın istiyorum, o işten kazanılan ekmeğin/ küfleneceği gün için, yeryüzünde büyük kapılardan/ dilsiz bir kalabalığın çıkacağı gün için./ O anarşist gün için vermek istiyorum kavgamı/ beyinlerde ve yüreklerde düzenin kurulacağı/ herkesin kötülüğe olan katkısından yakınacağı..."
Avusturyalı şair ve yazar Ingeborg Bachmann, 1973'te Roma'daki evinde çıkan yangında ağır yaralanarak hayatını kaybettiğinde, geriye 2400 sayfalık yarım kalmış metin bırakmıştı. Avusturya Ulusal Kitaplığı'nda bulunan ve yüzlerce Alman filolog tarafından incelenen metinlerden biri de Bertha von Suttner'in savaş karşıtı romanı "Silahlar İnsin"in başlığını taşıyan bu şiirdi. Yaşamı boyunca savaş karşıtlığını savunan, insanın incinmişliğinden dem vuran Ingeborg Bachmann; ölümünden 32 yıl sonra ülkemize konuk oldu. "Bir Usta Bir Dünya" konsepti ve "Savaşa Karşı Yazmak / Ingeborg Bahchmann 1926-1973" başlığıyla Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Salonu'nda açılan sergi, yukarıdaki şiir gibi yayınlanmamış metinlerin yanı sıra, şairin annesi Olga Bachmann'ın muhafaza ettiği günceden parçaları ve aile albümünden fotoğrafları içeriyor. 2003'ten bu yana birçok Avrupa başkentini dolaşan sergi, hem şairi yeniden edebiyatın gündemine taşıyor hem de Bachmann'ın hatırasından yola çıkarak savaş karşıtlığı; yok edilen, incitilen insanlık onuru üzerine düşünmemizi sağlıyor. Yazarın politik angajmanı ile savaşa ve yıkıma karşı yılmak bilmez yazma eylemi üzerinde odaklanan proje, onun dünyasına ve yapıtlarına geniş bir pencere açıyor.
Savaş, 1926'da Avusturya'nın Klagenfurt kentinde doğan Bachmann'ın hayatına ve sanatına çok erken girmiş. Şair, "Bütün çocukluğumu yıkmış olan çok belli bir an var. Hitler'in birliklerinin Klafenfurt'a girişi. O denli korkunç bir olaydı ki bu, anılarım o günle birlikte başladı: Belki daha sonra asla yaşamadığım şiddette, çok erken gelmiş bir acıyla... Duyumsanabilen o korkunç vahşilik, haykırmalar, marşlar ve yürüyüşler -ölüm karşısında duyduğum ilk korku- o zaman uyandı." diyor Gerda Bödefeld ile yaptığı bir söyleşide (24 Aralık 1971). Serginin küratörü Helga Pocheim'in vurguladığı gibi Bachmann, savaşın kurbanı olmadığı, kendi etinde bir savaş yaşamadığı halde empati kurarak yazıyor yıkımı. "Savaş ilan edilmiyor artık / sürdürülüyor. İnanılmaz olan / Sıradanlığa dönüştü...." derken, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olan ve insanların iç dünyalarını yıkan bir savaştan bahsediyor. Bu olumsuz vurgulara rağmen Rilke'nin "İnsan dilemeyi elden bırakmamalı" öğüdünü tutarak umuda sarılıyor. "Gerçekte inandığım bir şey var ve ben buna 'bir gün gelecek' diyorum. Ve özlemini çektiğim şey, bir gün gelecek. Evet, belki de gelmeyecek, çünkü onu hep yıktılar, binlerce yıldır yıktılar. Gelmeyecek ama, ben yine de inanıyorum geleceğine. Çünkü eğer inanmazsam yazamam." diyor, ölümünden birkaç ay önce, 1973 haziranında, kendisiyle ilgili bir film yapan Gerda Haller'e. Savaş karşıtlığı, bir tema değil Bachmann'da, bütün yaşamının anlamı adeta. Bu yüzden, kendi sesi ve görüntüsüyle izleme imkanı bulduğumuz 24 dakikalık belgeselde onun, "Faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, terörle de başlamaz. Faşizm, insanlar arasındaki ilişkide başlar, iki insan arasındaki ilişkide...ve ben hep anlatmak istedim ki savaş ve barış yoktur, hep savaş vardır." demesine şaşırmamak gerek.
Bir sergi, bütün bu yorumları nasıl iletebilir? Yazarın daktilosu ya da bir tutam saçı gibi otantik objelere gerek duymuyor; ama yoğunluk ve duygusallıktan da feragat etmiyor sergi. Yedi kronolojik grup; biyografi, zamansal arkaplan ve eserleri somut olarak algılanabilir biçimde birbirine bağlarken bunu sadece fotoğraflar ve metinlerle başarmış. Ziyaretçilere durmak, okumak, izlemek ve Bachmann'ın sesine kulak vermek düşüyor sadece. Bunun için, 9 Ocak'a kadar vakit var.
'Bachmann güçlü bir kadın'
Serginin küratörü Alman dilbilimci Helga Pocheim, Bachmann'ı şöyle anlatıyor: "Bachmann'ın bazı ifadelerinden, içindeki diğer kişiyle savaş halinde olduğu çıkarılabilir. Savaş sonrası yıkıntıların sürdüğü bir ülkede insanlar savaş kelimesini bile duymak istemezken, Bachmann'ın savaş sözcükleri içsel savaşa yorulmaya çalışılmış. O, savaşı teorik ya da literal yazmıyor sadece. Siyasal olarak aktif, siyasi angajmanın içinde, yok ediciliğe karşı. Kırılmış, mahvolmuş biri değil. Ortalama olmayan ve huzuru seçmeyen bir insan o. Akıl, kalp ve kadın birleşince zor ve çelişkili olmaktan başka çaresi olmuyor insanın."
Ingeborg Bachmann'ın Türkçe'deki eserleri
Toplu Şiirler, YKY
Otuzuncu Yaş, YKY
Malina, YKY
Radyo Oyunları, YKY
Frankfurt Dersleri, Bağlam Yayınları
Rengin Ege
14 Aralık 2005/Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder