Açıldığı günden bu yana
Picasso, Rodin, Dali ve Rembrandt gibi isimleri ağırlayan
Sakıp Sabancı Müzesi’nin yeni konuğu Fransız Ressam Claude Monet.
Nasıl ki… Londra’ya giden ve
sanatla biraz ilgilenen her turist Tate Modern’i ziyaret ediyorsa; İstanbul’a
gelenler de Sabancı Müzesi’ni görmeden dönmüyor geriye. 2002’de açılan ve
geçtiğimiz aylarda 10. yaşını kutlayan müze, biraz da bu vesileyle, çok
konuşulacak bir sergi daha hediye ediyor sanatsevere. 9 Ekim – 6 Ocak tarihleri
arasında ziyaret edilebilecek serginin ismi ‘Giverny Bahçesi’. Claude
Monet'nin (1840 – 1926), yaşamının son 30 yılını adadığı bahçe resimlerinin
çoğunlukta olduğu sergide; Monet ve eşi Camille'in Auguste Renoir imzalı
portreleri ile kişisel eşya ve fotoğrafları yer alıyor. Üstelik kişisel eşyalar
arasında onun için pek kıymetli olan piposu, gözlüğü ve paleti de bulunuyor.
Paris Marmottan Monet
Müzesi işbirliğiyle İstanbul'a gelen serginin en önemli tarafı, ressamın sadece
40 kadar tablosu ve birkaç kişisel eşyasıyla değil; tüm yaşamı, sanat
tarihindeki yeri ve dönemiyle anılması. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer'in
bizzat dikkat çektiği üzere, müzeleri galerilerden ayıran en mühim ayrıntı da
bu zaten: “Ziyaretçinin eserleri görmesinin ötesinde onlarla, onların yapıldığı
dönemle ilgili pek çok şey öğrenmesi.”
İZLENİMCİ SIFATI TUTAR VE…
Öyleyse… Biraz geçmişe
dönelim önce. Fransız ressam Claude Oscar Monet, 1840 sonbaharında Paris'te doğdu
ama yakınlardaki Le Havre'de büyüdü. Ressam Boudin'le tanışana dek kendi halinde
karikatürler çizse de bu dostlukla birlikte en birinci meşgalesi; suları,
gökyüzünü, ağaçları ve insanları açık havada izleyip resmetmek oldu. Paris'te Troyon,
Pissaro, Renoir, Sisley ve Manet ile bir araya gelmesi ise tam anlamıyla kaderin
bir cilvesi...
Çünkü tarihsel ve dinsel
resimlere hiç yüz vermeyen bu ressam dostlar, Akademi'nin resmi sergisi
Salon'dan dışlanıp da kendi sergileri ‘Reddedilenler'i açtığında ki tarih 1874…
Sergideki bir yapıt -‘İzlenim/Gündoğumu'-
bir eleştirmen tarafından tamamen küçümseme niyetiyle ‘izlenimci' sıfatıyla
nitelendirildi. Ve evet, sıfat tuttu, onlar artık ‘İzlenimciler'di.
Yıllarca sürecek
izlenimci-sanat eleştirmeni gerginliği de böylece başladı. İzlenimcilerin
anlaşılabilmeleri, birilerinin resimlere uzaktan bakmayı akıl etmesiyle mümkün
olduğunda aradan neredeyse 30 sene geçmişti. Bu zaman zarfında pek çok şehri
dolaşıp resimleyen Monet, 1891'de Paris yakınlarındaki Giverny'de bir bahçe ve
ev satın alarak kendini çiçek yetiştirmeye adadı. Yıllar içinde genişlettiği
bahçesine yapay bir gölet yaparak içine nilüferler yerleştirdi ve galiba
dünyanın tüm çiçeklerini bir araya getirdi. Bir servet ve 12 koca yıl pahasına…
Ama “Belki de ressam olmayı çiçeklere borçluyum.” dediğine bakılırsa buna değdi.
1926'daki ölümüne dek sadece
ve seriler halinde bahçesini, nilüferleri, kavakları, salkım söğütleri ve Japon
köprüsünü resmeden Monet’nin dünyasını daha yakından keşfetmek için 6 Ocak’a
dek Sabancı Müzesi’ni ziyaret etmeniz gerekli. Bir de resimlere biraz uzaktan
bakmanız…
....
MUTLAKA!
Müzeye gitmişken… 200'den
fazla İslam sanatı eserinin interaktif sistemler ve i-padlerle gezilebildiği ‘Kitap
Sanatları ve Hat Koleksiyonu’ isimli sergi de görülmeli. Başta Kuran-ı Kerim
nüshaları olmak üzere nadir elyazması kitaplar, kıta ve murakkalar, levha ve
hilyeler, tuğralı ferman ve beratlar ile hattatların yazı yazmada kullandığı
araçların bulunduğu sergide; artırılmış gerçeklik teknolojisi ile hazırlanmış
pek çok animasyon var. Koleksiyonun sunumu Ahmet Oran'ın yazı alıştırmalarına
gönderme yapan 2005 - 2006 tarihli kaligrafik kompozisyonuyla başlıyor ve
Kutluğ Ataman'ın hüsnühat sanatının 'müsenna' veya 'aynalı' ismi verilen
simetrik yazı kompozisyonlarını hatırlatan 2009 yapımı videosuyla bitiyor.
MÜZEDEN ÖNCE
Bahçesindeki
at heykelinden dolayı Atlı Köşk diye bilinen Sakıp Sabancı Müzesi binası Mısırlı
Hıdiv ailesi mensubu Prens Mehmed Ali Hasan tarafından İtalyan Mimar Edouard de
Nari’ye 1925’te yaptırıldı. Köşkü, işadamı Hacı Ömer Sabancı, içindeki bazı
değerli eşya ve mobilyalarla birlikte 1951'de satın aldı. Babasının ölümünün
ardından ailesiyle birlikte Atlı Köşk’e yerleşen Sakıp Sabancı, 1970’lerden
itibaren Osmanlı el yazmaları ve hat eserleri ile Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine
ait yağlıboya tabloları toplayarak önemli bir koleksiyon oluşturdu. Atlı Köşk,
içindeki koleksiyon ve eşyalarla birlikte müzeye dönüştürülmek üzere 1998
yılında Sabancı Üniversitesi’ne tahsis edildi ve 2002’den itibaren özel müze
olarak hizmet vermeye başladı.
4 AYDA 254 BİN KİŞİ
24 Kasım 2005 ile 26 Mart
2006 tarihleri arasında gerçekleşen ‘Picasso İstanbul’da’ sergisi, 4 ay gibi
kısa bir sürede 254 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Sergi boyunca müzenin
kapısından kuyruk eksik olmadığı gibi sahil trafiği kilitlendi. Ayrıca Erzurum
ve Ankara gibi uzak şehirlerden otobüsler kiralanarak toplu ziyaretler yapıldı.
JÜLİDE KARAHAN
TELGRAF EKİM 2012
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder