Üç yıllık bir 'gelecek, geliyor, geldi' sürecinin ardından, 'ST' (Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi) kitapçı raflarına yerleşiverdi.
Bundan sonra her bahar, genç sanat tarihçilerinin çabasıyla sayfalarını açacak dergi, 'Sezer Tansuğ Sanat Vakfı' bünyesinde, Ömer Faruk Şerifoğlu'nun editörlüğünde hazırlanıyor. Vakfın kuruluşuyla ilgili hukuki süreç uzayınca ilk sayısının gün yüzüne çıkması geciken derginin yazıları da iyice demlenmiş, tavşankanı kıvamına gelmiş. Yani beklendiğine değmiş.
Ülkemizin sanat değerlerini keşfetme, değerlendirme ve yorumlamaya adanmış bir ömrün, 1998'de kaybettiğimiz Sezer Tansuğ'un anısını yaşatmak ve ondan kalan birikim ile enerjiyi çoğaltmak için yola çıkan ST, plastik sanatlar merkezli olsa da sanat tarihinin sınırlarını zorlayan bir yayın olmayı hedefliyor. "Sezer Tansuğ adını telaffuz etmeden Türkiye'de sanat tarihinden bahsetmek mümkün değil. Onun anısına bir kitap ya da albüm hazırlanır, okunur ve raflarda terk edilebilirdi; ama biz her bahar onu yeniden analım istedik." diyen Ömer Faruk Şerifoğlu, derginin, özellikle Anadolu'daki üniversitelerde, zihinleri işlek; ama kalemleri tutuk genç akademisyenleri heveslendireceğine inanıyor. Bilimsel çalışmalara sayfa sınırı gözetmeden yer veren ST, bunu yaparken akademizmin ağırlığı altında ezilmemeye ve popülizmin tuzaklarına düşmemeye özen gösteriyor. Sanat Tarihi ve Sezer Tansuğ adının iç içe geçtiği 'ST' harflerini kendine isim seçen derginin her sayısında 'Sezer Tansuğ için' başlıklı bir bölüm olacak ve Tansuğ'un daha önce hiç yayımlanmamış makalelerine, mektuplarına, notlarına ve artık klasikleşmiş metinlerine yer verilecek. Bu anlamda ST, dili kullanırken çalımları ve ironiyi seven Tansuğ'un o coşkulu üslubunun yaşatıldığı ve genç kuşaklara aktarıldığı bir mektep de sayılabilir. Ressamları "beni övüyor mu yeriyor mu anlayamadım" diye yakındıran Tansuğ; derginin taç yapraklı ilk sayısında Canan Beykal, Kaya Özsezgin, Enis Batur, Haşim Nur Gürel, Beşir Ayvazoğlu ve Turgay Gönenç'in kaleminden anlatılıyor.
Sanatın kadını, kadının sanatı
Her bahar, zihinlerimizde tam oturmamış bir kavramı kapsamlı şekilde incelemeyi hedefleyen derginin mercek altına aldığı ilk dosya konusu 'Sanat ve Kadın'. Dosya, Ahu Antmen ve Esra Aliçavuşoğlu'nun 2003 sonbaharında Canan Beykal ile yaptığı söyleşiyle açılıyor. Burcu Pelvanoğlu'nun kaleminden Hale (Salih) Asaf portresi ile devam eden dosyada Mehmet Üstünipek, Gül Sarıdikmen, Melishan Devrim ve Pelin Derviş'in çalışmaları var. Gelecek baharın dosya konusu da şimdiden belli: Türkiye'de heykel.
Sezer Tansuğ'un 1986 ile 1996 arasındaki sanatsal değişimi incelediği 'Son On Yılın Değerlendirilmesi' adlı makaleyle açılışı yapan demli metinler arasında ise Mehmet Kalpaklı, Tülün Değirmenci, Mustafa Koç, Ali Satan ve Ömer Faruk Şerifoğlu'nun kalemleri çalışmış. Sonuç olarak, ST hem ince bir zevk ürünü olan kapak ve iç tasarımı, hem de zengin içeriği ile sanat tarihi ve plastik sanatlarla ilgilenen okurların kütüphanelerinde yer alacak şık bir armağan olmuş. Ömer Faruk Şerifoğlu'nun 'yavaş yavaş acele eden' çalışma disiplini ve özverisiyle ortaya çıkan dergiyi eline alan herkes, sanırız bizim başlığa taşıdığımız sözü söylemeden edemeyecek: "Geç oldu, güç oldu, ama güzel oldu!"
Jülide Karahan
06 Haziran 2006/Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder