Sanatçı ve Çanakkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Fatih Balcı'nın sanat dünyasındaki yüzeyselliğe tepki göstermek için tertiplediği 'oyun' basın ve sanat dünyasında tartışılmaya başlandı.
Gerçekte olmayan bir sergiyi varmış gibi göstererek pek çok yayında yer almasını sağlayan Balcı, kendisini tebrik eden ve 'en yakın zamanda görmeye geleceğim' diyen onlarca elektronik postayla karşılaşmıştı. Balcı'nın küratörlüğünü yaptığı 'Hacet' isimli sözde sergi, basında ilgiyle karşılanmış ve haberi, Birgün, Kanaltürk, cekirdeksanat.com, arkitera.com, sanatplatformu.com gibi yerli ve yabancı yaklaşık 15 gazete, TV, dergi ve internet sitesinde yayınlanmıştı. 10 Kasım'da 'sora eren' sergiyle ilgili gerçeği açıklayan Balcı, tebrik mesajlarının devam ettiğini; ancak bu kez 'bilinçli' tebrikler aldığını söylüyor. "Amacımız medya sektörünü eleştirmek değil, sanat sistemini sorgulamak. Sanat eseri olmadan, önemsenmeden sanat üzerine konuşuluyor." diyen Balcı, olmayan sergi fikrini sadece sanat ortamındaki yozlaşmaya dikkat çekmek için tasarladığını vurguluyor. Sanatçı, eleştirmen ve gazeteciler, Balcı'nın sanat ortamını 'silkeleme' amaçlı bu oyununu 'faydalı' ve gerekli buldu. Bakalım tartışmanın ucu nereye varacak?
Beral Madra (Eleştirmen)
"Fatih Balcı, beğenerek izlediğim bir sanatçı. Gerçekleşmeyen bu sergi, sanatçıların zaman zaman kullandığı bir yöntem. 1960'lar ve 70'lerde Yves Klein ve Daniel Buren bu tür eylemler yaptı. Balcı'nın iyi zamanlanmış bu işinin iki boyutu var: Birincisi sergiler bir izleyicinin yapıt görmeye geldiği yer olmaktan çıkıp, bir sınıfsal buluşma alanına dönüşüyor ve partileşiyor. İkincisi, sanal ortamda herkes yaptığı işi olduğundan çok daha fazla gösteriyor; özellikle şirket sanat merkezleri bu işi reklam ve medya dünyasındaki güçlerini kullanarak çok kolay yapıyor. Her bilgi gerçek midir? Bilgiyi sorgulamamız gerekmez mi? Öte yandan sergilerin işlevi nedir? Balcı, izleyiciyi bir sınamadan geçirdi. Çok başarılı bir iş."
Hakan Akçura (Sanatçı)
"Hacet'in açtığı tartışma haksız değil. Bugün, medyanın haber alma ve yayınlama kabulleri, gerçekten de o işin, o serginin var olup olmadığını bile sorgulamayan bir niteliksizlikte. Amaç kimseyi tufaya getirmek olmamalı. Kendisiyle yüzleşmesi gereken ortamı iyi belirlemek gerekiyor. Sergilerin sanat değerinin olmadığı vurgusuna katılmıyorum. Genel olarak bir nitelik düşüklüğünden bahsedilebilir; yolu doğru ilişkilerden geçen, doğru ata oynayan, sanatı bir "business" olarak gören sanatçının şansının arttığı doğru. Ama atölyesinde interneti ve cep telefonu olmayan, çok fazla insan görmeyi istemeyen bir yaşantıda kendi "dahice" üretimini sürdüren kaç sanatçı kalmıştır ve bir gün onları arayıp, bulmak kimin aklına gelecektir?"
Evrim Altuğ (Birgün Kültür-Sanat Editörü)
"Sergiden evvel bir ön haber yayınlandı gazetemizde. Hiçbir yorum eklenmeksizin hazırlanan haber, duyuru ve bilgilendirme görevini tamamen gazetecilik sorumluluğuyla yaptı. Bu sorumluluğun sorumsuzluk gibi anlaşılarak gazetecilerin duyarsızlıkla suçlanması, iletişim etiği adına abesle iştigal. Sergi, artık gerçek zaten. Sözde sergi sırasında alınan 'geri dönüşler' ise Türkiye'de ana akım sanat medyası ve sanat cemaatinin yokluğunun kanıtı. Yalnız, birkaç hafta önce Akbank Sanat Merkezi'ndeki 'Medya Olarak Söylenti' sergisinde gördüğümüz 'asılsız sergi davetiyeleri ve haberleri', bu 'sanat eyleminin' aslında sanat tarihsel bir fikir hırsızlığı olduğunu da düşündürüyor bana."
Cem Erciyes (Radikal Kültür-Sanat Editörü)
"Böyle bir şakanın yapılabileceğini hep düşünürdüm. Basın bültenleri üzerinden çalışıyoruz; bunlar light haberler diyerek çok önemsemiyoruz. Haberleri, medyayı iyi kullananlar belirliyor. İyi bir halkla ilişkiler şirketiyle çalışmak ve birkaç dost edinmek yeterli. Fatih Balcı daha büyük bir tanıtım çalışması yapsaydı, sonuç çok daha korkunç olabilir, sözde sergi haberine hepimiz yer verebilirdik. Ucuz atlattık. Neyin ne olduğunu bilen, araştıran muhabirler yetiştirmeliyiz. Güncel sanat ortamındaki yozlaşma söylemine gelirsek, ona katılmıyorum. Sanat ortamında her zaman farklı grup ve ekoller olur ve birbirini karalar dururlar. Vahim durumda olan sanat ortamı değil, medya."
Mehmet Güleryüz (Sanatçı)
"Çok güzel bir yaklaşım. Doğru olan tam da bu. Gerçi çürümüşlük ve yozlaşma çok ağır laflar. Her dönemde sanat ve düşünce ortamında fırsatlar kullanılır; fırsatçılar ve cehalet vardır. Plastik sanatların geçmişi tarih içinde doğru yerini bulmuş değil. Yaşayan ortam, görülmesinden çok duyulmasını önemsiyor. Görsel kaygılardan çok gariplik ve farklılık prim yapıyor. Fıkranın olduğu yerde edebiyata gerek duyulmuyor, sahte değerler oluşturuluyor."
Jülide Karahan
12 Kasım 2006/Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder