18 Eylül 2011 Pazar

SANAT/HAYAT: Paris'te Türk sanatları

İstanbul'da balık ve sanat sezonu açıldı diye dünya boş duracak değil. Önümüzdeki günlerde Paris'te püfür püfür bir rüzgar esecek ve oralara geleneksel Türk sanatlarından nadide bilgi ve eserler götürecek.

Hazırlıklar tamamlandı, balık ve sanat sezonu açıldı. İstanbul, dünya çağdaş sanatını ağırlama ve Türk çağdaş sanatını cümle aleme gösterme telaşında. Dünyadaysa geleneksel Türk sanatları rüzgârının eli kulağında. İlk kıpırtı Paris'te. Şehir, hatta tam olarak Collége de France, 19-21 Eylül tarihleri arasında 14. Uluslararası Türk Sanatları Kongresi'ne ev sahipliği yapacak.

İlki, Milletlerarası Birinci Türk Sanatları Kongresi adıyla 1959'da Ankara'da gerçekleşen kongre, her dört yılda bir dünyada Türk Sanatı alanında çalışan ne kadar bilim adamı varsa, hepsini bir araya getiriyor. Niyet, Türk sanatlarının bilimsel olarak incelenmesine katkıda bulunmak. Bir de Türk kültür ve sanatını uluslararası camiada tanıtma meselesi var tabii. 1999 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesine giren kongrede, bu sene 178 ayrı bildiri mevcut. Meraklanan ve daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler http://blog.14thicta-parisfrance.net/ adresine bağlanabilir.

***

Vehbi Koç'tan Kenan Evren'e mektup

"Sayın Kenan Evren, Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatını teçhiz edecek ve kuvvetlendirecek imkânlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır..." cümleleriyle başlayan ve yapılması lazım gelenleri - kendince - sayıp döken mektup, "Zatıalilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim." ... İmza: Vehbi Koç, şeklinde bitiyor. 3 Ekim 1980 tarihli mektup, bienalin Perşembe günkü resmi açılış töreni ve basın toplantısı sırasında gümüş renkli bir davetiye suretinde el altından dağıtıldı. Aslında bir davetiye olmadığı da hemen anlaşıldı. Çünkü kendisi pek afili bir kazı kazan kartıydı. Kazıdıkça altından mektubun kelimeleri çıktı. Her seferinde en az bir korsan iş ve protestoya alışkın sanatseveri hafifçe gülümseterek... Bienalin sponsoru Koç Holding'in eleştirilmesine nasılsa alıştı artık herkes. Bu defaki, söylentiye göre, Kamusal Sanat Laboratuvarı adlı bir oluşumun işi. Ama imza şöyleydi: İsimsiz (12. İstanbul Bien'ali), 2011.

***

Ses, alınır satılır mı hiç

Bayramdı, Galatasaray Meydanı'ndan geçerken fark etmiştik. Upuzun, hikâyeli, neşeli bir reklam... Dev gibi. Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin Galatasaray Lisesi'ne bakan yüzünde, boydan boya... Durup izlemiştik epeyce. Ayrılamamıştık başından. Keşke binanın bu yüzünü sanatsal işler için kullansalar diye konuşmuş, hatta hayıflanmıştık aramızda. Duyulmuş olmalı. Çünkü geçtiğimiz çarşamba günü yine oradan geçiyorduk ki bir gürültü, bir gürültü. Meydana demirleyen iki kocaman vinç hummalı bir çalışma içinde. Ne yapıyorsunuz diye sorduk. Cevap: "İstiklal Caddesi'nin sesini yerleştireceğiz binaya." Ne? Nasıl? Ses, alınır satılır mı hiç?

Olurmuş. Şöyle: Sanatçı Refik Anadol ve mimar Alper Derinboğaz, 17 Eylül'den itibaren Taksim'den Tünel'e kadar olan yolda kaydettikleri ses dalgalarını binanın 200 m2'lik dış cephesine yansıtacaklarmış. Daha sonra bu ses dalgalarından aldıkları kesiti iki boyutlu ışık huzmeleriyle üç boyutlu strüktür üzerine bindirip sergi açacaklarmış. Beyoğlu'nda gezenler, İstiklâl Caddesi'nin ses hafızasını yani akustik belleğini bir hafta boyunca görsel bir performans olarak izleyebilecekmiş. Sonra da tüm bu hikaye bir sergiye dönüşecekmiş ki ismi Aktif Strüktürler v1.1: Akustik Formasyon / İstiklâl Caddesi. 20 Eylül'de aynı binanın içinde açılacak sergi için son tarih 13 Kasım.

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN PAZAR 18.09.11

Hiç yorum yok: