9 Eylül 2011 Cuma

YAVAŞ VE SAKİN BİR SANAT DENEYİMİ: İSTANBUL BİENALİ



İSTANBUL, TÜRKİYE, AVRUPA VE HATTA DÜNYADA YILIN EN ÖNEMLİ SANAT ETKİNLİKLERİNDEN BİRİ OLARAK ANILAN İSTANBUL BİENALİ’NİN BU YILKİ BAŞLIĞI İSİMSİZ (12. İSTANBUL BİENALİ) 2011. 17 EYLÜL’DE KAPILARINI TEK BİR MEKÂNDA, ANTREPO’DA AÇACAK. BİENALİN KÜRATÖRLERİ ADRİANO PEDROSA VE JENS HOFFMANN. AYRINTILARI ONLAR ANLATTI.


İstanbul’da yaptığınız ilk basın toplantısında “Son yıllarda projeleşen bir sürü bienal gördük. Sergiden başka her şeye benziyor, benzemek istiyorlardı. Bu kez gerçek bir sergi yapmaya karar verdik.” demiştiniz. Gerçek bir sergiden kastınız ne?

Son yıllarda, bir sanat sergisinin çok ötesinde etkinlikler ve projeler üzerinde yoğunlaşan çok sayıda deneysel bienale şahit olduk. Performanslar, gösterimler, etkinlikler, tartışmalar, eğitim programları, konferanslar, sempozyumlar ve yayınlar gibi. O kadar ki, serginin kendisi önemini kaybetmeye başladı. 12. İstanbul Bienali’nde sergilenecek eserlerin titizlikle seçimi ve dikkatle oluşturulmuş bir ortamda yerleştirilmesi aracılığıyla, yeniden serginin kendisine odaklanmayı öneriyoruz.

9. İstanbul Bienali’nde özellikle İstanbul için üretilmiş ve sanatçıların İstanbul’da yaşayarak yarattıkları işler vardı. 10. İstanbul Bienali’nde de zira. Sergiler şehrin farklı bölgelerine dağılmıştı ve bienali görmek için küçük bir şehir turu yapmamız gerekiyordu. Şehre yayılmak yerine tek bir mekânda yoğunlaşmanızın sebebi İstanbul’u bienal dışı bırakmak istemeniz mi?

İstanbul Bienali her zaman şehrin geneline dağılmış mekânları kullandı ve ziyaretçileri bienali ziyaret etmenin yanı sıra şehri deneyimlemeye de davet etti. Bu kez serginin kendisine ve eserlerin mekândaki konumlarının birbiriyle ilişkisine odaklandığımız için çalışmalarımızı tek mekâna, Antrepo’ya yoğunlaştırdık. Bu sayede dikkatleri serginin kendisine, sergilenen eserlere çekmeyi ve ziyaretçilerin şehrin güzel sokaklarına değil, bienalin kendisine dikkat etmelerini sağlamayı umuyoruz. Böyle büyük çaplı bienallerde ziyaretçiler genellikle bir mekândan diğerine koşarken şehrin içinde dağılıyor ve bu durum sergilenen sanat eserlerine odaklanmalarını zorlaştırıyor. Diğer bienallerin maraton benzeri programlarının aksine, daha yavaş ve sakin bir sanat deneyim sunuyoruz.

Kavramsal çerçeveyi uzun uzun anlatmak yerine, üzerinde 2008 – 2010 yılları arasındaki bienallerin listesinin bulunduğu bir afiş dağıttınız. Ne çok bienal oluyor! Bu kadar çok bienal iyi bir şey mi? Bienaller en nihayetinde bir kent pazarlama modeli değil mi?

Birtakım konularda genelleme yapmak zor. İki yılda bir düzenlenen süreli bir etkinlik olması dışında bir bienalin belirli bir modeli ya da formatı olduğunu söyleyemeyiz. Aslına bakarsanız herhangi bir bienal modeli esnek olmalı ve küratörlerinin - sanatçı ve organizatörlerinin - her seferinde yeni bir şeyler icat etmelerine olanak verecek kadar açık bir yapıya sahip olmalı. Fakat ne yazık ki son zamanlarda güncel sanatın üretilmesinden ziyade şehirlerin pazarlanmasına yönelik birtakım bienaller görüyoruz.

Başlığı ‘İsimsiz’ koymak bienali bir pazarlama aracı olmaktan kurtarma adına atılmış adımlardan biri mi?

Aslında tam başlık, İsimsiz (12. İstanbul Bienali) 2011. Bugünlerde insanı şaşırtacak kadar çok sayıda bienal düzenleniyor ve bunlar genellikle akılda kalıcı ve her şeyi içeren - yani çoğunlukla hiçbir şey söylemeyecek kadar ucu açık - paketlerde; sanatçı listeleri ve küratör isimleriyle birlikte, internet duyuruları halinde sunuluyor. Bienalleri; içinde yer alan sanatçıların listelerine, başlıklarına ya da küratörlerinin isimlerine göre değerlendirmek ya da tüketmek gibi son derece yanlış bir eğilim var. Bu seneki İstanbul Bienali ile serginin kendisine yeniden odaklanarak, kendimizi bu geleneksel pazarlama stratejilerinden ve bienal tanıtımlarından uzaklaştırmak istedik. Bu bağlamda İsimsiz (12. İstanbul Bienali) 2011 aynı zamanda hem çok ucu açık hem de, Felix Gonzales Torres’in başlık stratejisine yaptığı gönderme nedeniyle çok belirgin bir başlık oldu. Torres bir mülakatında “Sanat eseri isimsizdir çünkü anlam, zamana ve mekâna bağlı olarak değişir.” demişti. Bu stratejide bir tür cömertlik söz konusu; sanki anlamın üretimi tamamen izleyiciye bırakılıyor. Sergiyi ve eserleri anlayıp yorumlamak için izleyiciden anılarını, tecrübelerini ve bilgilerini kullanması isteniyor. Tabii ki belirgin işaretler ve somut referans noktaları var: Felix Gonzales Torres’in 5 farklı işini, sergideki eserlerin seçimi ver yerleştirilmesi için yaptığımız küratörlük araştırmalarımızda başlangıç noktası olarak kullandık: İsimsiz (Pasaport), İsimsiz (Ross), İsimsiz (Tabanca ile Ölüm), İsimsiz (Soyut) ve İsimsiz (Tarih).

Sanatçılar neden sır gibi saklandı?

Sanatçılar bir sır değil sadece isimleri duyurulmuyor çünkü daha önce de söylediğimiz gibi serginin bir dijital akış duyurusundaki isimlerden ibaret olarak algılanmasını ve bu şekilde tüketilmesini istemiyoruz. Sanatçı listelerine bu derece saplantılı olmak son derece yüzeysel; insanın ilgisini sanat eserinden ve sanatı anlama deneyiminden uzaklaştırıyor ve birbirini izleyen birtakım isimlere vurgu yapıyor. Bu durum özellikle de listelerin açıklanmasının heyecanla beklendiği bienallerde, iyice can sıkıcı hale geliyor. Buna ek olarak, sanatçı listelerini önceden açıklamamak bize, sürecin ilerleyen aşamalarında da sanatçı veya sanat eserlerini dahil etme konusunda ciddi anlamda bir hareket özgürlüğü sağladı; sergiden 4 ya da 6 ay önceden tüm listeyi açıkladığınız zaman araştırmalarınızı da kısa kesmek zorunda kalıyorsunuz. Şunu a eklemeliyiz ki, sanatçıların adını gizli tuttuğumuz için, küratörlerin adlarını da açıklamak istemiyorduk ama küratör isimleri İKSV tarafından çok erken tarihlerde duyurulduğu için, bu noktada zorlandık.

****

KISA KISA…
İsim: İsimsiz (12. İstanbul Bienali) 2011
Küratörler: Adriano Pedrosa ve Jens Hoffmann
Sponsor: Koç Holding
Mekân: 3 ve 5 No’lu Antrepolar
Tarih: 17 Eylül - 13 Kasım
Ayrıntılı bilgi: bienal.iksv.org/tr

55 KİŞİSEL SERGİ
12. İstanbul Bienali, başlığının yanı sıra temalarında da Felix Gonzalez-Torres’in işlerinden ilham alıyor. Bienalde; İsimsiz (Soyutlama), İsimsiz (Ross), İsimsiz (Pasaport), İsimsiz (Tarih), İsimsiz (Ateşli Silahla Ölüm) olarak farklı temalar altında düzenlenecek beş karma sergiye ek olarak 55 kişisel sergi yer alıyor.

MEKANDA RYUE NISHIZAWA İMZASI
Bienal mekânlarının mimarı tasarımı Ryue Nishizawa’nın Mimari Tasarım Ofisi tarafından yapıldı. Tasarım uyarınca, neredeyse dört duvar olan 3 ve 5 numaralı Antrepolar’ın içi, çelik ve alçıpan konstrüksiyonlarla etkileyici bir sergi alanına dönüştürüldü.

JÜLİDE KARAHAN

SKYLIFE / EYLÜL 2011

Hiç yorum yok: