8 Şubat 2011 Salı

Bir Dakika Kardeşim!

Bülent Ortaçgil yedi yıl aradan sonra yeni bir albüm çıkardı: Sen. Bir çırpıda dinliyorsunuz önce. Sonra ikinci, üçüncü, dördüncü kez… Bir yerde yok yakalamıyor diyor, bırakıp hayata dalıyorsunuz. Nedensiz bir muhasebe içindesiniz yalnız. Böyle hüzünlü, huzurlu garip bir halet-i ruhiye. Sebebini anladığınızda iş işten çoktan geçiyor: Yakalandınız!

Şiir yazdınız mı hiç?

Yok.

Öykü, roman, deneme denediniz mi?

Yok. Ama yazma alışkanlığını kazanmak, yazmaya odaklanmak için bir şeyler karalarım zaman zaman. Öylesine metinler. Bunlar edebi değer taşımaz ve sadece kendimle ilgili olurlar.

Günlük gibi mi?

Değil. Bu sadece şey için… Önünde kalem kâğıt vardır, bir şey yazacaksındır. O anda korkuyla karışık bir yabancılıkla karşı karşıya gelirsin. Ne yazacağını biliyorsan genelde dökülürsün. Ama bazen ne yazacağını bilsen bile o bildiklerin sözcüğe dönüşmemiştir daha. İşte onları yazabilmen için önce yazma eylemine alışman gerekir.

Ressamların el açması gibi mi?

Hah, aynen öyle. Sadece yazıya odaklanmak için böyle saçma sapan şeyler yazdığım olur.

Şarkı sözleriyle ilişkiniz nasıl? Her birinin üzerinden 100 kez filan geçiyor ve son ana kadar değiştirip duruyor musunuz?

Aynen. Üzerinden tekrar tekrar geçer dururum. 100 kez, 500 kez… Son ana kadar bekleyen bir şarkı vardı mesela. Bir türlü bitmedi. Albümün 10. şarkısı. Sonunda çıkardım onu.

Duruyor mu kenarda?

Evet ama hiç bakmıyorum, doydum artık.

İsmi cismi var mı?

Yok. Yarım yamalak bir şey. Eskiz halde.

Yedi yıl sonra ikna olmak, bir şeyleri içe sindirmek büyük olay. Şimdi dinlerken nasıl hissediyorsunuz? Yabancılaştınız mı?

Çok. Herkesten çok. Dinlemek falan istemiyorum. Şimdi sizler için yepyeni bir şey. Benim içinse son yedi yılımı öyle ya da böyle geçirdiğim... Son iki yılımı da bir fiil kaydetmek, çalmak, sözlerin üzerinden geçmek için harcadım. Çok yoğun bir mesaiydi. Artık tamamen yabancıyım her birine. Şu anda ikimiz oturup o şarkıları aynı şekilde dinleyemeyiz. Mümkün değil. İşin keyfini siz süreceksiniz. Ben belki altı ay sonra falan dinlersem keyif alabilirim.

Konserler nasıl olacak böyle yabancı yabancı?

Yani... Konserlerde Benimle Oynar Mısın albümündeki şarkıları söylüyorum zaten. Neredeyse 40 yaşında onlar. Bende uyandırdıkları hisler çok farklı. Bu albümden çok az, bir iki şarkı söylersem söylüyorum. Ona da yeni yeni başladım. Bu albümün konserleri bir-iki ay sonra. Büyük konserler olacak onlar.

Büyük konserler derken…

İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük kentlerde sahnede beş-on kişinin olacağı konserler. Yaylılarla beraber… Sonraki yıllarda çekirdek gruba adapte edip çalacağım illa ki. Yani sadece yaylılarla çalarım, başka türlü olmaz diye bir şey yok. Öyle anlaşılmasın. İlk konserler için geçerli bu kalabalık.

Albümün numarası o. Yaylılar. Hatta önce müzik mi algılanıyor? Sözler sonra mı bu defa?

Yok, o sizin müziği nasıl gördüğünüz, dinlediğiniz, duyduğunuzla ilgili… Popüler müzik diye bir şey var. Çabuk anlaşılan. Birlikte söylenip çabuk unutulan, çok derinlere inmese de bir zaman diliminde insanı çarpan. Onları dinlemeye alışkınsanız benim şarkılarımda “bi dakika kardeşim” demeniz gayet olağan. Pıt diye fikir sahibi olamazsınız. Ama bazı şeyler var ki benim şarkılarım dâhil hemen yargıda bulunamazsınız. Biraz düşünmeniz gerekir, tekrar tekrar dinlemeniz… Ondan sonra keyif alabilirsiniz ancak. Ya da hiç alamazsınız belki… Mesela sizin müzik geleneğiniz nasıldır? Kimleri dinlersiniz? Tek bir kişi söyleyin bakayım.

Gevende diyelim…Doğaçlama.

Pek garip. Çünkü doğaçlama çok güzel de olabilir, rezalet de… Standart dinleyici doğaçlama sevmez. Sen albümünde hangi parça?

Çok kimseler Ayrıntılar dese de Sen-Ben.

Tabii, müzik yok. Söz var. Parmak şıkırtısı var. Tamam, anlaşıldı.

Ayrıntılar’ın bu kadar sevilmesi neden?

Muhasebesinden. Şarkı sözlerinin sıradan olma ihtimali vardır bazen. Bazı şarkılardaysa her zaman kolay kolay dile getiremediğin şeylerden bahsedersin. Ayrıntılar’da öyle oldu. Orta yaşlardaki bir insanın yaşadıklarıyla, gördükleriyle geriye bakarak kurduğu ilişki söz konusu... Buna benzer sözlere öyle çok kolay rastlamazsınız. Bu nedenle çarpıcı. İkincisi onca yıl sonra geri dönüp bakılan ve sözü edilen konular geçirilmekte olan hayatı özetliyor. Üçüncüsü şarkının bir estetik şiirsel güzelliği var. Dördüncüsü şarkıda kullanılan müzik ileri bir armonizasyonla yapıldı. Bunlardan hangisi sizi çekerse…

Sizi hangisi çekiyor?

Ben hepsine eşit mesafedeyim. Zaman zaman onu ya da bunu beğeniyorum ama onlar geçici duygular. Hepsinin altına imza atmışım bir kere. O nedenle hepsine eşit mesafedeyim. Kimisini bugün çok severim, öbürünü üç ay sonra… Ama şimdi bir yabancılık işte. İş güç de çok.

Tanıtımlar, konserler… Bozburun’da hiçbir şey yapmadan durmak vardı.

Evet. Herkes o yaşama özenir ama kolay değil. Bir kere pahalı. Çünkü kısıtlı bir gelir var. Burada bir hayat, orada bir hayat... Her şeyden iki tane lazım. İki çamaşır makinesi, iki buzdolabı, iki ev...

JÜLİDE KARAHAN

ANADOLUJET / ŞUBAT 2011

...

Hiç yorum yok: