Londra'da yarından sonraki sabah. Hava bugünkü gibi buz. Sıcak limonlu çay da dumanı tüten sütlü kahve de faydasız. İçe işliyor soğuk. Köşeleri kapan küçük kitabevlerinden birine girip Akdenizli bir şiir bulmalı.
Şair Gonca Özmen'in The Sea Within (İçerdeki Deniz) ismiyle Shearsman Yayınevi tarafından basılan Akdeniz iklimli kitabı 15 Şubat itibarıyla İngiltere'de. Harflerinin kıyısına köşesine bozkır sıcağı işlemiş Kuytumda'dan 4, İstanbul mevsimli Belki Sessiz'den 24 şiir var kitapta. Çeviriler George Messo'ya ait.
İçinde bahar çiçekleri açan Dutluk şiiri ısıtıyor hemen insanı. Dutluk'un hikâyesini şöyle anlatıyor Özmen: "Haziran 2007, Amasya ile tanıştığım tarih. Yeşilırmak'la, şehzadelerle, kral kaya mezarlarıyla, yalı boyu evleriyle; özellikle de 12 ayrı medeniyetten eserler bulunan Arkeoloji Müzesi'ndeki Hitit dönemine ait Fırtına Tanrısı Theşub'la tanışmak... Tüm gezi boyunca Theşub'un imitasyonunu çantamda taşıyıp 'bakın ben çantamda bir tanrı taşıyorum' demek..."
O gün, yani 30 Haziran 2007'de, Amasya'ya 63 km uzaklıktaki Boraboy Gölü'nden dönüyormuş Özmen. Minibüsün camından önünde uzanıp giden yeşile bakmış. Bir türkünün kalbine bakmak gibiymiş bu. Aklından tüm dünyaya bakmak gibi... Evlerin uzağında, gürültünün uzağında, içinden çok uzakta imiş ki birden küçük bir tabela görmüş. Mavi üzerine beyaz harfli DUTLUK. Evler küçük, tabela küçük, aklı küçük ama yeşil büyük, çok büyükmüş. Söylenmeye değer şeyler olmalı diye fısıldamış aklı Özmen'e. Dut ağaçlarının 'hişt, hişt!' diye seslenişini duymuş sonra: 'Dutluğa doğru gel/Evlerin uzağına/Sana susmayı öğreteceğim/Dalların kaygısını da.'
Meyveleri dalından kopararak yiyebilen, böceklerin seslerini ayırt edebilen, çiçeği de dikeni de, koşmayı da düşmeyi de bilen bir çocukmuş Özmen. Dut ağaçlarının sesini mi duymayacak? Mesele duymak değil, duyduklarından bir şiir yapmak!
Sıklıkla bir sözcük tarafından büyüleniyorum
1982'de Burdur'un Tefenni ilçesinde ailenin tek çocuğu olarak yetişince, o eve gazete ve kitap da giriyorsa, mecburi bir zevkle başlıyor okuma. İlçe kütüphanesi küçük bir mabet. Orhan Kemal'lerden Dostoyevski'lere, Cansever'lerden Uyar'lara... Kaçınılmaz başlangıcı şöyle anlatıyor Özmen: "Kitapların dünyasına yolculuğa çıkan biri ötekiyle paylaşmak istiyor okuduklarını. Paylaşacak kimseyi bulamamak kocaman bir iç sıkıntısı. Ve tabii karnımda biriken sözcükler... Sıklıkla bir sözcük tarafından büyüleniyorum ben. Hâlâ yan yana gelmemiş sözcüklerin olması heyecanlandırıyor beni."
Bu heyecanla dilin tavan aralarında dolaşıyor Özmen. Niyeti; olmayanı oldurmak, çağrılmayanı çağırmak, söylenmeyeni söylemek, deşilmeyeni deşmek. Değişmenin ve değiştirmenin biricik gizil gücü olarak görüyor şiiri. Nev'izâde Atâyi'nin "Kendimizden yeni efsaneler icâd edelim." deyişini hatırlatıyor sıklıkla. Yaptığı tam bu, kendinden yeni efsaneler icat etmek.
Nasıl olacak? Burdur'da yaşıyor; ıssızın içinde... Şiiri konuşabildiği, tartışabildiği kimsecikler yok. Şehrine bir dinleti için giden Şükrü Erbaş'tan isimlerini aldığı edebiyat ve şiir dergilerine abonelik, mektuplar ve telefonlar derken 1997'de Varlık Dergisi'nde yayımlanıyor ilk şiiri. Fakat onu asıl büyüten Veysel Çolak'ın yayımladığı İzmirli dergi Dize. İlk kitabı Kuytumda yayımlandığında 18 yaşında Özmen.
Hayatındaki en büyük değişiklik, şu anda doktora öğrencisi olduğu İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı'nda öğrenciliğe başlamak. Başka bir dil, başka bir kültür, başka bir edebiyat, başka bir şiir ve başka bir şehir... 8 yıl aranın ardından ikinci kitap: Belki Sessiz. Özmen'in "Sağaltılmış, azaltılmış, dinlenmiş, demlenmiş bir birikme ve biriktirme kitabı." diye tanımladığı Belki Sessiz'e ses veren çok oldu.
Şubat 2008'de Yapı Kredi Yayınları'nca basılan o ufak ve beyaz kitap, okur tarafından ödüllendirildi, hemen tükendi. Yayınevi kare şiir kitaplarının yeni baskısını yapmadığından fotokopisi türedi hatta. Bir kahraman, Kırmızı Kedi Yayınevi, şiir dizisi başlatma kararı alınca yeniden seslendi. Şimdi sıra ilk kitap Kuytumda'da. Belki Sessiz'in salyangoz çizimli yeni kapağını çok sevmiş Özmen: "Sade, boşluklu ve sessiz bir kapak... Salyangozun doğaya ait oluşu, kendidenliği, sessizce yol alışı, geçtiği yerde iz bırakışı... Ama en çok kendidenliği... Bu kendidenlik bana da şiirlerime de çok uygun..."
Hakketen öyle. Kendiliğinden doğuyor şiir Özmen'de. Yaşadıklarının, gördüklerinin, düşlediklerinin ve sezdiklerinin sonucunda. Ama birden ve aniden değil asla. Zor yazan, yazdıkları üzerinde epey titizlenen bir şair Özmen. İnsanın kendinden bir şair çıkarması kolay değil. O şairden 7 ayrı dile çevrilen şiirler çıkarmak da... Özmen'in devşirdiği son şiir İtiraf, Özgür Edebiyat'ın yeni sayısında yayımlandı. Meraklısına... j.karahan@zaman.com.tr
Jülide Karahan
Zaman Pazar /13.02.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder