Geçtiğimiz hafta oyuncu/sunucu Defne Joy Foster'i kaybettik. Erken/ani her ölüm çok üzüyor. En çok gidenin yakınlarını. Diğerlerinde merak üzüntüyü dakikasında mağlup ediyor ve sorular birbirini izliyor: "Nasıl, kurtulabilir miydi, ihmal mi var, hata mı yapıldı, neden ambulans aranmadı, suçlu kim, evli bir kadının yeni tanıdığı bir adamın evinde işi ne?"
Geçtiğimiz çarşamba sabahı kimse 'günaydın' demedi birbirine. İlk cümle 'Defne Joy Foster ölmüş, biliyor musun?' oldu. 'Nasıl yani?' tepkisini 'şaka olmalı' temennisi izledi. 'Nasıl yani?'nin cevabını son saatlerinde Defne'nin yanında olan tek kişi, Taraf Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Kerem Halit Altan biliyor. Olay aşağı yukarı şöyle gelişiyor: Foster ve Altan bir eğlence mekânında tanışıp oradan sabaha doğru çıkarak Altan'ın evine gidiyor. Astım hastası olan Defne fenalaşıyor. Soğuk su fayda etmeyince durumun uygunsuzluğundan çekinen Altan, ambulans çağırmak yerine yakındaki bir iki sağlık kuruluşuna koşuyor. Doktor bulamayınca eve dönüyor ki Defne baygın. Biraz daha bekleyen Altan son çare çağırıyor ambulansı. İş işten geçmiş, Defne gitmiş.
Temenni havada... Genç kadının hayatı; ilk kez gittiği bir evde, kocası ve çocuğundan uzakta yapayalnız sona erdi. Yakınlarına sonsuz ve büyük bir üzüntü kaldı. Diğerlerinde merak üzüntüyü dakikasında mağlup etti ve sorular birbirini izledi: "Nasıl, neden, kurtulabilir miydi, suçlu kim, evli bir kadının yabancı bir adamın evinde işi ne?" Mesleki merak insanî duyarlılığı solladı. En çok tartışılan yorum "Defne'nin ölümü tipik bir su testisi su yolunda kırıldı olayıdır!" diyen Hıncal Uluç'tan geldi. En yaygın başlık 'Yok Böyle Ölüm'dü. Defne Joy Foster isminin tek tanımlayıcısı Yok Böyle Dans yarışmasıymış gibi... Oysa nice sıfat vardı o ismin önü sıra: Zekâ küpü, neşe abidesi, Amerikalı siyahî baba ile İzmirli deli dolu annenin biricik kızı...
"Beni sevin, beni sevin, beni sevin..."
2 Eylül 1975'te başak burcunun 'ya şahane ya hiç' mükemmeliyetçiliğiyle Adana İncirlik'te doğup İzmir'de ilk gençliğini geçiren Defne, tam da bu deli dolu hali sebebiyle bir arkadaşının nişanında dikkat çekince televizyon ekranlarında buldu kendini. Kral TV'de VJ olarak başlayan ekran macerası; Sihirli Annem, Çat Kapı, Uzman Avı, Bir İş İçin Lazım, Sen Uyurken ve Çeyiz Şov gibi programlarla devam etti. Ve molaların en güzeli... "Mutlu bir aile kurmak istedim hep. Kolay değil... Ben kendimi ilk defa, biriyle bu kadar tam hissediyorum. Hayırlısı..." sözleriyle anlattığı görüntü yönetmeni İlker Yasin Solmaz'la 2008'de evlendi. Başında papatya tacı, üzerinde sadecik beyaz elbisesi, yüzünde 'merhaba yeni hayat' ifadesi. 13 Haziran 2009'da oğlu Can Kılıç doğdu, Defne bir süre ortalardan kayboldu.
Acun Ilıcalı'nın yapımını üstlendiği Yok Böyle Dans'a kadar. Program sayesinde kendi deyişiyle 'meşhurdu, popüler oldu'. İyi mi, kötü mü oldu? Cevabı Saba Tümer'le Bu Gece'de şöyle verdi Defne: "Hep daha fazlası, daha fazlası... Yükseldikçe bir şeyler kaybedersin. Ona hazır değilim. Herkes beni seviyor sanırdım. Şimdi ilk defa sevmeyenler olduğunu anladım. Kaldıramıyorum. Beni sevin, beni sevin, beni sevin... Benim olayım bu."
Defne'nin olayını Haşmet Babaoğlu, "Aşırı neşeli hâl çoğu zaman derin bir hüznün maskesidir." cümlesiyle açıklarken Reha Muhtar, 'Kendini sevmeyen bir genç kadının öyküsü' başlıklı yazısında "Defne Joy Foster hayatı seviyordu, ancak kendini yani öz benliğini sevmiyordu. Kendisini sevmeyen insanların bilinçaltı, vücutlarına zarar verir. Kişinin kendini yeterince sevmemesi, kendi suçu değil bir çocukluk travmasıdır..." şeklinde açıkladı. Defne de birkaç röportajıyla doğrulamıştı bunu: "Çocukken çok çektim. Çocuklar dalga geçerlerdi. Mesela 'Yağmur yağıyor seller akıyor Arap kızı camdan bakıyor'u toplanıp söylerlerdi." Çok eski röportajlara gitmeye gerek yok. 1 Eylül 2010 tarihli twitine şöyle yazmış Defne: "Yarın doğum günüm :( sonbaharda doğunca hayat ayrı bir melankoli..."
Uçurumları seviyordu, hesapsızdı, 'hayat hesap yapacak kadar uzun değil'di... Ara sıra "Lütfen 5 verin, gideyim artık." dese de 30 Ocak'ta Yok Böyle Dans'tan elendiğinde epey üzüldü. "Umarım beni sevdiğiniz kadar sizi sevdiğimin farkındasınızdır." diyerek vedalaştı izleyiciyle. Hayatla son vedası Perşembe günü Zincirlikuyu Mezarlığı'nda gerçekleşti. Yanında sadece oğlu Can'ın en sevdiği oyuncak arabası... Söylenecek tek şey annesi Hatice Hanım'ın feryadında gizli: "Sabır..." j.karahan@zaman.com.tr
Jülide Karahan
Zaman Pazar / 06.02.2011
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder