Ne çok garip/kötü şey oluyor. İnsan aklının sınırları zorlanıyor. Yerkabuğu şaşkın. Bir tarafta Japonya'daki deprem ve ardından gelen nükleer sızıntı, diğer tarafta Mısır'ın yorgun mutluluğu ve Libya'nın çaresiz direnişi... Geçmişi hatırlayıp geleceği tasavvur etmek ne mümkün. Elde var şimdiki zaman ve 2 Nisan'da başlayacak film festivali.
Festival epey popüler. Akbank galaları, 30. yıl bölümleri ve yarışma filmlerinin biletleri tükendi gitti. Hâlbuki öyle filmler var ki, insana geçmişi hatırlatıp geleceği tasavvur ettirecek cinsten. En azından vaat aşamasında... NTV Belgesel Kuşağı'nda 19, Türk belgesellerinde 24 ve Ulusal Yarışma bölümünde 1 yapımla festivaldeki belgesel sayısı 50'yi buluyor. Çok mu, az mı? Toplam 230 film var diye düşününce az, 2 haftada 50 film izlenir mi diye düşününce çok.
Bir de ilk! Ulusal Yarışma'da ilk kez uzun metrajlı bir belgesel film yarışacak: 'Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir'. İmre Azem'in yönettiği filmde; ekolojik eşikler, ekonomik eşikler, nüfus eşikleri... Ne varsa aşılmış; etrafa bir sosyal uyum bozukluğu saçılmış. Yıkılmış gecekondu mahallelerinden gökdelen tepelerine, Marmaray'ın derinliklerinden üçüncü köprü güzergâhına... Dikkat! Çekiyoruz... Fotoğrafın ismi: Neoliberal kentleşmenin görüntüsü.
Deprem ve nükleer silahlar
Başka bir depreme başka bir açıdan bakmak... Olayları, Murakami'nin içi boş kahramanı Komuro gibi algılamak... Sadece romanda değil, gerçek hayatta da var örnekleri. Geçtiğimiz Cannes Film Festivali'nde İtalyan Kültür Bakanı'nın Fransa'yı protesto etmesi sebebiyle günlerce süren tartışmaların fitilini ateşleyen 'İtalya Sarsılıyor' o örneklerden biri. Moorevari bir anlatımla Berlusconi hükümetinin 2009 Aquila depremini kendi imajını iyileştirmek için nasıl kullandığını anlatan belgesel, tam bir felaket kullanma kılavuzu. Yönetmeni muhalif TV şahsiyeti Sabina Guzzanti.
ABD eski başkanlarından John F. Kennedy demiş ki "Her adam, kadın ve çocuk, Demokles'in nükleer kılıcının altında yaşıyor." Kılıcı, uzmanlar ve dünya liderlerinin ağzından bir güzel anlatan 'Geri Sayım'ın yönetmeni Lucy Walker.
Güzel şeyler de var
Werner Herzog'un yönettiği 'Unutulmuş Düşler Mağarası' gibi... Dünyanın bilinen en eski sanat eserlerini üç boyutla gözlerimizin önüne seren belgesel, 1994'te keşfedilen bir mağarada geçiyor. Fransa'daki Chauvet Mağarası'nda... Orada 32.000 yıl öncesinden kalan görkemli mağara resimleri var.
Bir güzellik de ülkemizden. Ahmet Turgut Yazman'ın yönettiği 'Göbeklitepe-Dünya'nın İlk Tapınağı' izleyiciyi günümüzden 12.000 yıl geriye, Şanlıurfa'nın 15 kilometre yakınında bulunan Göbeklitepe'ye götürüyor. Hikâyenin kahramanı 'bilen insan'. Yazmayan, yerleşmeyen, ekip biçmeyen ama bilen ve inanan... Kanıtı: Tapınaklar. Yeryüzündeki ilk tapınakların yapılışı; antikçağ bilgeliğinden, İngiltere'deki Stonehenge'den veya Mısır piramitlerinden binlerce yıl öncesine tarihleniyor. Söylenecek tek bir cümle var: İnsanlık tarihi yeni baştan yazılıyor; bir sonraki keşfe kadar... j.karahan@zaman.com.tr
JÜLİDE KARAHAN / ZAMAN PAZAR
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder