Serhan Ada Radikal’deki ‘İnce/Uzun’ köşesinin son yazısını “… Biz gerçeklere bakamazsak (görmek ne haddimize) gerçekler günün birinde gelip bizi görür.” cümlesiyle bitirmişti. Ani Çelik Arevyan’ın İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’ndeki sergisi de - yaklaşık olarak – şöyle bitiyor: “Bütünün içindeyken gördüklerimiz/gösterdiklerimiz aslında göründüğü gibi değil. Görüneni anlayabilmek bütün karmaşıklığı ve sadeliğiyle insanın kendi içinde.”
Bu iki bitiş bir zihinde birleşince, o zihni taşıyan beden ve o bedende saklanan ruh; içeri, içeri ve daha içeri kaçıyor. Tüm şu ‘anda kal’ ve ‘olaylara biraz yukarıdan bak’ martavallarına rağmen/inat. Yukarısı/dışarısı değil; aşağısı/içerisi daha kıymetli. Belki de sadece içeriden bakmak gerekli. İçerideki sesi duymak, iç kokusuyla sarmalanmak… O zaman anlaşılıyor ki hiçbir şey göründüğü gibi değil. Ne gibi peki? En basit ifadeyle hissedildiği gibi…
AH ŞU SÖZCÜK ÖBEKLERİ…
Anahtar sözcük öbeği: ‘Göründüğü Gibi Değil’. İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’ndeki sergisine ne güzel bir öbek seçmiş Ani Çelik Arevyan. 1961 İstanbul doğumlu sanatçı, 1985’ten bu yana fotoğrafla uğraşmasına ve daha önce üç kişisel sergi açmış olmasına rağmen, böylesi bir öbekle ilk kez karşımızda.
Sergi 29 Eylül’de açıldı. İlk izlenimi - sonra büyülenecek bir şey buluyor insan - bir çırpıda itiraf etmeli: Başlık harika ama o da ne? Çok suni bir baskı tekniği… Galeri yatmış, uzamış; fotoğraflar da onun peşinden… Yazı, kışı, sonbaharı ve baharıyla cânım doğa alaşağı. Ağaç gövdeleri, dalları, yaprakları âdeta birer tasarım harikası.
Karşı duvardaki o sabun köpükleri de olmasa… Ah o bakıştan görüşe, görüşten gönle uçuşan sabun köpükleri… ‘Bi dakka’ diyor insana; ‘O kadar basit değil…’ Sonrası çorap söküğü: Bitişteki “Görüneni anlayabilmek bütün karmaşıklığı ve sadeliğiyle insanın kendi içinde…” minvalindeki cümle, elde okunup kıvrılmış gazete ve yeni baştan - bir de böyle düşünerek - gezilecek bir sergi.
BOL KESEDEN ATILAN HAYALLER
Gündelik nesnelerden oluşan yeni bir anlatım dili karşımızdaki. Doğa ve gündelik şeylerin - pantolon, etek, elbise, gömlek – birlikteliğinden doğan bir yorumlar zinciri… Ani Çelik Arevyan’ın 20 yıl boyunca giydiği ve can verdiği 187 giysi, tekmili birden; olduğu gibi değil, göründüğü gibi…
Çiçeklenmiş ağaç dalı, tırtıl kemriği yaprak, tam yere düşecekken bir evin çatısına takılan kar tanesi, tütmeye mecali kalmamış baca, sevgilisiyle buluşmak için süslenmiş gök taşı ya da ruhuna kavuşmuş bir beden… Bol keseden atın hayallerinizi. Sanatçıdan destek: “Aslında her şey tanıdık ama yorum farklı. Ağaçlar çingene pembesi ve dikdörtgen dallı veya bulutlar köşeli. Ben gördüklerimizi farklı gördüm.”
BELKİ MUTLULUKTAN ÖLÜYOR DOĞA!
Serginin küratörü Engin Özendes’in üzerinde durduğu gibi hem karmaşa hem de sadelik var fotoğraflarda. Aslında her şey tanıdık, aslında her şey yabancı. Sanatçıdan bir açıklama daha: “Anlatımı oluştururken kullandığım nesnelerin formları birbirinin benzeri gibi görünseler de aynı değil, insanlar gibi. Tekrar gibi görünseler de tekrarı değil, yaşam gibi. Ancak bir sürekliliği ifade ederler; tıpkı yaşam gibi, tıpkı insanlar gibi…”
Arevyan’a göre ağaç ve nesne görüntüleri birbirini tamamlayarak yeni bir bütün oluşturmuş. Bize göreyse zorlanmış cânım doğa. Herkesin kendi bakış açısı, doğrusu ve haklılığı olduğu gerçeğinden hareket edip kimine ters gelenin öteki için gayet anlamlı olduğu durakta inelim: Ne biliyoruz? Belki mutluluktan ölüyor doğa.
Görünmeyenin karşıtlığı ya da paralelliğini bir araya getirerek daha büyük bir bütün meydana getirdiğini söyleyen sanatçı açıklamakta kararlı: “Bu da hayatı anlatıyor bir anlamda. Aslında yaşamak da öyle değil mi? Detayları bir araya getirerek daha büyük bir resim, bir bütün oluşturmuyor muyuz hayatımız boyunca?” Şimdi oldu. Taşlar yerine oturuyor. Oluşturuyoruz ve… İnsan, doğa ve hayattan oluşan bu bütün; sadece bizim gördüğümüz, anladığımız ve algıladığımız kadar. İşte bu kadar.
SON CÜMLE SABUN KÖPÜKLERİNDEN
Bütünün içinde yer ve yol alırken kişinin kendini düşünmesini salık veriyor Arevyan… Ne iyi ediyor, nasıl güzel geliyor: “Bazen sevinçlerimizi, bazen üzüntülerimizi yani duygularımızı ‘örtmek’ zorunda kalabiliriz. Tıpkı örtünmek gibi. Aslında işte tam da burada gördüğümüz, başkaları tarafından bize gösterilen ve bizim algıladığımız şekil/durum/hâl… Ki bu göründüğü gibi olmayabilir.” Kıssadan hisse: Baktıklarımız, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız, yakından ya da uzaktan bakılsın, göründüğü gibi değil. Değil işte! Oh be!
Sergideki fotoğrafların son cümlesi sabun köpüklerinden: “Köpükler gibi renkler, şekiller ve ışık da sanki sürekli değişmekte. Hafiflikleri ve ağırlıkları, bir anda varken aniden yok. Tam da göründüğü gibi değil...”
Bunca şeyi o sergide görür müsünüz? Tam bir muamma. Net olan iki şey var: Biri sergi 9 Ocak’a dek açık diğeri de gerçeklere bakmazsak onlar günün birinde gelip bizi görür…
...........
JÜLİDE KARAHAN
Fotoğraf Dergisi / Aralık-Ocak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder