Topkapı Sarayı Müzesi'nin çiçeği burnunda müdürü Yusuf Benli, sarayla ilgili her konunun tek hukukî yetkilisi. Misafirlere alınacak ikramlıklar için İlber Ortaylı lokum istedi diyelim, Yusuf Benli akide şekeri... Alınacak şey belli: Akide şekeri.
Topkapı Sarayı'nı ilk ziyaretiniz?
14 yaşımdaydım galiba. Özel bir ziyaret sebebiyle Konya'dan İstanbul'a trenle gelmiştim. İlk uygun vakitte ağabeylerimle beraber doğru Topkapı Sarayı...
En çok etkilendiğiniz bölüm?
O zamanlar en çok Divanhane, Arz Odası ve Mukaddes Emanetler bölümleri ilgimi çekiyordu. Çok etkilenmiştim. Hazine'yi filan gözüm görmemişti.
Şimdi de öyle mi?
Yine en çok Divanhane büyüler beni. Ama şimdi bahçedeki ağaçtan kubbedeki aleme kadar her şeye dikkatle bakıyorum.
Ne gün göreve başladınız?
9 Ağustos'ta.
Sizden önce kim vardı?
Asaleten Filiz Çağman vardı. O 2005'te gitti. O zamandan beri vekâleten Ayşe Erdoğdu...
Davet ve toplantılarda 'Merhaba ben Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Yusuf Benli...' dediğinizde insanların ilk tepkisi ne oluyor?
Önce bir duruyor, şaşırıyor; sonra 'İlber Bey ne oldu?' diyorlar. Açıklıyoruz. Onun başkan vekili, bizimse müze müdürü olduğumuzu anlatıyoruz.
Tek yetkili siz misiniz?
Hukukî olarak evet. 2863 sayılı yasa ve Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü İç Hizmetler Yönetmeliği çerçevesinde tüm yetki ve kararlar müze müdüründe.
İlber Bey ne yapıyor?
Misafirleri ağırlıyor.
Sizden önce biz sadece onu biliyorduk. Tek yetkili oydu...
Doğrudur. Artık öyle bir şey yok. Onlar geçmişte kaldı. Aslına bakarsanız başkanlık sistemi bünyemize uygun bir yapı değil. Belki dünyanın başka yerlerinde çok güzel işliyordur ama bize uymadı. Zaten tek uygulama Topkapı Sarayı Müzesi'nde. Kafanızın karışması normal.
Kalkacak mı bu sistem?
Bilemem, onu üst merciler bilir. Ama zaten tek uygulama Topkapı Sarayı Müzesi'nde.
İlber Bey gidebilir mi?
Zaman zaman yorulduğunu söylüyor ama onu kendisi bilir. Sormak da bize yakışmaz.
İlber Bey düzenli olarak gelip gidiyor mu?
Zaman zaman geliyor.
Fikir teatisinde bulunuyor musunuz?
Zaman zaman görüşüyoruz.
Aranız nasıl?
Benim aram kimseyle kötü değil.
Örneğin misafirler için ikramlık alınacak. İlber Bey lokum diyor, siz akide şekeri... Hangisi alınır?
Akide şekeri.
5 aydır buradasınız. Neler yaptınız?
Sarayın tamamını gezdim. Hem bir ziyaretçi gibi ellerimi cebime sokup avare avare... Hem bir idareci gibi dikkat kesilerek... Çarşamba sabahları Mecidiye Köşkü'nde tüm arkadaşlarımızla toplanıp problemleri ortaya döküyor ve ne yapabiliriz diye konuşuyoruz. 40-45 kişilik bir ekip bu. İçinde arşivciden kütüphaneciye, tarihçiden arkeoloğa herkes var. Ne konuşuyor, ne kararlar alıyor, ne yapıyorsak deftere yazıyoruz.
Eksikler neler?
5 aydır gördüğüm şu: Sarayın bir kalbi, bir de hafızası var. Kalp, atölyeler dediğimiz bölüm. Yani restorasyon ve konservasyon atölyeleri... Geçmişte sarayın tüm ihtiyaç ve işlerini ehl-i hiref yani ustalar zümresi yapıyormuş. Bugün modern anlamda bir üretim yok ama eldeki malzemeleri korumak için atölyeleri yenileyip modern hale getirmemiz gerekiyor. Projeleri bitti, önümüzdeki günlerde gerekli fizikî çalışmalara başlayacağız.
Sarayın hafızası?
Depolar. Arşiv, padişah elbiseleri, Avrupa porselenleri, Çin porselenleri, Hazine, Mukaddes Emanetler, yani her şey... Hafıza çok önemli. Bu eserler sarayın her şeyi. Depolar bizim çocuğumuz. Onlar çok mükemmel olsun ki sarayda rahat hareket edelim. Saray çevresinde depo olabilecek pek çok yer var. Onlar boşalacak, depolar oraya taşınacak. İleri bir gelecekte de sarayın tamamı teşhire açılacak. Kimi yerde mutfakçılar, kimi yerde kilerciler, kimi yerde bostancılar, kimi yerde hazineciler... Aklınıza gelecek her bir metrekare sosyal bir alanmış sarayda. Oralarda sergiler yapalım ki sarayın kendisi ve hayatı algılansın. Depolar dışarı taşınınca saray da, biz de rahat edeceğiz. Her şey tek tek elden geçecek. Sarayın hafızası tazelenecek. Dileğimiz, hem kalbi hem hafızası mükemmel bir saray.
Geldiğinizde kalp durmak, hafıza da körelmek üzere miydi?
Öyle demeyelim de...
Damarlar mı tıkanmıştı?
Öyle diyelim.
Meyveleri ne zaman yiyeceğiz?
Önce koruma sonra sergileme. Depo işi 2011 sonu itibarıyla tamamen bitecek. 2011'in bir diğer işi de sarayın altyapı tesisatının tamamen yenilenmesi. Tüm kablo ve prizler yeraltına alınacak. Birkaç yıl sonra da Fatih Sultan Mehmet'le ilgili bir bölüm açmayı düşünüyoruz. Sarayı yaptıran o, ama onunla ilgili özel bir bölüm hâlâ yok. Elimizde kılıçları, zırhı, şiirleri, kıyafeti ve portreleri de var üstelik. 2025'e dek yapılacak işleri projelendirip sıraya koyduk. Bakalım...
2025'te tek kelimeyle nasıl bir saray?
Dinamik bir saray.
Nasıl dinamik?
Osmanlı sarayını, hayatını, kültürünü adamakıllı anlatan; Osmanlı'yla ilgili her türlü bilgi ve belgeye sahip... Bekçisinin kıyafetinden içerideki en küçük objeye kadar her türlü ayrıntısı tek tek elden geçmiş... Her şeyi çağdaş teknikler ve sergileme biçimleriyle teşhire hazır hâle getirilmiş...
Çok geç. Biz kısa sürede sonuç almak, görmek isteriz...
Sosyal bir proje bu. Yeniden yapılanma, yeniden teşhir. Uzun vadeli bir şey yapmazsanız saray donup kalır. Hayalimiz 2025 itibarıyla bambaşka bir saray. Bir de ben devlet memuruyum, gösteri adamı değilim. Gösterişli sergilerden önce sarayın temel gereksinimlerinin karşılanması ve eserlerin gelecek kuşaklara sağlıklı biçimde aktarılmasıyla ilgilenirim. 'Kremlin Hazineleri' sergisine harcanan para bana verilseydi deponun tamamı yenilenmişti şimdi. Sergi geçti gitti işte.
Bu yaz değişiklik olacak mı sarayda?
Silahlar bölümünü açacağız inşallah. Bir de mutfaklar üzerinde çalışıyoruz. Niyetimiz, mutfağı mutfak gibi teşhir etmek. Ziyaretçiler sarayda yemeklerin nasıl piştiğini, orada hayatın nasıl geçtiğini görsünler istiyoruz.
Gerçeğindeki gibi mi?
Evet.
Mutfağın karşısında silahlar olmayacak yani?
Yok, olmayacak.
Darphane'de durum ne?
Darphane'nin bir kısmını Arkeoloji Müzesi kullanacak, bir kısmını biz kullanacağız. Arkeoloji Müzesi, depolarındaki sikkeleri sergileyebilir orada. Biz de hat koleksiyonumuzu...
Sarayda çocuklara yönelik bir şeyler olacak mı?
Çocuklarla ilgili bir projemiz, daha doğrusu bir eğitim programımız var. Saray, saray kültürü, Osmanlı kültürü, sarayda yaşam, şehzadenin yaşamı, çocuk gözüyle saray... Bu tür konuları içeren atölye çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Bunun için Avrupa Birliği fonlarına başvurduk, sonucu bekliyoruz.
JÜLİDE KARAHAN
1 Ocak 2011 / Zaman Cumartesi
................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder