Açılacak diye ballandıra ballandıra anlattığımız yerlerin çoğu aslında hiç açılmadı. Yani henüz ve hâlâ... Biz bir grup basın mensubu; gidiyoruz, geliyoruz, fotoğraflayıp anlatıyoruz. Haberleri görenler merak edip gitse, mesela Zeugma Müzesi'ne, mesela Galata Mevleviha-nesi'ne... Kapı duvar.
Aylardan nisandı. Hepimizde bir heyecan, bir heyecan. Haberler çok güzeldi ve birbiri arkasına geldi. Mesela bir yer vardı İstanbul'da. Kapısından her gün kim bilir kaç kişiyi hayal kırıklığıyla geri döndüren. Hatta bir vatandaşımız dayanamayarak kapısına not bile bırakmıştı: "Kaç yıl oldu... Bir restorasyon bu kadar mı sürer? ... Vatandaş olarak sizi kınıyorum." Orası, 2007'den beri kapalı olan Galata Mevlevihanesi Müzesi'ydi. Nisan sonunda müjdeyi verdik: Restorasyon bitti, kapılar açılıyor. Ne zaman diye sorduk elbette: "Yakında. Seçimler bir geçsin hele, Başbakanımız açacak da..." İyi, olur, peki dedik; bekledik. Ama taa nisan ortalarında; her şey bitti, açılış çok yakında dediğimiz o kapılar 5 ay geçti, hâlâ açılmadı.
Galata Mevlevihanesi Müzesi Müdürü Yavuz Özdemir'e bir daha soruyoruz zamanı. Pek heyecanlı. "Şöyle olacak, böyle olacak, yeni bir dönem başlayacak..." diye anlatıyor. İyi de ne zaman? "Her şeyi, her ayrıntıyı sorun ama ne zaman demeyin." oluyor cevabı.
Cevap, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda galiba. Hatta pek muhtemel ki aynı gün Topkapı Sarayı Silah Seksiyonu da açılacak. Çünkü tam şu günlerde orada da bir telaş, bir telaş. Çorbada tuzu olanlar seksiyonun yenilenen yüzünü yere göğe anlatma derdinde. Proje yönetmeni Dündar Hızal merak edilenleri cevaplamak için haber salıyor tüm gazetecilere. Haklı. Yaptığı; yeni, farklı ve hatta önemli. Bizim de ilk sorumuz belli: "Ne zaman gezebilecek ziyaretçi?" "Ah, bakın onu bilemiyorum."
Evet ama bir haberin zaman vermeden yazılması - şu aşamada, yani her şey tam takır kuru bakırken - kabul edilebilir mi? Biz akşama kadar anlatalım ballandıra ballandıra. Diyelim ki, teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar yararlanan projede, silahları ve dönemin kıyafetlerini sanal yeniçeriler tanıtacak. Osmanlı'nın üç kıtaya yayılışı minyatürlerle izlenecek, böyle hem eğlenceli hem bilgilendirici.
Sonra merak edecek ilgilisi. Ziyaret etmek için vakit kollayacak. Ondan inip buna, bundan inip ona binecek ve Topkapı Sarayı Müzesi'ne varacak. Onu, kocaman bir hayal kırıklığı bekliyor olacak kapıda: Kapalı. Soracak haklı olarak: "Peki ne vakit gelmeli?" Cevabını alacak: "Bilmiyoruz."
Geciken açılışların sebebini hak etten bilmiyoruz. Pek çok restorasyon haziran başı itibariyle alel acele bitti, her birini gazeteciler günlerce gezdi ama neredeyse hiçbiri halka açılmadı. Hâlâ. Sadece İstanbul'da değil, Türkiye'nin pek çok yerinde ilgilisiyle buluşmak için gün sayıyor pek çok mekân. Biri, gündemi neredeyse 10 gün meşgul eden Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi. Bir ara herkes müzeyi anlatıyordu birbirine. Dünyada tek diyorlardı, en büyüğü bu diyorlardı, ötekini solladı diyorlardı. Öteki dedikleri, mozaikleriyle ünlü Tunus'taki Bardo Müzesi. Anlatıldı da anlatıldı. Müze, herkesin gözünde canlandı. Biri merak edip gitse kapı duvar. Neyse ki onun açılışı belli: 9 Eylül. Darısı diğerlerinin başına...
Liste var ama açıklama yok
Tamamlandığı halde bir türlü açılmayan yerlerin akıbetini bakanlığa sorduk. İki isim listesi gönderdiler. Birinin başlığı, 2011 yılında açılışı yapılan ve açılışa hazır hale getirilen müzelerimiz. İçinde; Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi'nden Topkapı Sarayı Silah Seksiyonu'na, İstanbul Galata Mevlevihanesi Müzesi'nden Çorum Alacahöyük Müzesi'ne 15 kadar mekân var. Diğer listenin başlığı, 2011 yılında düzenlemeleri yapılarak açılışa hazır hale getirilmesi planlanan müzelerimiz. Onda da 10 kadar mekân. Tarihle ilgili hiçbir açıklama yok. Bu açıklamanın neden yapılmadıyla ilgili de...
JÜLİDE KARAHAN
ZAMAN PAZAR / 21.08.11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder