25 Ağustos 2011 Perşembe

YAŞANABİLİR BİR DÜNYA İÇİN..


2010, Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Yılı’ydı, 2011 ise Uluslararası Orman Yılı. Yapmamız gerekenleri konuşmak için nam-diğer Toprak Dede Hayrettin Karaca’nın kapısını çaldık.


Yalova’nın Samanlı Köyü’ndeki Karaca Arboretumu’na gittik, tahta kapının mandalını açıp içeri girdik. 12 binden fazla tür, 40 binden fazla bitki karşıladı bizi. Gezmek için 6 saat lazımmış, vazgeçtik. Yıllardır üzerindeki kırmızı süveteri çıkarmayan TEMA Onursal Başkanı Hayrettin Karaca; önce pantolonlarımızın markalarını kontrol etti, sonra anlatmaya başladı.

TEMA bu güne kadar neler yaptı? Hâlâ bilmeyenler olabilir…

Mera kanununu çıkardı. 9 sene çalışıp toprak kanununu çıkardı. Şimdi sırada su kanunu var. Ama bence TEMA’nın yaptığı en, en, en büyük iş Minik TEMA’yı kurması. 1978’den beri köy köy, okul okul geziyorum. Derdim toprağı, doğayı anlatmak. Mutluluğumdan ağlayacağım. Ne cevherler var, pırlanta gibi çocuklar. Bana soru soruyorlar mesela, bildiklerini değil, bilmediklerini soruyorlar; öğrenmek istiyorlar. Sonra öğrendiklerini birbirleriyle paylaşıyorlar. Öğretmenleri de çok kıymetli. İstanbul’da bir okula gittim geçenlerde. İçeride 6. sınıf öğrencileri… Önce oyunlar oynadık sonra soru sorma yarışmasına geçtik. Üç kız, üç erkek seçtik. İlk soruyu oğlanlardan biri sordu: Dünyanın en önemli sorunu nedir? Araya girdim ben; bu olmaz, herkesin cevabı kendine göredir dedim. Kız cevap verdi yine de: En büyük sorun; dünya barışını kuramamış, doğanın dengesini sağlayamamış olmamızdır. Dondum kaldım, doğru değil mi? Nasıl kurulacak bu, dedim kıza. Cevaba bakın: Öncelikle gelir dağılımında adalet sağlanmalı. Daha 6. sınıf öğrencisi, düşünebiliyor musunuz?

Dünya barışı, doğa dengesi… Nasıl olacak bunlar?

Yaşanabilir bir dünya için bunları gerçekleştirmeye mecburuz. Yeni bir yaşam ve tüketim ahlakına kavuşmazsak hiç şansımız yok. İnsanlar ihtiyaçlarından fazlasını tüketmemeyi öğrenmeli. 2005 yılında reklama 460 milyar dolar ödedi dünya, geçen sene 1 trilyon 100 milyar dolar. Gazetelerde koca koca reklamlar; daha fazla alınsın, daha fazla tüketilsin diye… Bunlara karşı durmalıyız. Senin, benim, herkesin yapması lazım bunu; dünyayı kurtarmak için. Yaşamak için yaşatmak zorundayız. Neyi? Bize hayat veren doğal varlıkları. Onlar yok olursa biz de yok oluruz. Ben onları öldürmek pahasına ihtiyacım olandan fazlasını tüketemem. Param olsa da hakkım yok. Bir yerden başlamak lazım. Bizim kültürümüzde tüketmek değil, paylaşmak vardı aslında. Ben kasaba çocuğuyum, ailem de varlıklı sayılırdı ama herkes eşit şartlarda oynardı sokakta. Bütün çocuklar gibi ben de yalınayak gezerdim. Komşu anneye gizlice yemek götürülürdü, göstere göstere değil. Zenginlik gösterilmezdi, sadece verilirdi. Ben bu ülkenin imkânlarıyla bu noktaya geldim. O halde borçluyum. Bunu nasıl ödeyeceğim? Servetim varsa okul yapar, çocuk okuturum. Elimde ne varsa veririm. Burası benim değil, Türkiye’nin; vakfa devrettim. Ama borcum bitmedi daha. Kalanı daha fazla okuyup, bilgi sahibi olup onu paylaşarak ödüyorum. Şimdi siz de bana yardım edeceksiniz.

Nasıl?

Bakın kapakta ne yazıyor: Dünyada Gıda ve İlaç Terörü. Kaynak göstererek yazmışlar. Başlıyorum: “Falanca şirket, kozmetikler ve içerdikleri kimyasal maddelerle ilgili bir araştırma yaptırır. Araştırma sonuçları 19 Kasım 2009’da basına yansır. Araştırmaya göre çeşitli kozmetikler kullanan kadınlar, birçoğu tehlike arz eden 515 çeşit kimyasal kozmetiğin etkisine maruz kalır. Günlük kullanılan nemlendirici kremlerde 30 değişik çeşit kimyasal bulunması muhtemelken bazı parfümlerde 400 çeşit kimyasal bulunur. Mümkün olduğu kadar çok kimyasal konulması üründen daha iyi sonuç alınmasını amaçlar. Şampuan 15, far 26, ruj 33, oje 31, parfüm 250, saç spreyi 11, allık 16, fondöten 24, deodorant 15 çeşit tehlikeli madde içerir. Olası yan etkiler; alerji, kanser ve hormonal bozukluklardır. İngiltere’de yapılan başka bir araştırma ise kadınların yüzde 70’inin kullandıkları kozmetiklerin içinde ne gibi kimyasallar olduğuyla ilgilenmediklerini göstermiş. Aslında bu araştırmada ortaya çıkan en büyük tehlike bu tip konularda toplumun büyük kısmının fazla bilgisi olmadığı gibi kullandıkları malzemelerin içeriğiyle ilgilenmemeleridir. Vücut pudraları içinde en tehlikelisi içinde talk bulunan talk pudrasıdır. Talk kanser yapıcıdır.”

Bunu bebeklere sürerler ama…

Bilmiyorlar işte. Devam ediyorum: “Özellikle koyu renk saç boyaları tehlike arz etmektedir. 1 Aralık 2007’de Avrupa Birliği Komisyonu, saç boyalarında kullanılan 22 tane kimyasalı sağlığa zararlı bularak yasakladı. Amerika’da yapılan araştırmada saç boyalarında kullanılan 456 kimyasaldan 400’ünde kanser yapan, üreme ve bağışıklık sistemini etkileyen, nörolojik rahatsızlıklara sebep olan maddeler bulundu. Doğal kına, güvenli saç boyamak için en ideal alternatiftir. Diğer boya veren bitkilerle karıştırılarak da daha değişik renkler elde edilmesi artık mümkündür.” Böyle devam ediyor bu; alın, sizde kalsın. Ben şimdi bunu sizinle paylaşarak borcumun birazını ödedim. Şimdi sıra sizde. Siz de borçlusunuz, bunları paylaşmanız lazım.

KARACA ARBORETUMU

4 Nisan 1922’de Bandırma’da doğan Hayrettin Karaca, uzun yıllar ticaretle uğraştıktan sonra 1980’de Türkiye'nin ilk özel arboretumunu kurdu. Yalova'daki Karaca Arboretumu dünyanın her yerindeki botanikçiler tarafından bilinmekte ve ziyaret edilmekte.

TEMA VAKFI

Yeni türler ve doğal hayatı incelemek için yaptığı geziler sırasında Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin erozyon olduğunu gören Hayrettin Karaca, toplumu bu konuda bilinçlendirmek niyetiyle yakın arkadaşı Nihat Gökyiğit'le birlikte 1992’de TEMA Vakfı’nı kurdu.

ORMANLARDA ALARM!

Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) Küresel Orman Kaynakları Değerlendirme Ana Raporu’na (2010) göre; ormanlardaki biyolojik çeşitlilik kaybı alarm veriyor: Tropikal ormanlardan her gün 100’e yakın bitki ve hayvan türü yok oluyor!

ORMAN DÜŞMANLARI

Ormansızlaşma ve orman bozulmasının dünya genelindeki en önemli nedeni ormanlık alanların tarım alanlarına dönüştürülmesi. Diğer etkenler arasında ise orman yangınları, böcek zararları, hastalıklar, doğal felaketler ve istilacı türler var.

JÜLİDE KARAHAN

ANADOLUJET AĞUSTOS 2011

...

Hiç yorum yok: