Kübra isimli öğrenci anlatıyor: "Herkes içeri girdikten sonra öğrenci kimliğinizi gösterip güvenlikten rica edebilirsiniz, kalabalığa karışabilirsiniz, ilk yarıyı dışarıda geçirip ara verildiğinde sallana sallana girebilirsiniz; bir de daha güvenlikler gelmeden yani erkenden gidip mekânda bekleyebilirsiniz."
Uluslararası İstanbul Opera Festivali'nin en önemli sürprizi Letonyalı mezzo-soprano Elina Garanca konseriydi. Konserin olduğu akşam -çarşamba- birbirinden şık hanım ve beyler Aya İrini'nin yolunu tuttu. Yolda bir genç kızla karşılaştık, adı Kübra. Pera Güzel Sanatlar'da tiyatro okuyor, bir yandan da şan dersleri alıyormuş. İlk göz temasında anlattı derdini: "Konseri izlemem lazım ama biletim yok." Nasıl olacak o? "Aslında çok basit. Herkesin içeri girmesini bekliyorum, konser tam başlamak üzereyken de güvenlikten rica ediyorum. Diyorum ki, öğrenciyim, bu konseri izlemem lazım, bakın bu da öğrenci kartım, takdir edersiniz ki bilet filan alamadım." 'Öğrenci biletleri 30 liraydı, niye almadın?' diyecek oluyoruz, bir güzel paylanıyoruz: "Orada hayret bir durum var. Biletlerin satışa çıktığı gün gittim, tükenmişti hepsi. Ne yapacağım? Geriye kalan 200'lüklerden mi alacağım? Hep sizin yüzünüzden. Davetiye, davetiye... Dolduruyorsunuz mekânı. Şimdi söyleyin, davetiyeniz olmasa gelir miydiniz buraya?" Bu duruma kafasını takan bir tek Kübra değil galiba. Çünkü konser girişinde anket yapan birtakım gençlerin soruları arasında "Davetli misiniz, bilet mi aldınız? Eğer davetiyeniz olmasa yine de gelir miydiniz?" gibi sorular vardı ve cevaplayanları epey zorladı.
Anket sonuçlarıyla davetiye bilet durumunu -şimdilik- bir kenara bırakır ve Kübra'nın sorusuna gelirsek; "Evet, davetiyemiz olmasaydı da gelirdik." Çünkü böyle kusursuz bir Carmen yorumu yok, bu bir. İkincisi de Garanca halihazırda 6 aylık hamile ve bir süre ara verecek işine. Bir daha kim bilir ne zaman, hangi ülkede... Konser çıkışında Kübra'yı bulduk elbette. Davetiyesi olup da gelmeyen bir izleyicinin yerinde, en önlerdeymiş kendisi. Bir de arkadaşı yetişmiş sonradan, Gözde. Ona da kimse bir şey sormamış, öylece girmiş içeri ve bir yerlere ilişip izlemiş konseri. İkilinin şimdiki hedefi Roberto Bolle'nin gösterisi.
Festival takipçilerinin hedefi ise bu akşam Yıldız Sarayı'nda Aşk-ı Memnu; 18, 19 ve 20 Temmuz'da Topkapı Sarayı'nda Zaide, 21 Temmuz'da Sütlüce Kongre Merkezi'nde Cezayir'de Bir İtalyan Kızı... Sonrası artık bir dahaki seneye.
***
İstanbul'a 'Yeni Medya Müzesi' geliyor
İstanbul'da yeni, farklı ve önemli bir müzenin açılacağını daha evvel duyurmuştuk. Perili Köşk'te 17 Eylül'de açılacak müzenin ismi Borusan Contemporary. Kafesi, hediyelik eşya dükkânı, sürekli ve süreli sergileriyle dört başı mamur bir müze olarak hizmet verecek Borusan Contemporary, sadece hafta sonları ziyaret edilebilecek. Hafta içinde çalışanların ofisi olarak hizmet vermeye devam edecek mekânda görüleceklerin başında, temeli 1980'lerde atılan 600 eserlik bir çağdaş sanat koleksiyonu var. Asıl sürpriz ise Borusan'ın Fındıklı'daki binasının 5 yıl sonra bir 'Yeni Medya Müzesi'ne dönüşecek olması. Nasıl bir şey o diye merak edenler, Borusan Müzik Evi'ndeki Madde-Işık II'ye -25 Eylül'e dek göz atabilir.
***
Galerilerin arka bahçesi
"Burası galerilerin arka bahçesi..." diyor ve ekliyor Melih Görgün: "Galeri sahipleri ve küratörler bu sergiler sayesinde keşfediyor genç sanatçıları." Hakikaten öyle. Yolu buralardan geçen nice genç; Nişantaşı ve Tophane galerileriyle anlaşıyor ve pek çok uluslararası projeye katılıyor. Buralar dediğimiz, Siemens Sanat'taki 'Sınırlar Yörüngeler' ile Akbank Sanat'taki 'Günümüz Sanatçıları İstanbul' sergileri. Beş yıldır devam eden 'Sınırlar Yörüngeler'e -çoğu Anadolu'dan- 350 genç başvurmuş. Seçilenlerin işlerini görmek için son tarih 31 Temmuz. Diğer arka bahçe -Akbank Sanat- epey şenlikli bu defa. 200'e yakın başvuru arasından seçilenlerden biri Birol Biçer. 'Rutinle Dans' isimli kısa videosunda bir kadın temizlik yapıyor. Her şeyi, sandalyeleri filan ters çevirmiş, kocası dâhil... Çok komik. Üst kat daha da... Orada Mehmet Fahracı'nın bir askerle bir sivili dans ettirmesine şahit oluyoruz. Bir de Onur Gökmen'in 'Erken Dönem İvedik O.S.B Buluntuları' isimli yerleştirmesine... Güya 1902'de O. Goekmen tarafından İvedik bölgesinde bulunmuş bu kalıntılar, sonra da yurtdışına kaçırılmışlar. Çok matrak bir kurgu. Gerçek hayatınki böyle değil. Galerinin tüm katını sarıp sarmalayan hırıltılı bir nefes sesi söylüyor bunu bize. Biraz dolanınca kuytu bir köşeye büzüşmüş 'İsimsiz' askerden geldiğini anlıyoruz sesin. Zor nefes alıyor asker. Birkaç gün önce şehit olan arkadaşları, onların aileleri ve ülkesi gibi... Serginin son tarihi 30 Temmuz.
***
Sanatta demokrasi kısa sürdü
'Sanata demokrasi geliyor' ve 'Şehrin yeni sanat geleneği' sloganlarıyla yola çıkan 'İstanbul Yaz Sergisi'nin ömrü kısa sürdü. 15 Temmuz'da kapanması gereken sergi, ayın 7'sinden itibaren kapı duvardı. Düzenleyicilerinden Time Out İstanbul Genel Yayın Yönetmeni Deniz Huysal'a sorduk nedenini. Cevap: "Antrepo 5'in tahsisi belirli bir süre için Kültür Başkenti Ajansı'na aitti. Burayı, Türkiye'de sanatı desteklemek amacıyla bizimki gibi sanat etkinliklerine tahsis ettiler. İstanbul Yaz Sergisi tam onların burayı devrettikleri döneme rastgeldi. Bundan kaynaklanan bir aksaklık sebebiyle sergiyi ilan ettiğimiz tarihten bir hafta erken kapattık." İlgisizlik değil, talihsizlik onlarınki. Zira 2.500'ü açılışta olmak üzere 15.000'den fazla kişi ziyaret etti sergiyi. Keşke bir hafta daha sürebilseydi. Şimdi mekânda ser verip sır vermeyen 12. İstanbul Bienali'nin hazırlıkları var. Takipteyiz.
JÜLİDE KARAHAN
ZAMAN PAZAR /17.07.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder