4 Aralık 2012 Salı

iyikiherseyboyle.blogspot.com



Yayımlanmış yazılarımı biriktirmeye iyikiherseyboyle.blogspot.com'da devam ediyorum. Niye? Hem soyadım değişti diye hem de gerçekten iyi ki her şey böyle.. :)

24 Ekim 2012 Çarşamba

Anadolu Kasabalarının Uzun Hikâyeleri



Bulgaryalı Ali ile lepiska saçlı Münire’nin sevdasını anlatan Uzun Hikâye, 12 Ekim itibariyle vizyonda. Mustafa Kutlu’nun aynı isimli eserinden uyarlanan ve Osman Sınav tarafından yönetilen filmin başrollerinde Kenan İmirzalıoğlu ile Tuğçe Kazaz var.



Filmin kahramanları o kasaba senin bu kasaba benim dolaşırken bir yandan da Anadolu’dan hayatların fotoğrafını çekiyor. Hepimizin bir kasabası, bir köyü var ve Osman Bey, sizinki Burdur Yeşilova mesela. Görüntü, daha doğrusu hayat nasıldı orada?

Osman Sınav: Hangi birini anlatayım? Harman yerinde uyudun mu hiç? Harmanın içine yatıp yıldızları sayarsın gece. Aniden çok uzaktan, yıldızların arasından bir şey geçer. Ben onu yıldız kayması zannetmiştim yıllarca. Uçak olduğunu çok sonra anladım. Uçak diye bir kavram yok ki! Torosların tepesinde tam dokuz ay kar altında kalan bir köy.

Kenan İmirzalıoğlu: Ben de köyde büyüdüm. Ankara’nın Üçem Köyü. Harman yeri baharda yemyeşil olurdu. Yeni doğmuş yüzlerce kuzu böyle kartopu gibi salınırdı. Bir tanesi bir tarafa koşunca öbürleri de kırlangıç gibi peşinden… Çocukluğumun en güzel resmidir bu. Sonra kendi bahçemizde yetişen elma ve kayısıdan yemek...

Osman Sınav: Sen hiç erik çaldın mı?

Kenan İmirzalıoğlu: Erik çalmadım da bir keresinde ayva çaldım. Onda da istemiştim sahibinden, vermemişti. Bizim köyün muhtarının çok güzel ayvası vardı. Bir gün hanımı bahçedeydi “Nazmiye Hala, Nazmiye Hala bana bir tane ayva verir misin” diye seslendim. Kovaladı beni. Annem de hep “Oğlum bir şeyi ya evde ye ya da dışarı çıktığında gören herkese ikram et. Göz hakkıdır.” derdi. Ben de mantık yürüttüm: Bahçedeki ayvayı gözüm görüyor. İstedim. Nazmiye Hala vermedi. O zaman gözümün hakkı gereği o ayva bana vacip.

Tuğçe Hanım… Sizin oralarda neler olurdu?

Tuğçe Kazaz: Benim de yedi-sekiz yılım Ayvalık ve Edremit’te geçti. Kasaba hayatını düşününce aklıma hep özgürlük gelir. Okuldan çıkıp oyun oynamaya gitmek, denize girmek, çam ormanları, çay bahçeleri…

Uzun Hikâye’ye dönelim… Bu hikâyeyi film yapmak neden bu kadar uzun sürdü?

Osman Sınav: Uzun Hikâye 11 yıldır aklımızdaydı aslında. Hatta kitabı okuması için taa o zamanlar vermiştim Kenan’a. Yıllarca kitaptaki ruhu yakalayamadık senaryoda. Bazı filmler böyledir, 8-10 yılda bir çıkar. Bu benim 10 yılda bir yapabileceğim bir film. Bu durum oyuncular için de geçerli. Bazı roller hayatta karşılarına bir kere çıkar. 11 yıl önce çekecektik diyoruz ya. Şimdi düşününce her şerde bir hayır var. İyi ki şimdi çektik. Çünkü şimdi her şey yerli yerine oturdu, nasıl denir, oldu!

Siz ikiniz anlaşmışsınız da, ya Münire?

Kenan İmirzalıoğlu: Münire kim olacak; bu bizim 11 yıllık sorumuz. Böyle büyülü bir kız olması lazım, lepiska saçlı, renkli gözlü…

Osman Sınav: Ali başından beri belli ama Münire yok.

Peki, nasıl bulundu?

Kenan İmirzalıoğlu: Osman Abi bir gün “Tuğçe Kazaz’la deneme çekimi yaptım” dedi. Ben tabii şaşırdım. Ama… Osman Abi, acele etme önce izle deyince… İzledik birlikte, gerçekten de Münire orada duruyor. Üzerinden bir gece geçti. Ertesi gün gazetede bir fotoğrafını gördüm Tuğçe’nin. Baktım, Münire orada da duruyor.

Tuğçe Hanım, işler sizin cephenizde nasıl ilerledi?

Tuğçe Kazaz: Ben en son 2007’de bir televizyon filmi yaptım. Sonrasında sadece modelliğe odaklandım. 2007-2012 yılları arasında elime yedi tane senaryo geçti ama hem ben çok kararlıydım hem de gönlümü çelen bir şey çıkmadı. Derken bir gün bir ajanstan telefon geldi, Uzun Hikâye için sizi düşünüyoruz diye. Senaryoyu okudum, heyecanlandım. Görüştük, deneme çekimi yaptık. Bir ay ses çıkmadı. Ben “Herhalde olmayacak, kısmet değilmiş” dedim. Filme iki hafta vardı, Osman Bey’in mesajı geldi: “Tebrik ederim, Münire sizin. İnşallah hepimiz için hayırlısı olur.”

 ***


UZUN HİKÂYE’NİN SENARYOSU VE MÜZİĞİ

Mustafa Kutlu’nun aynı isimli eserinden Yiğit Güralp’ın senaryolaştırdığı Uzun Hikâye’de Altan Erkekli, Güven Kıraç, Zafer Algöz, Cihat Tamer, Mahir Günşıray ve Mustafa Alabora gibi pek çok önemli oyuncu yer alıyor. Filmin müzikleri ise Ulaş Özdemir’e ait.
JÜLİDE KARAHAN 

SKYLIFE EKİM 2012 

...

23 Ekim 2012 Salı

TÜRK DİZİLERİ; HIZLI VE EMİN ADIMLARLA…



TÜRKİYE’NİN İHRAÇ ETTİĞİ ÜRÜNLER ARASINDA ARTIK DİZİLER DE VAR. ÜSTELİK DURUM; DİLİMİZE DİZİ TAKİPÇİSİ, DİZİ TURİZMİ VE DİZİ DİPLOMASİSİ GİBİ KAVRAMLAR YERLEŞTİĞİNE GÖRE HAYLİ CİDDİ. 


Türkiye’nin Ortadoğu ve Balkan ülkelerine yaptığı dizi ihracatı yılda 60 milyon doları geçmiş durumda. Üstelik iş, televizyonda birkaç bölüm izlemekle bitmiyor. Dizinin takipçileri; merak ettikleri şehri, evi ve karakterleri görebilme umuduyla yollara düşüyor. Türk dizileri yayınlanmaya başladıktan sonra Ortadoğu’dan gelen turist sayısının yüzde 350 artmış olması başka türlü nasıl açıklanabilir ki? Ya da Gümüş dizisinin çekildiği yalıyı birden bire 300 binden fazla turistin ziyaret etmesi…

Bir de işin ticari, diplomatik hatta stratejik tarafı var. Örneğin Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da Dışişleri Bakanımız Ortadoğu ve Balkan ülkelerine adım atar atmaz sohbet hemen dizilerden açılıyor. Hatta rivayete göre işadamları toplantılarda önce dizileri konuşuyor, sonra anlaşmaları imzalıyor.

KÜLTÜREL BENZERLİK ETKİSİ

Ortadoğu, Türkî Cumhuriyetler ve Balkan ülkelerinin Türk dizilerini bu denli sevmesinin en önemli nedeni kültürel benzerlik. Türk dizilerini dünyaya pazarlayan Calinos Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fırat Gülgen, “Biz aslında kültür ihracatı yapıyoruz.” diyor ve ekliyor: “Bizim dizilerimiz insan hikâyesi anlatıyor. İzleyen bir yerinde mutlaka, işte bu benim hikâyem diyor.” Global Agency’nin sahibi İzzet Pinto da aynı görüşte: “İzleyici diziyle, öyküyle bir yakınlık kuruyor; oyuncuları ve karakterleri kendine benzetiyor.”

Hikâyenin geçmişi öyle çok eskilere de gitmiyor. Televizyon yapımı ihracatına 1997 yılında başlayan Calinos, ilk dizi ihracatını 2001-2002 yıllarında Kazakistan’a yapmış; Deli Yürek dizisiyle… O zamanlar bölüm başına 30-50 dolar civarında paralar söz konusuyken dizilerin pazarlandığı coğrafya genişlemiş ve fiyatlar artmış. Calinos’un ihraç ettiği diziler arasında; Adını Feriha Koydum, Aliye, Dudaktan Kalbe, Yaprak Dökümü ve Yol Arkadaşım gibi yapımlar var. Şu anda ortak projeler hazırlama aşamasında olan Calinos, 68 bölümlük bir Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul’un Fethi dizisi için Katarlı bir firma ile anlaşmış. Yayın tarihi 2013 başları olarak düşünülen dizi için çok yüksek bir bütçe söz konusu.

Global Agency ise 2006 yılında Gelinim Olur musun? isimli yarışma programının hemen ardından Gümüş ve Binbir Gece dizilerini ihraç etmiş. Binbir Gece deyim yerindeyse ortalığı kasıp kavurduktan sonra da Aşk-ı Memnu’nun senaryo haklarını dünyaya pazarlamaya başlamış. Yakın zaman önce Muhteşem Yüzyıl’ın dünya satış haklarını alan şirket, diziyi –şimdilik- 40 ülkeye satmış. Bölüm başı satış fiyatı ve toplam getirisiyle rekor kıran ve ortalama bir diziden 3 kat pahalıya satılan Muhteşem Yüzyıl’ın gittiği ülkeler arasında Afganistan, Bosna Hersek, Hırvatistan, İran ve Arnavutluk var. Şu anda yayında olan Suskunlar’ı henüz çekim aşamasında pazarlayan Global Agency, Star TV dizilerinin dünyadaki tek dağıtıcısı durumunda. Hedefi ise Asya ülkeleri.

BU BİR FIRSAT!

Türk dizilerine olan ilginin sadece Ortadoğu ülkeleriyle sınırlanamayacağını vurgulayan TRT Genel Müdür Yardımcısı Zeynel Koç da coğrafyayı genişletme taraftarı: “Balkan ve Kafkaslar yanı sıra Orta Asya ülkeleri de Türk dizilerini tercih ediyor. Çünkü Türkiye’de gerçekten çok kaliteli diziler çekiliyor. Evrensel değerleri olan, teknik açıdan gayet yeterli yapımlar. Yakın zamanda çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmamız işten bile değil.” Yapımcı Osman Sınav da aynı fikirde: “Türk dizilerinin yurtdışına açılması uzun zamandır hayal ettiğimiz bir şeydi ve üzerinde çok çalışıldı. Bir de bizim Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkeleriyle ortak hikâyelerimiz var. Paylaşımımızı genişletmeliyiz. Uzakdoğu’ya ve Latin Amerika ülkelerine uzanmalıyız.”

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ise “Yakın zaman öne Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam’ı çok yüksek fiyatlara sattıklarını ama bunun bir başarı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Önemli olan dizileri uzun vadede ve sürdürülebilir şekilde pazarlamak. Ortadoğu’da Türk dizileri hakkında doktora tezleri yazılıyor. Bizim de ciddi anlamda kafa yormamızın ve uzun vadeli planlar yapmamızın zamanı geldi.” Televizyon Eleştirmeni Ali Eyüboğlu da Şahin’le aynı görüşte: “Yıllık kazancın 60 milyon dolar olduğu bir pazardan bahsediyoruz. Bu rakam yakında 100 milyon dolara ulaşır. Önemli olan pazarın kendini yok etmeyecek şekilde büyümesi. Dizilerin yüksek fiyatlara satılmasındansa satışın sürekli olması hedeflenmeli. Yalnız sadece özel sektörün desteği yetmez. Kültür ve Turizm Bakanlığı da planlama noktasında sektöre destek vermeli çünkü bu konu beraberinde ciddi bir turizm hareketi de getiriyor. Örneğin bakanlık Türkiye’de tanıtmak istediği yerlerde yapılacak dizi çekimlerini teşvik edebilir. Bu büyük bir fırsat fakat sürdürülebilir planlama şart!”

…....


DİZİLERİN PAZARLANMA YOLCULUĞU

Her kanal kendi dizisini pazarlayabiliyor. Bunun yanı sıra Türk dizilerini yurtdışına pazarlayan iki üç profesyonel firma var. Kanal ya da dizinin satış hakkını alan firma, yurtdışında - genellikle fuarlarda - pazarlamayı gerçekleştiriyor ve dizinin diyalog listeleri, müzikleri ve dublajları izleneceği ülkeye göre düzenleniyor. Bir dizinin bölüm başı fiyatı en aşağı 30 bin dolar. Şimdiye kadarki en pahalı dizilerden biri Ezel, diğerleri ise Muhteşem Yüzyıl ve Bir Zamanlar Osmanlı – Kıyam. En çok izlenenler arasında yine Binbir Gece, Muhteşem Yüzyıl, Ezel, Gümüş ve Kurtlar Vadisi var. En popüler oyuncular ise Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Tuba Büyüküstün, Songül Öden, Murat Yıldırım, Beren Saat ve Halit Ergenç.


JÜLİDE KARAHAN

SKYLIFE EKİM 2012