2 Ağustos 2007 Perşembe

Yaz kış, her yerde 'Devrim' var

Son yıllarda neredeyse her köşebaşında karşılaşıyoruz Devrim Erbil 'çizgi'si ile. Sanat hayatının 50. basamağına yaklaşan ressam, bir yandan Marmaris'teki son sergisinin heyecanını yaşıyor, bir yandan da İstanbul'da kuracağı vakıf için bina arıyor.

Güzel ayakkabılı dört kadın, turkuaz renkli bir İstanbul tablosunun başında sohbette. Bin türlü hayranlık cümlesi karışıyor resimdeki kuşların arasına. Tablo bitmemiş daha; bitince ismine, satılınca imzasına kavuşacak. Gerçi hiçbir zaman imzalanmasa da bu kuşların, Devrim Erbil'in fırçasından çıktığı belli. Tekrar tekrar soruyor hanımlar; ama nafile, tablo sahipli. Çaresizce başka tablolar ısmarlıyorlar oturma odalarına. Tatlı tatlı sohbet eden ressam, geri çekiliyor ve asistanlarından birine sesleniyor o anda. Bundan sonrası Alev'in işi. Siparişler alınacak, fiyatlar verilecek. Resimlerine kavuşmak için sıra bekleyenler arasına karışacak kadınlar. Devrim Hoca, salondaki masada fırçalarını çay bardaklarına batırıp çıkaran öğrencilerine dönüyor ve "Yeşilleri erteleyelim şimdilik, önce siyahın etkisini görelim." gibi içerisinde ışık, gölge, çizgi ve renk geçen pek çok cümle kuruyor. Etrafında ciddi bir sanat yatırımı dönen Devrim Erbil, kayıtsız tüm bu olanlara. O, sanatının derdinde. Ne kadar çok insana ulaşırsa o kadar kanatlanıyor mutluluğu ve gençliği. İzmir, Balıkesir, Marmaris, Bodrum... "Sanat, elit bir zümrenin elinde kaldıkça yaşama karışmaz. Ben resmimin yaşamla bütünleşmesinin peşindeyim." diyen Erbil'in dilinden düşmeyen pek çok anısından biri de şu artık: "Geçenlerde bir delikanlı sırtıma vurup, sarıldı bana; yolun ortasında. 'Bu sene Fener şampiyon değil mi hocam?' dedi. Geçen aylarda açılan şampiyon sanat sergisindeki sarı-lacivert tablolardandı tanışıklığımız."

Yılların geçişine inat renkleri canlanıyor

1937 doğumlu Prof. Dr. Devrim Erbil, sadece tuvalleriyle değil, gravür, mozaik, seramik ve halılarıyla da göz önünde. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ndeki halı resmi, Lizbon Büyükelçiliği'ndeki seramik pano, Balıkesir'deki Devrim Erbil Çağdaş Sanat Müzesi... 17 Ağustos'a dek Netsel Marina Marmaris Gallery Art and Life'ta sergilenecek 24 adet baskı ve yağlıboya eser... "Sanat konuşuldukça var. Çoğalma, bir paylaşım ve ben paylaşmayı sanatın demokratikleşmesi olarak görüyorum." diyor sanatçı. Soluk renklerden fosforlu olanlara uzanan bir yaşam onunki. "Ruh bedende ihtiyar olarak doğar, beden ruhu gençleştirmek için ihtiyarlar." Oscar Wilde, bu cümleyi Devrim Erbil için kurmuş olmalı. Gittikçe gençleşen bir ruhun renkleri yansıyor ressamın tuvallerine. Canlandıkça canlanıyor renkleri, kıpırdadıkça kıpırdıyor desenleri. Renkler ve zevkler tartışılmaz diyenlere inat, saatlerce konuşuyor renkler üzerine. "İki rengin bir araya gelmesi, iki insanın bir araya gelmesi gibi. Zor. Rengin bir açık tonu o kadar çok şeyi değiştirir ki..." Kimi eski resimlerindeki pastel renkleri yaşadığı mutsuzluklara bağlıyor Devrim Hoca, şimdi mutlu. Sanat yaşamının son iki senesinden anlaşılıyor bu. Hele bir de 2008'de Devrim Erbil Kültür ve Sanat Vakfı hayata geçerse... Senet sepet işleri biten vakıf, bir bina bulunmasını bekliyor sadece. Devrim Erbil Güzel Sanatlar Üniversitesi de kurulur belki sonra...

Devrim Hoca'nın atölyesinde usta-çırak gelenekli 20 genç çalışıyor. Ayda neredeyse 20 tablo tamamlıyor; yine de yetişemiyorlar talebe. Şehir dışında kocaman bir atölye, neden olmasın; ama ya öğrenciler, dostlar gelemezse. Gelen gideni hiç eksik olmuyor Hoca'nın. Herkesler gittikten sonra resimlerine dönüyor o. Paleti kurutmuyor hiç. Resmin iskeletini teslim ediyor asistanlarına, beden olarak alıyor geri ve ruhunu üflüyor içlerine. Minyatürü ve Piri Reis'in haritalarını andıran İstanbul resimlerine en çok turkuazı yakıştıran Erbil'in tablolarındaki en önemli öğeler kuşlar ve camiler. Hele kubbeler! "Camiler ve kuşlar olmazsa İstanbul, İstanbul olmaz." diyen sanatçı hiç yaşlanmayacak gibi.

Jülide Karahan

02 Ağustos 2007/Zaman

Hiç yorum yok: