19 Eylül 2005 Pazartesi

Ben bir küçük zeytin ağacıyım

Zeytin renkli ve zeytin kokulu küçük bir müze, 'Filistin Doğal Tarih ve İnsanlık Müzesi', misafir oldu 9. Uluslararası İstanbul Bienali'ne.

Filistinli sanatçı Halil Rabah, diğer ulus-devletler gibi geçmişini belgeleyen bir doğal tarih müzesine sahip olmayan ülkesinin özlemine çare oluyor bu projesiyle. Çeşitli şehirlerde koleksiyonlarını sergileyen sürgündeki kurgu müze, politik çatışmaların ve savaşın dışında var olan Filistin'e dikkat çekiyor. Zeytin ağacı kökenli fosiller, kemikler ve taş örnekleri Şişhane'deki Deniz Palas Apartmanı'nda 30 Ekim'e kadar görülebilecek. Yok olmuş zeytin ağacı fosilleri ve tehlike altındaki zeytin ağacı türleri; yarısı yok olmuş ve diğer yarısı da tehlike altındaki Filistin halkını simgeliyor. Kökleriyle birlikte sergilenen küçük zeytin ağaçları belki de bu yüzden cam fanus içinde saklı. Müzenin küçük mağazasında ise zeytin tanesinden mumlar, zeytinyağı ve zeytin ağacı fidanları bulmak mümkün. Çağdaş sanatı, zeytin ağaçlarını ve müzeyi Halil Rabah'tan dinliyoruz şimdi.

Çağdaş sanat, söyleyecek sözü olan sanatçıların özgürce ifade bulduğu bir alan. Bu projenizde hangi cümleler gizli?

Sanat hayatı anlatır, değiştirir, değiştirmeli. Vangh Gogh, Picasso, Michalengelo yaşama nasıl bir şeyler kattıysa ben de öyle bir şeyler katmak istiyorum. Sanat, insanlara yeni ve daha güzel bir yolun kapılarını açabilir. 'Kimiz, ne yapıyoruz, ne yapmak istiyoruz?' sorularının cevabını arıyorum.

İşleriniz hep zeytin ağacı merkezli. Ağacın klasik bir barış simgesi olmasıyla mı ilintili bu? Yoksa zeytin ağacının başka anlamları, temsilleri var mı sizin için?

Zeytin ağacı yaşayan bir araç, bir malzeme, daha ötesi hayatın simgesi. Ağacı alıp başka bir yere götürüyorsunuz ve orada yaşamaya devam edebiliyor. Kendilerine ait zamanları, doğal süreçleri var. Zeytin ağacını bir sembol olarak görmüyorum, ona yeni anlamlar yüklüyorum. O, hayatımızın bir parçası. Zeytiniyle, yağıyla, sabunuyla, tahtasıyla, rengiyle, kokusuyla dünya üzerinde bir yeri var. Dünya tarihinde bir yeri var. Derin bir anlamı var, barışın sembolü deyip kestirip atamayız.

Bizi gerçekle kurgu arasına sıkıştıran müzenin, 1905'te kurulduğunu varsayıyorsunuz. Bu yılı seçmenizin özel bir sebebi var mı?

Müzenin 100. yılını kutlamak için diyebilirim basit olarak. Geçen yıl Filistin'de 75. yılını kutladık, ondan önce Roma'daydık. Müzenin kendine ait bir takvimi var ve zaman çok hızlı ilerliyor. Ama 1905 ayrıca önemli. Filistin'de Osmanlı hakimiyeti olan zamana denk geliyor, daha da önemlisi Türkiye arşivlerinde 1905 yılında
çekilmiş Filistin fotoğrafları yer alıyor. Bugün o dönemki Filistin'den eser yok. 420 köy ortadan kaldırıldı.

Bu fotoğraflardan bahseder misiniz? Onlar da müzeye kazandırılabilecek mi?

Sultan II. Abdülhamit, Filistin'i görmeyi çok istemiş; ama gitmesi mümkün olmamış. Bunun üzerine Filistin fotoğraflarından oluşan bir albüm yaptırmış. Bu fotoğraflar zamanla dağılmış ve şimdi bazıları özel koleksiyoncularda bazıları ise İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nin arşivinde. Bunlar, tarihi yeniden yazacak fotoğraflar olabilir. Filistin'den gelen müze ve arşiv çalışanları bienal süresince araştıracak ve belki bu fotoğrafların kopyaları müzeye dahil olabilecek.

Filistinli bir sanatçı olmak politik mesajlar vermemek gibi bir kaygıya, bir baskıya sebep oluyor mu? Ülkenizin temsilcisi, sözcüsü olmanız bekleniyor mu sizden?

Üzerimde sanat yapmanın, güzel işler tasarlamanın, onları bitirmenin baskısını hissediyorum. Filistinli olduğum için kamuoyuna bazı gerçekleri anlatmak gibi bir dertten çok içinde yaşadığım şartlar kendimi böyle ifade etmeme sebep oluyor. Politik kurgular sezebilirsiniz, ama ben bir politikacı değil, bir sanatçı, daha da önemlisi bir aktivistim. Farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Ama ne yaparsam politik bir şey aranıyor altında. Çalışmalarımda özellikle politik mesaj vereyim diye uğraşmıyorum. Yani sanat; estetik güzellik ve yaşam için var benim için.

Ulusal kimliğiniz sanatçı kimliğinizin önüne geçsin istemiyorsunuz yani?..
Yaşadığınız coğrafyanın sizi diğer sanatçılardan ayıran etkisini göz ardı edebiliyor musunuz?


Tabii ki hayır. Ama doktorlar, berberler, çiftçiler de etkileniyor aynı şeylerden. Evet sevmiyorum işgali, patlamaları, savaşı. Bir sanatçıyım, tepkimi yansıtsam sesim daha çok duyulur diye mi üzerime geliyorsunuz? Ama bir formülü yok, yani savaş var, sanatım onun için böyle diyemem.

BM binası önüne zeytin ağacı dikti

Halil Rabah için; yerlerinden sökülen ağaçlar Filistin halkıyla özdeş. Sanatçı, Filistin'den Cenova'ya götürdüğü zeytin ağaçlarını Birleşmiş Milletler (BM) binasının önüne dikerken ağaçların orada yaşayıp yaşayamayacaklarını görmek istemiş. Kore'de zeytinyağı sergileyen Rabah, Kudüs'te zeytinyağının dikenli tellerle çevrili bir bidonun içine döküldüğü bir iş tasarlamış. Kahire'de ise bir hastanenin yoğun bakım ünitesindeki yatağa zeytin ağacını yatırmış.

Jülide Karahan

19 Eylül 2005/Zaman

Hiç yorum yok: