28 Eylül 2006 Perşembe

Başrolde kendisi ve kedileri var

Mimarlığından çok ressam ve öykücü kimliğiyle tanınan Cihat Burak, kelimelerle dillendiremediği öykülerini tuvalinin kulağına fısıldamış.

Gazete haberine sığdırılamayacak kadar uzun bir yolun yalnız yolcusu Burak, İstanbul Modern Sanatlar Galerisi (İMSG)'nde küçük bir mola verdi. Resim, seramik, daha çok da desen ve baskıların katıklık ettiği mola, 21 Ekim'e dek sürecek.

Küçük bir retrospektif sayılabilecek molanın, çoğu isimsiz 60'ın üzerinde eserine, Cihat Burak'ın dost meclislerinden çıkan anı fotoğrafları ve yazıları eşlik ediyor. Günlük hayattan sahneleri anılara bağlayarak resmeden sanatçının tatlı eleştirileri göze çarparken, 1970'lerden sonra yüreğinin bir yerlerine ölüm düşüncesinin yerleştiği, mezarlık ve cami figürlerine düşkünlüğünden hissediliyor. Öykülerini önce kendisi için anlattığı ve bütün oyunları önce kendisi için oynadığı gibi, bütün resimleri de önce kendisi için yapmış sanki Burak. Sanatçının Paris'e ve resme uzanan yaşam öyküsünde keşfedilmeyi bekleyen kocaman ve kıyıları haritaya aktarılamayacak kadar belirsiz bir toprak parçası var. Her bir öykü nasıl yepyeni bir koya çıkıyorsa, her bir resmin yolu da başka bir patikaya düşüyor. İster renk seçimi, ister fon kullanımı, ister kurgusal yapı deyin, tuvale sığmayan bir şeyler var sanatçının eserlerinde. Delikız ve Zenci Kalınız öykülerini ve o eski Kedi'li günlerini (kedinin adı Kedi) anlattığı içtenlikle dökmüş boyalarını tuvaline Burak. İnsanlar, camiler, çeşmeler, kediler, gemiler, balıklar... İç içe geçmiş çizimler ancak baktıkça, yeniden yeniden baktıkça görülüyor.

Her eserde bir pati izi

'Kediler bilgedir' Burak'a göre. Bir kahve ya da sokak köşesinde bulurlar illa ki onu. 1915'te İstanbul'da başlayan denizli, balıklı ve illa ki kedili ömrünü 1994'te noktalayan sanatçı, kedicil yanını bazen uluorta bazen akla gelmedik binbir ayrıntıda gösteriyor. Renklerin arasında ya da boya dokusunda kenardan köşeden göz süzen kediler, sanatçının hayatında ve öykülerinde nasıldıysa resimlerinde de öyle değerli. Her eserde bir pati değilse de bir tırmık izi var mutlaka. Gerçi Ahmet Haşim'in, Salah Birsel'in, Tomris Uyar'ın, Haydar Ergülen'in incelikli kedi yazılarını düşününce kedinin kendini anlattırmak için öyküyü seçtiği düşünülebilir. Burak'ın kedileri de tercihlerini öyküden yana kullanmış kullanmasına; ama hiç nankörlük etmeden resminin de bir köşesine kıvrılmış.

Mimar olduğu için nasıl rahat resim yaptıysa, ressam olduğu için de rahat yazmış yazacağını Burak. Son röportajlarından birinde, "Resmini yapamadığım şeylerin öyküsünü yazarım." diyen Burak için, "Cihat'ı yadsıyan olabilir. Ama kimse kayıtsız kalamaz ona..." diyen Cemal Süreya haklı çıkmış ve yayınlanan üç öykü kitabı da günlerce konuşulmuş edebiyat dünyasında. 1982'de fantastik öğelere yer verdiği ilk kitabı 'Cardonlar'ı yayımlayan Cihat Burak, 1992'de yazdığı, kültürel değişimi işleyen 'Yakutiler' ile Yunus Nadi Armağanı'nı kazandı. Sanatçının aile arşivindeki el yazısı ve daktilo yazılarından derlenen ve 30 öyküden oluşan 'Zenci Kalınız!' ise, 2003 yılında yayımlandı. Dost meclisinde pervasızca anlatılmış, tekdüze yaşamı şenliklendirmiş öykülerde her şey gerçek ama her şey kurgu gibi, tıpkı resimlerdeki gibi. Cihat Burak'a ilişkin hiç değilse biraz ipucu edineyim diyenler 21 Ekim'e dek İMSG'ye uğrayabilir.

40'ından sonra saran sevda

1915 İstanbul doğumlu Cihat Burak, Galatasaray Lisesi'nin ardından 1937-1943 arasında Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nde eğitim alır. Fakat aklına ta ortaokul yıllarında düşen resim yapma sevdası peşini bırakmaz ve 40'ından sonra onu iyice içine alır. Bir süre resmi kurumlarda mimari projelerde çalışan Burak, Birleşmiş Milletler bursuyla Fransa'ya gider ve 1953-55 yılları arasında Paris'te resim eğitimi alır: "Paris'tesiniz... Her köşede bir güzellik çıkar karşınıza ve sizi resim yapmaya sevk eder..." diyen sanatçının Fransa'da yaptığı çalışmalardan oluşan ilk kişisel sergisi 1957'de İstanbul Beyoğlu Şehir Galerisi'nde açılır. Burak, ölümüne dek 28 kişisel sergi açar ve çok sayıda karma sergide yer alır.

Rengin Ege

28 Eylül 2006/Zaman

Hiç yorum yok: