11 Kasım 2006 Cumartesi

Olmayan sergiye ilgi büyüktü!

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim görevlisi Fatih Balcı, sanat dünyasındaki yüzeyselliğe ve çürümeye tepki göstermek için bir 'oyun' tertipledi. Gerçekte olmayan bir sergiyi varmış gibi göstererek bülten ve görsellerle destekleyen Balcı, yerli ve yabancı basına e-posta ile duyuru yaptı. Basının, olmayan bir sergiye duyduğu ilgi, onu bile şaşırttı.


Küratörlüğünü Fatih Balcı'nın yaptığı 'Hacet' isimli sergi, 15 Ekim'de açılacaktı. Şair Eşref Sokak, Tenha Çıkmazı No:13-Galata... adresindeki sergide, yerli ve yabancı 11 sanatçının işleri vardı. Küratör, dün sona eren serginin kavramsal çerçevesini şöyle açıklıyordu: "18. yüzyılın icadı olan 'sanat' kavramı, tüm ideallerini zaman içinde yitirdi. Daha iyi bir dünya için hareket edecekti; var olanı yeniden üretmenin aracı oldu. Güzel olanı arayacaktı; çirkinden daha çirkine övgüler yazdı. Şimdi ise bir boşlukta kendini oynamaya çalışıyor. Sanatçı ilan edilenler aslında sanatçı olmadıklarını, ama neyi yapsalar alkışlandıklarını söylüyor. Öyle ki devasa başarısızlıklar bile baş döndürücü bir sanatsal olaya dönüşebiliyor. Ölçütün olmadığı yerde sanat her şeyi kapsıyor."


Basında ilgiyle karşılanan serginin açılış haberi, Birgün, Kanaltürk, cekirdeksanat.com, arkitera.com, sanatplatformu.com gibi yerli ve yabancı yaklaşık 15 gazete, dergi ve internet sitesinde yayınlandı. Hatta basın bülteni alıcılara ulaşır ulaşmaz tebrik eden, daha fazla bilgi isteyen, 'en yakın zamanda görmeye geleceğim' diyen 70 kadar elektronik posta geldi küratöre. Her şey normal ve olması gerektiği gibiydi. Normal olmayan tek şey vardı: Gerçekte böyle bir sergi yoktu!


Sergiyi gezmeye gidenler, verilen adreste inşaat malzemesi satan firmaların barındığı bir iş hanı ve tostçu dükkanıyla karşılaştı. Bir sanatsal çalışma için var olması gereken tüm belirtilerin olduğu; (hacet.org adlı web sitesi, basın duyurusu, mail, afiş...) ama kendisinin ortada olmadığı bir çalışmaydı bu. Tıpkı, aslında sadece iletişim organlarında boy göstermek üzere kurgulanan diğer sergiler ve çalışmalar gibi. "Sergiyi birkaç kişinin dışında kimsenin gezmesini ya da aramasını beklemiyordum. Ama düşündüğümden daha fazla kişi ilgilendi galiba." diyen Dr. Fatih Balcı, amacının tüm belirtileri ortada olan sahte bir hastalığı teşhir etmek, sanat çevresindeki yozlaşma ve düzeysizliği ortaya çıkarmak olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Sergiyi web sitesinden takip edenlerin tebrik mesajları bir ay boyuncu geldi durdu; ama mekâna gidip de 'Bu adres yanlış yazılmış olabilir mi acaba?' diye dönen tek, Zaman muhabiri oldu. Ya kimse gezmeye gitmedi ya da gitti; ama sergiyi göremeyince üzerinde durmadı."


Uzun süredir sanat ortamını gözleyen ve yaşanan yozlaşmadan rahatsız olan Balcı, 'bir silkelenme olur' düşüncesiyle böyle bir sergi kurgulamış. Sergide eseri olan isimlerden bazıları gerçek, bazıları sahte. 'İsimlerin hepsi uydurma olsa anlaşılırdı.' diyen Balcı, şimdi gelecek tepkileri bekliyor.


Fransızlar da benzer bir 'oyun'a gelmişti


Geçmiş yıllarda Paris sanat çevresi benzer bir olay yaşadı. 1998'in Aralık ayında sanat camiası var olmayan sergiler için davetiyeler almaya başladı. Art Press dergisinde olmayan sergilerden birinin eleştirisi bile yayınlandı. Kimin gönderdiği bulunmayan sözde davetiyeler bir yıl boyunca sanat camiasını meşgul etti. Sonra da kimin yaptığı bilinmeden unutulup gitti. Geçtiğimiz aylarda bu davetiyeler, Aksanat'ta 'Medya Olarak Söylenti' başlıklı sergide izlenmişti.


Kaç sergide bundan fazlasını bulduk ki!


"Sergilerin gezildiğine inanmıyorum. Sponsorlar, süslü davetiyeler, açılış kokteylleri, yazılı ve görsel basında yazılıp çizilenlerden ibaret her şey. Sergiler basın için yapılıyor. Herkes isminin sanatla yan yana gelmesinin peşinde. Sponsorlar serginin niteliğini bile bilmez, bir küratöre devreder. Açılan sergilere ilgisizlik, işlerin etkisizliği, yenisi için mekânın telaşla boşaltılması... hep bu durumun sonuçları. Önemsenen tek şey, çalışmaların iletişim araçlarında dolaşıma girmesi. Klasik sanatta bir sorgu mekanizması vardı; ama güncel sanat, önüne konan her şeyi kabul ediyor. Kaygılar fark oluşturmak üzerine kurulu. Fark oluşturmanın kendisi erdem sayılıyor. Sergilerin çoğu, algımızı genişletmiyor, oyalıyor sadece. Bu durum, sanat nesnesi denen şeyin gittikçe gözden düşmesiyle alakalı. Bu sergiyi arayıp hiçbir şey bulamadıklarına inananlar, şu soruyu sormalılar kendilerine: "Kaç sergide bundan daha fazlasını bulduk ki?!”

Jülide Karahan

11 Kasım 2006/Zaman

Hiç yorum yok: