12 Mayıs 2008 Pazartesi

Devrim Erbil’in hizmetiçisiydi, baka baka ressam oldu

Gençliğinde bir seramik atölyesinde çalışmışlığı olsa da sanatla pek ilgisi yoktur Ümmü'nün. Ta ki çocuklar büyüdükten sonra eşine destek olmak amacıyla başladığı gündelikçilik, yolunu ünlü bir ressamla kesiştirene dek... Temizlik, yemek, ütü derken resim yapmaya başlayan Ümmü, geçtiğimiz günlerde ilk sergisini açtı.

Üç beş yıl önce biri ona resim yapacağını, hatta sergi açacağını söylese “Yapma Allah aşkına, ne haddime…” der, güler geçerdi. Ama tüm gülüp geçmeleri belleyen ve sonra bir bir başa getiren hayat, yine yaptı yapacağını. Yıllarca gündelikçi olarak çalışan Ümmü, ressam oldu. Bir de sergi açtı üstüne... ‘Bahar Sevinci’ isimli ilk sergisini Feneryolu BM Sanat Atölyesi’nde açan Ümmü’yü en çok yedi yıldır yanında çalıştığı ünlü ressam Devrim Erbil heveslendirmiş. “Meğer gizli gizli resim yaparmış. İçinde ne cevherler varmış da biz bilememişiz.” diyen Erbil, Ümmü’nün malzeme sponsorluğunu da üstlenince sergiye giden yolun önü açılmış.

1958 Mersin doğumlu Ümmü Gözolu, ailesiyle birlikte Kayışdağı’nda oturuyor. İlkokul mezunu Ümmü, 20 yıldır evli ve üç çocuk annesi. Çocukları büyüttükten sonra kamyon şoförü olan eşine destek olmak niyetiyle gündelikçi olarak çalışmaya başlamış. Yıllarca pek çok eve girip çıktıktan sonra, ressam Devrim Erbil’in yanına önceleri haftada üç gün gitmiş. Son üç yıldır ise tam zamanlı ve maaşlı olarak Erbil’in Suadiye’deki ev ve atölyesini çekip çeviriyor.

Haftanın altı günü sabahtan akşama dek temizlik, evi derleme toplama, gelen misafirlerle ilgilenme, evin ve atölyenin yemeklerini pişirme hep onun üzerinde. Bunca iş arasında Ümmü, çocukların resimleri nasıl yaptıklarını, desenleri nasıl çizdiklerini, boyaları nasıl karıştırdıklarını izlemiş hep. Ama asıl üst kattaki dairede çalışan Devrim Erbil etkilemiş onu. “Hocayı hep izlerdim. Fırçayı tutuşunu, boyaları karışını, tuvale tane tane sürüşünü. En önemlisi heyecanını. Dünyayı unuturdu resmin başında. Oturdu mu kalkmaz. Çayı soğur, içmez. Yemek yemesi lazımdır, bırakıp yemez. Konuşurken resimden gözünü ayırıp da insanın yüzüne bakmaz.” diyen Ümmü, resme başlayınca hak vermiş ona. Gönlüne düşen resim sevdasını “Öyleymiş gerçekten de. Kalkılmıyor başından. Gece bir bakıyorum saat iki olmuş. Zaman nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Sabah erken kalkıp işe gitmem lazım diye bırakıyor, yatıyorum. Ama zorla.” cümleleriyle anlatıyor şimdi.

Yıllar sonra içindeki cevheri hem kendi, hem de çevresi tarafından fark edilen Ümmü, yaptıklarına inanamamış ilk başta. “Fırça insanı bir yerlere götürüyor. Bakmadan, etmeden, öyle içimden gelerek yapıyorum. Sürekli yapmak istiyorum. İlla yapacağım yani. İmkânsız, duramıyorum. Yemek yemeyince acıkmak gibi. Aç kalamazsın ya, öyle işte, duramıyorum resim yapmadan.” diyen Ümmü, fırçayı eline ilk nasıl aldığını ise şöyle anlatıyor: “Bir gün oğlum eski boyalarını bulmuş çıkarmış bir yerlerden. Çocukluk boyaları yani, okuldan kalanlar. ‘Anne bunları birilerine verelim.’ dedi. Baktım, ben bunlarla resim yapabilirim herhalde diye düşünüp bir tomar A4 kâğıdı aldım ve başladım yapmaya.”

Sonra o resimlerden 5-6 tanesini cesaretini toplayıp Devrim Erbil’e göstermiş Ümmü. İyi ki de diyor ve ekliyor şimdi: “Hoca şaşırdı. İnanamadı yaptıklarıma. Hatta ‘Sende ışık var Ümmü. Devam et, yağlıboyaya geç.’ dedi.” Erbil’in boya, tuval ve fırça gibi malzemelerin sponsorluğunu üstlenmesinden sonra resme dört elle sarılan Ümmü, eşinden de çok destek görmüş bu dönemde. Eşi, bir kere bile ‘Hanım sen ne yapıyorsun öyle Allah aşkına?’ dememiş. Hep desteklemiş, hatta çayını tazelemiş geceleri. “Resim yapsın yapmasın fark etmez. Mutlu olsun yeter ki.” diyen eşi Mustafa Gözolu, ‘Ümmü’nün en çok hangi resmini seviyorsunuz?’ dediğimizde “Ben onun kendisini seviyorum en çok.” cevabını veriyor.

Ümmü’nün galericisi Merih Akçam ise resimleri epey beğeniyor. Zaten beğenmemiş olsa, sergiye önayak olmazmış. Devrim Erbil’i ziyareti sırasında resim yaptığını duyan Akçam, Ümmü’nün ‘Bir gün acaba sergi de açar mıyım?’ serzenişi karşısında onu cesaretlendirmiş. “Dışarıdan bir artı bilgi ve eğitim olmaksızın kendi göz eğitimi, isteği, enerjisi ve heyecanıyla yapmış bu resimleri. Tamamen iç dünyasından beslenmiş. Umarım devam eder.” diyen Akçam’a cevabı gecikmiyor Ümmü’nün: “Eylül ayı için kimseye söz vermeyin. Yeni eserlerim gelecek.”

Buraya kadar her şey güllük gülistanlık. “Peki ya satış?” dediğimizde, Akçam, “İlk kişisel sergisini açan birinin resimlerini satması çok zor. Şans tabii. Çevreyle olacak bir şey. Ama epey iyi resim var sergide.” Gerçi satılsa da satılmasa da resim yapmaya devam edecek Ümmü. Epey kararlı. Hatta eserleri arabaya yüklerken yaşanan bir anekdotu bile anlattı: “Cipli bir kadın geçiyordu yoldan. Resimleri gördü. Durdurdu arabayı. ‘Bu resimler kimin?’ diye sordu. Benim deyip davetiye verdim, belki o da gelir sergiye.”

Çoğu soyut 29 tuvalden oluşan sergi, mayıs sonuna kadar Feneryolu’ndaki BM Sanat Atölyesi’nde açık olacak.

Deniz Ilgın

12 Mayıs 2008/Zaman Cumaertesi

Hiç yorum yok: