5 Mayıs 2009 Salı

Kentli sanat üretimine dahil olursa...

Gidenler, izleyip dinleyenler ya da bir yerlerde rastlayıp okuyanlar bilir. Avrupa Kültür Derneği, bundan iki sene evvel ‘Geçmişten Geleceğe Avrupa Kültür Başkentleri’ başlıklı bir dizi toplantı yapmıştı. 2007’nin ilk aylarında gerçekleşen toplantılar; İstanbul’un, 2010 Avrupa Kültür Başkentliği’nin onaylanmasının hemen ardından düzenlenmiş ve İstanbul’da neler olduğu, olacağı, olabileceği enine boyuna tartışılmıştı. İstanbul 2010 Girişim Grubu’nun nice zamandır verdiği uğraşların meyve verdiği telaşlı, şüpheli ve ama mutlu günlerdi. Herkesin üzerinde içeride olma hevesiyle dışarıda kalma endişesi vardı.

Malum toplantılar kamuya, bilhassa dışarıda kaldıklarını düşünen kültür sanat aktörlerine ilaç gibi gelmişti. İstanbulluların kent için neler yapabileceği detaylıca konuşulmuş ve ortaya uygulanabilir fikirler konmuştu. Öte taraftan içeride olanlar açık gibi görünen ama gizli gizli süren birtakım buluşma ve konferanslar düzenleyip hesap-kitap yapaduruyordu. Bunlara her isteyen katılabilirdi aslında ama nedense o katılım bir türlü gerçekleşmedi ya da Avrupa Kültür Derneği Başkanı Mahir Namur’un deyişiyle ‘gerçekleştirilmedi’.

2010 cephesinde bugün de pek bir değişiklik olduğu söylenemez. Yine telaşlı, şüpheli ve ama biraz daha gergin ve mutsuz günler... Gerçi dışarıda kalanların kimi içeride, içeridekilerin de kimi dışarıda artık. Birer İstanbullu olarak eşikte durup bir şeyler yapmayı düşünenler ise yola devam ettiler ve bir arpa boyunu çoktan geçtiler. Avrupa Kültür Derneği ve Mimar Sinan Üniversitesi gibi...

Sessiz sedasız

Avrupa Kültür Derneği, iki sene öncesinin o karışık günlerini görmezden ve duymazdan gelerek AB Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu Programı çerçevesinde, finansal işleri AB fonlarıyla çözülen ‘Kent ve Sanat’ projesini hayata geçirdi. Sessiz sedasız ve İstanbul 2010’dan habersiz değilse de ondan desteksiz gelişip serpilen ‘Kent ve Sanat’ projesi; adından da belli olduğu üzere sanatın kent ve kentte yaşayanla ilişkisi üzerine...

Avrupa ve Türkiye’deki sanat üniversiteleri arasındaki iletişim ve sürdürülebilir işbirliğini teşvik eden projenin liderliğini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi yapıyor. İşbirlikçileri Viyana Sanat Akademisi, Londra Sanat Üniversitesi Central Saint Martins Sanat ve Tasarım Okulu, Malmö Üniversitesi Sanat ve İletişim Fakültesi olan projenin destekçileri arasında ELIA Avrupa Sanat Enstitüleri Birliği, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve İsveç İstanbul Başkonsolosluğu bulunuyor.

Projenin ele avuca gelir ilk etkinliği 6-8 Mart tarihleri arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sanat akademisyenleri ve kültür aktörlerini buluşturan Kent ve Sanat Forumu’ydu. Çeşitli konferans, tartışma, sunum ve atölye çalışmalarının yanı sıra performans ve gezilerle renklenen forum, kentlerin kültür politikalarını masaya yatırmakla kalmayarak akademisyen ve kültür sanat aktörlerini kaynaştırdı. Forumun ardından Mart ve Nisan ayları boyunca İstanbul, Mersin, Malmö, Londra ve Viyana’da atölye çalışmaları ve kent kamusallığı odaklı proje sunumları yapıldı. Beş farklı üniversitenin sanat öğrencilerini biraraya getiren bu çalışmalar birbirinden ilginç işler üretilmesine vesile oldu.

Video, performans ve enstelasyon ağırlıklı bu işler; Mahir Namur’un vurguladığı gibi kentli olma bilinci ve farkındalığı üzerine... Namur; sanat üretiminin kamusal alanda sunumuyla sınırlı olmayan, kentlinin sanat üretimine dahil olduğu projeler için sonuçtan ziyade sürecin önemli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Kent ve Sanat Projesi, sanatın kentliye sunumundan ziyade kentlinin sanat üretimine dahil olmasını amaçlıyor.”

Dikkat çekici projeler

Projelere gelince; örneğin bir gurup sanatçı Kadıköy Meydanı’ndaki boğa heykelinin temizlenmesi için gelip geçenin eline bir sünger tutuşturmuş. Hep ‘boğada buluşan’ ama o boğanın neden ve nasıl orada olduğunu, hatta çoğu zaman orada olup olmadığını bile farketmeyen kentli için ilginç bir deneyim olsa gerek... Kamu içinde sergilenen sanatla kamuyla beraber üretilen sanatı ayıran ve projenin tamamen ikincisinin izinde gittiğini söyleyen Namur’u haklı çıkaran bir diğer ilginç proje de Mersin’de Kiretmithane Mahallesi ve mahalle sakinlerinin yaşamlarını inceleyip fotoğraflayan ve küçük bir de sergi açan gurubun çalışması. Malmö’de tasarlanan tek kişilik parti kabinleri ise partilere içkisiyle giden ve kendi içkisini kendi içenlere adanmış.

Tüm bu işlerin üretimleri sırasında kentliye ihtiyaç var ve kentli ‘aman be kardeşim ne işe yarayacak şimdi bunlar...’ demiyor hiç. Belki de İstanbullular, ‘Gecegezenler’ ve ‘Taşınabilir Sanat’ gibi katılım ve diyaloğa açık projelerden alışkın artık duruma. Ve hatta öznesi kentin kendisi olan 9. İstanbul Bienali, bizzat böyle bir kaynaşmaya yönelikti.

Beş ayrı kentte yürütülen atölye çalışmaları ve geliştirilen projelerden seçilecek 24 sanat çalışması, 15 Ekim – 15 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul’da Tophane-i Amire Kültür Merkezi’nde sergilenecek. Proje bu noktada sonlanıyor gibi ama geriye forum sunumlarının yer aldığı bir kitap ile tüm süreci içeren bir film kalacak. Belki de asıl önemlisi sanat ve tasarım akademisyenleri ve öğrencilerinin bir araya gelerek bilgi paylaşımında bulunabilecekleri yeni bir sanal platform oluşturulması. Namur’un çok önemsediği bu kazanım dahilinde internet tabanlı sosyal bir ağ olan ‘artacademia.net’ ile ‘artcitizens.net’ işlerlik kazandı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Melih Görgün “Kamusal sanatın gösterilme biçimleri değil, kamusal sanatın etkisi önemli...” diye boşuna uyarmıyor. Bu etkileri en iyi anlatacak olan yine projelerin kendileri... ‘Kentsel ritüeller’, ‘İçerisi dışarısı’ ve ‘Sahne olarak kent, imaj olarak beden’ temaları etrafında şekillenen ve sayıları 100’ü bulan bu sanatsal işler bakalım daha ne gibi bireysel ve kurumsal işbirliklerine yol açacak? Şimdiden söylenebilecek olan şu ki; nereden bakılırsa bakılsın birinci elden yürütülen 500 kişilik bir birliktelik var. Proje sahipleri bir yana, her şehirde üretim sürecine dahil olan kentliler, proje sergilerini gören öğrenci ve sanatseverler, final sergisini izleyecekler derken ‘Kent ve Sanat’ projesi daha şimdiden epey kamusallaştı bile...


Jülide Karahan

Milliyet Sanat/ Mayıs 2009

...................

Hiç yorum yok: