3 Eylül 2010 Cuma

BEKLEME ODASI İÇİN BİR TAVSİYE

Pozitif ve İKSV işbirliği ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı desteğiyle gerçekleşecek U2 konseri için geri sayım başladı.

3 – 5 sene öncesini düşününce U2 İstanbul konseri çok uzak, görünmez ve görünemediği için de inanılmaz bir olaydı. Her ama her şeyin mümkün olduğunu kaç defa daha kanıtlayacak dünya? 1980’lerden beri fırtınalar estiren U2, 360°Turnesi kapsamında nihayet İstanbul’da. 6 Eylül’de Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gerçeğe dönüşecek hayal, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un en çok ilgi görecek ve en çok hatırlanacak etkinliği olarak tarihe geçecek.

Bu tarihi olayın sahnesi 20 Ağustos’ta kurulmaya başladı. Dev bir silindir video sistemiyle birbirine bağlanmış LED paneller ve 45 metreye ulaşan yüksekliğiyle sahne etrafında dönen metal köprü sistemi, turne adının hakkını vererek müziksevere 360 derecelik bir görüş açısı sunacak.

SAĞ KROŞEYİ 15 SANTİMLE KAÇIRMAK

Bekleme odasında heyecanı arttıracak 373 sayfalık bir tavsiye: 2006 yılında Merkez Kitaplar’dan çıkan ‘Bono’nun Odasında’... U2’nin herkesin zaman zaman aklından geçirdiği; ama söylemeye değer bulmadığı hisleri kelimelere döküp dinleyicilerini her defasında şaşırtmayı başaran solisti ve söz yazarı Bono’nun (Paul Hewson) hayatını bizzat onun ağzından anlatan bir kitap bu. Anlattıran Michka Assayas, Türkçe’ye kazandıran Pınar Öğünç.

"Sanat, ellerini derinin altına sokmaktır; göğüs kemiğini kıracaksın, göğüs kafesini yaracaksın, yoksa rock'n roll senin için bir çift ayakkabıdan, bir saç modelinden ibaret kalır." diyor Bono. Bir de hayatını sağ kroşeyi 15 santimle kaçıran bir boksörün yaşadıklarına benzetiyor.

ÇAYA YANLIŞLIKLA ATILAN ŞEKER

Konuşmalar geçmişe, özellikle de çocukluğa döndüğünde kelimelerin üzerini bir sis perdesi kaplıyor. Geçmiş, ziyaret edilesi bir yer değil. Geçmişe dair konuşup durdukça oraya dönüyor ve huysuzlaşıyor Bono. Bunu çayına yanlışlıkla attığı şekerden anlıyoruz.

2002 - 2004 yılları arasında yapılan söyleşilerin bir ucunda U2'nin öyküsünden Bob Dylan ve Rolling Stones'a, edebiyat ve resim tartışmalarından siyasi konulara gayet havalı meseleler varken diğer uçta şöyle bir paragraf çıkıyor karşımıza: “Annemin ölümü kendime olan güvenimi derinden etkiledi. Okuldan sonra eve gidiyordum; ama artık orası bir ev değildi. Annem yoktu. Kendimi terk edilmiş ve korkmuş hissettim. Sanırım korku çok çabuk öfkeye dönüşüyor. Benimki hâlâ içimde.”


JÜLİDE KARAHAN

İNFOMAG / EYLÜL 2010

...

Hiç yorum yok: