1 Eylül 2012 Cumartesi

Çocukluk hastalıklarımızdan kurtulduğumuzun resmidir

Türk çağdaş sanatı Kore yolcusu. Contemporary İstanbul'un 6-26 Eylül arasında Kore'nin başkenti Seul'de açacağı "Karşılaşmalar: Türk Çağdaş Sanatı Kore'de" başlıklı sergide; 50'den fazla sanatçının 100 kadar eseri yer alıyor. Sergiyi ve Türk sanatının çocukluk hastalıklarından kurtuluşunu küratör Hasan Bülent Kahraman'dan dinledik.

Kore'ye gidecek eserleri nasıl belirlediniz? 

Yapıtları bize galeriler gönderdi. Doğrudan doğruya bir sanatçıya gidip bize şu yapıtını ver demedik. Galeriler isim önerdi; elimizde şu var, bu var şeklinde. Biz de, yani ben de; şu sanatçı olsun, bu sanatçı olsun diyerek isimleri belirledim. Keşke Kore'ye daha fazla sanatçı, daha fazla yapıt götürebilseydim ama her şeyin bir sınırı var. Bir de aslında galerilerin imkânsızlıkları söz konusu. Mesela ben X sanatçıyı da istiyorum dediğimde bana 'şu anda elimizde hiç yapıtı yok, hepsi satıldı' dediler. Bu durum bir açıdan sevindirici olsa da sergide göstermek istediğim bazı sanatçılardan bırakın Kore'yi ben de mahrum kaldım. 

Sergi tamamen satışa açık mı? 

Evet... Eserlerin tamamı satışta ve umarım hepsi satılır. Çünkü Kore bizim için çok önemli. Bir kere ciddi tarihsel ilişkilerimiz var; 60 sene evvel Batı'yla ilk defa yüz yüze gelişimiz Kore üzerinden oldu. Kore savaşına asker gönderdik, o sayede NATO'ya girdik vesaire... Bir diğer husus da bu kadar yenilikçi ve teknolojiyle iç içe bir ülkeye, göğsümüzü gere gere Türkiye'de çağdaş sanat budur dediğimiz bir sergi götürüyor olmamız. Hem Kore ve Türkiye karşılaşması hem de Türk sanatındaki modernle çağdaşın karşılaşması söz konusu. Sergide Türk sanatının modernden çağdaşa geçişini temsil eden sanatçılarımızın eserleri de bulunuyor; Erol Akyavaş, Burhan Doğançay, Komet ve Hüsamettin Koçan gibi... Sergiye ismini veren 'Karşılaşmalar' sözcüğünün altında biraz da bu yatıyor zaten. Ayrıca sergi, Türk sanatının çocukluk hastalıklarını geride bıraktığını göstermesi bakımından da önemli. 

Türk sanatının geride bıraktığı o çocukluk hastalıkları neler? 

Çocukluk hastalıkları Lenin'in kullandığı bir kavram; ben ondan ödünç aldım. Şimdi... Bunlar bizim Türkiye olarak kendi modernitemizi kurarken geçirdiğimiz hastalıklar. Birincisi Türkiye'de modernite görselliği değil, görsellik moderniteyi inşa etmiştir. Nasıl? Osmanlı'da da Cumhuriyet'te de böyledir bu. Kılık kıyafeti değiştirerek modern olduğumuzu, olacağımızı düşünmüşüzdür. Yani modernite bizde Batı'da olduğu gibi 16. yüzyıldan itibaren bir yere kadar gelip kendi görsel dilini inşa etmemiştir. Aksine... Türkiye, Batı'daki bir görsel dili almış ve bunun modern bir zihniyet inşa etmesini ummuştur. İkincisi... Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet 1850'lerden itibaren yurtdışına resim öğrencisi göndermiştir. Taa 1971'e kadar. Gidenlerin hiçbiri, 71 kuşağı dâhil, Batı'da o gün üretilen sanata bakmamıştır. Daima bir önceki dönemin sanatına bakmıştır. Hele 70 kuşağı figürle gidip figürle dönmüştür ki 1970-75 arası görsel alanda dünyanın yıkılıp yeniden kurulduğu bir dönemdir. İşte bunlar bizim çocukluk hastalıklarımızdır. 

Bu hastalıkları nasıl atlattık peki? Yani bizim ilacımız neydi? 

1990 ve 2000'lerden itibaren Türkiye yörüngesini değiştirdi. Bizim çağdaşımız da o zaman başladı. Öncelikle Fransa'ya gidişler durdu. Yönümüz Amerika'ya çevrildi. Sonra Türkiye'de okul sistemi değişti. Sanat artık sadece Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde değil, birtakım üniversitelerde yapılmaya başladı. Üniversitelerde sanat okuyan çocuklar aynı zamanda sosyal bilimler ve fen bilimleri okudu. Bunun çok büyük etkisi oldu. Bir de internet ve görsel medyaların yardımıyla dünyayla entegre olmuş bir Türkiye çıktı karşımıza. Batı'da üretileni, artık ne ifade ediyorsa Batı, günü gününe hatta zenginleştirerek karşılayan sanatçılarımız var. Bu öyle az buz, yabana atılır bir şey değil. Ben diyorum ki Türkiye'de bugün herhangi bir galeride üretilen sanatla New York'ta herhangi bir galeride üretilen sanat arasında hiçbir hiyerarşi farkı yok. Hatta bizim galerilerimizdeki sergiler New York'takilerden çok daha iyi. 

İlacımız Amerika ve internet mi bu durumda? 

Beni iki kelimeye mahkûm ederseniz evet... Zihniyet değişikliği ve dünyayla farklı düzeylerde entegrasyon diyelim... 

150 sene sonra bugünün sanatı ele alınıp incelenirse yine hasta bulunabilir mi? 

Muhtemelen bulunmayacak. Yanlış olduğunu düşündüğüm şeyi söyler miyim ben? Diyorum ki bu hastalık bitmiştir. Bugün İstanbul'da girin herhangi bir galeriye, bakın bir sergiye. Beğenirsiniz beğenmezsiniz o ayrı; ama serginin düzeyi, sorunsalları ve zihniyeti; Batı'daki sergilerden çok daha ileri. Bugün Türkiye'de üretilen çağdaş sanat dünyada üretilenden çok daha heyecan verici. 

Bu durum satışlarda da kendini gösterecek mi? Örneğin Kore'deki koleksiyonerlerin Türk çağdaş sanatına bakışı nasıl? Bu konuda bir öngörünüz var mı? 

Kore yedi yıldır 'Contemporary İstanbul'a katılıyor. Üstelik 5-6 galeriyle birden. Ve ilginç bir şey söyleyeyim: Türkiye'de çok satış yaptılar. Türkiye'de Kore sanatına yatırım yapan pek çok koleksiyoner var. Demek ki bir dil, bir kültür, bir ifade beraberliği söz konusu. Sorunuzun cevabına gelirsek; öncelikle böyle bir sergi talebi bizden gitmedi, onlardan geldi. Dediler ki; biz buraya geliyor ve Türk sanatçıların eserlerini görüp beğeniyoruz. Bu eserleri Kore'de sergileyelim; Koreli koleksiyonerlerin çağdaş Türk sanatıyla ciddi bir yakınlık kuracağına eminiz. Yani talep onlardan geldi. Dolayısıyla işin satış kısmında ve oradaki koleksiyoner davranışı üzerinde oradaki galerilerin öngörüleri rol oynayacak. Biz çok güzel bir sergi ve çok nitelikli bir katalog hazırladık. Ben küratörü olarak bu sergiyle iftihar ediyorum. Sanatçılarımızın başarısı tabii bu. Ve şimdiden söyleyeyim bu büyük birikimi Kore'nin ardından Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine de taşıyacağız. 


Kore'ye gidecek sanatçılar
 
Ardan Özmenoğlu, Aslımay Altay Göney, Arslan Sükan, Ayça Telgeren, Bahar Oganer, Bedri Baykam, Burçak Bingöl, Burcu Aksoy, Burcu Perçin, Burhan Doğançay, Can Kurucu, Can Ertaş, Cevdet Erek, Çınar Eslek, Deniz Üster, Ebru Uygun, Ekrem Yalçındağ, Elif Uras, Elif Boyner, Erol Akyavaş, Ferhat Özgür, Filiz Azak, Gökçe Erhan, Haluk Akakçe, Hüsamettin Koçan, Ilgın Seymen, İrem Tok, Jale Çelik, Kemal Seyhan, Kezban Arca Batıbeki, Komet, Maide Bulak, Murat Germen, Nazif Topçuoğlu, Nejat Satı, Nermin Er, Nezaket Ekici, Orhan Cem Çetin, Osman Dinç, Seçkin Pirim, Sevim Sancaktar, Seydi Murat Koç, Seza Paker, Sıtkı Kösemen, Sümer Sayın, Tuğberk Selçuk, Yaşam Şaşmazer, Yağız Özgen, Yeşim Akdeniz, Yıldız Şermet, Zeynep Kayan.

JÜLİDE KARAHAN 

ZAMAN KÜLTÜR 1 EYLÜL 2012 

Hiç yorum yok: