16 Mayıs 2007 Çarşamba

Sait Faik'in elleri artık daha büyük

Burgazada'daki evinden çıkan terekesi yıllar önce araştırılmaya başlanan ve bugüne kadar pek çok müsvedde ile taslak öyküsü gün ışığına çıkan Sait Faik'in son metinleri 'Büyüyen Eller' adıyla yayımlandı. Bunlar arasında Sebzeci Cebrail, Kılıbık ve Kozalaklı Köyü isimli üç tamamlanmış öykü var.

Ölümünden 53 yıl sonra, Türk edebiyatının 'Kelebek Avcısı' Sait Faik Abasıyanık'ın yeni metinleri ortaya çıktı. Yazarın kimi tamamlanmamış öykülerini, taslak metinlerini ve bitmiş üç öyküsünü içeren kitap, 'Büyüyen Eller' adıyla Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı. Yapı Kredi Yayınları, Sait Faik'in yayın haklarını satın aldıktan sonra yazarla ilgili hayli kapsamlı bir araştırmaya girişmiş, Burgazada'da Sait Faik'in müzeye dönüştürülen evindeki yazarın daha önce hiç bilinmeyen fotoğraflarını, mektuplarını ve yazılarını gün ışığına çıkarmıştı. Abasıyanık'ın kilitli dolap ve bavulundan çıkan her şey, (buna alışveriş listeleri ve faturaları da dâhil) tek tek okundu sonunda.

'Büyüyen Eller' yapbozun son parçası. Kimi metinler, 'Bitmemiş Senfoni'de (Bilgi Yayınları), kart ve mektuplar da 'Karganı Bağışla'da (YKY) çıkmıştı okurların karşısına. 'Büyüyen Eller'de Sait Faik'in yayımlanmış öykülerinin ilk hallerinin yanı sıra, hiç yayımlanmamış taslak metinler var. Bu taslaklardan üçü, hiç bilinmeyen ve tamamlanmış öyküler üstelik: Sebzeci Cebrail, Kılıbık ve Kozalaklı Köyü.

Kitabı hazırlayan Sevengül Sönmez, Sait Faik'in, sanılanın aksine titiz sayılabilecek bir dikkatle yazdığını, yazdıklarını okuyup değiştirdiğini, düzelttiğini, onlardan bazılarından ise tamamen vazgeçtiğini bir kez daha hatırlatıyor. sönmez, bu hatırlatmayı 'A'dan Z'ye Sait Faik' (YKY) isimli kitabında da yapmıştı. "Müsveddeler ile öykülerin yayımlanmış biçimleri karşılaştırıldığında, Sait Faik'in onlar üzerinde önemli değişiklikler yaptığını ve kimi sözcükleri anlaşılır olanlarıyla değiştirdiği görebiliriz." diyen Sönmez, gerekli tüm ayrıntıları dipnotlarla anlatmış. Başlıksız metinlere de köşeli parantez içinde birer başlık koymuş. Müsvedde ve taslak ayrımına gelirsek; müsveddeler yazarın yayımlanmış öykülerinin ve yazılarının karalamaları. Bunlar varlıkları bilinmekle birlikte daha önce hiç okunmamış yazılar. Taslaklar ise Sait Faik'in yazmaya niyetlenip yarım bıraktığı, tamamlamadığı yazılar ya da öyküler.

'Büyüyen Eller', Sait Faik'in 'Alemdağ'da Var Bir Yılan' öyküsü için düşündüğü, yazdığı, sonra da üzerini karaladığı başlık. Kitap, yazarın var olan son kelimelerini bir araya getirdiğinden olsa gerek, Sait Faik'in ellerinin daha da büyüdüğünü düşünüyor Sevengül Sönmez. Ancak devam edecek büyümeye; zira 'Sait Faik Hikâye Zinciri'ne katılan yazarların öykülerinden oluşan bir antoloji hazırlanıyor. Nursel Duruel'in hazırlayacağı antolojide Sait Faik Öykü Ödüllü alan yazarlardan seçilen öyküler yer alacak.


[KİTAPTAN]

Sebzeci Cebrail*

Dışarda dönen dünya ile kendi içinde dönen dünya arasındaki farkı ona anlatan Sebzeci Cebrail oldu. Hakikati kavrayış, yine tamamen normal bir şekilde olmadı. Küçük, çilli, zayıf ba­caklı, kavun kafalı bir Yahudi çocuğun dünya hakikatlerini kavrayışı o kadar insiyaki bir şekildedir ki insanın, buna irsi di­yeceği gelir.

Kim bilir bu belki de kanın terkibine, dimağın hercümercine, sinirlerin nötrüne bağlı bir meseledir. Olabilir a! Sebzeci Cebrail Avukat Salih Bey'in bostanındaki marulları satın almıştı. Yirmi tahta marul 1000 çift yapardı. Bin çift şu ka­dar lira tutardı. Bu işte şu kadar kâr vardı. Vaziyet gün gibi aşi­kârdı. Ziyan etmezdi. Fakat Cebrail'in marulları aldığının on beşinci günü ki marullar dürülmeye, göbeklenmeye başlamıştı; İstanbul piyasasına biraz erken olarak Yedikule bütün göbekli şöhretini seriverdi. Adalardan İstanbul'a marul getirmeyeceği­ni Cebrail hesap etmemişti. İstanbul'u marul cihetinden Yenikapı'dan Yedikule'ye kadar o zaman münbit ve sulak arazi do­yurur, öte tarafına bile geçerdi. O zaman ecnebi mekteplerinde haftada üç beş dersiyle iktifa edip Burgaz adasının Maltepe sa­hillerine bakan küçük bir evinde oldukça zengin bir ailenin ço­cuğu olan Ömer Cebrail'den sabahları, bazen akşamları marul almaya başladı. İki kuruşluk marul da tarladan kendi alınmak şartıyla beş kuruş veriyordu. Hem Cebrail memnun hem de bu tifo mikrobu bulunmayan halis kireç ve biraz da tuzlu kuyu su­yu ile beslenmiş marullardan yiyen Ömer memnundu. Can eri­ğinin biraz ilerisinde bazıları hakikaten şahane tuzlu ve gevrek birkaç yüz marul yemyeşil ve katmer katmer yayılıyordu. Tü­tün içtiği için Cebrail'e tabakasını ve çeyreği uzatır:

- Al paranı. Sar bir cigara, Cebrail derdi. Merak etme, Heybeli'ye götürürsün, Kınalı'ya taşırsın. Burada pazarları satarsın. Kaç yüz marul zaten. Cebrail bahçıvan Fazıl'ın kendisine merhamet edeceğini uman bir yüzle tatlı bir Malatya şivesiyle:

-Gitmiyor, almıyorlar, derdi. Heybeli çekmiyor. Daha köyler gelmedi, havalar ısınmadı. Kınalı'da adam yok, Yandık. Yandık, derdi.

...

*Büyüyen Eller'deki üç tamamlanmış hikayeden biri olan Sebzeci Cebrail'den bir bölüm. Başlık, yayıncı tarafından konulmuş.

Jülide Karahan

16 Mayıs 2007/Zaman

Hiç yorum yok: