13 Kasım 2007 Salı

'Hayat birçok oyunu bozar'

Murat Morova, Galeri Nev'deki sergisinde annesinin küçük bir çocukken 'bakarak yapmaya çalış' diye önüne koyduğu Matrakçı Nasuh'un minyatürlerine dönüyor.

Aslında hacca gitmektir genç adamın niyeti. Yol üstündeki bir ağaç gönlüne hoş gelince, nihai amacı erteler ve orada kalır. Hacca giden bir ihtiyara anlatır ağacın altındaki huzurunu. İhtiyar ibadetini etmiş dönerken, genç hâlâ oradadır. Ertesi sene de bir başka ağacın dibinde. Ferahlığı yolda bularak caymıştır kendine bir son tayin etmekten. Sanatçı Murat Morova da İbn-i Arabî'nin kıssasındaki genç gibi. "Yolda olma duygusunu seviyorum. Tamamlamakla, sona ulaşmakla ilgili bir derdim yok. Son şimdi; kendimi bulduğum yer." diyen 53 yaşındaki sanatçının bu günlerdeki gölgeliği Galeri Nev. Vesilesi de 'Unutulmuş Manzaralar/Menâzir-i Mersiyye' isimli kişisel sergisi. Annesine, minyatür ustası Matrakçı Nasuh'a ve ikisinin içinde olduğu bir çocukluk anına adanmış bir sergi bu. Annesinin Matrakçı Nasuh'a ait küçük bir albümü eline tutuşturup "bakarak yapmaya çalış bakalım" dediği o çocukluk anına...

Haliç manzaralı binanın son iki katına yerleşen 'Unutulmuş Manzaralar', eski bir minyatür kitabının dağılan sayfalarını bir araya getirmiş sanki. Peygamber ile dört halifeyi simgeleyen gülleri taşıyan deve; şehir meydanları, bahar dalları ve bismillah kuşları arasından geçip pencereden görünen İstanbul manzarasına karışıyor. Sembollerin her birini özenle seçen sanatçı, "Sergi, izleyicinin bakışındaki görme samimiyetine bağlı olarak kendini katman katman açacak." diyor ve ekliyor: "Hikâyeler, bakan gözün bilgi ve duyarlığına bağlı. Şimdiki zamanın ağaçları, köprüleri, bina ve anıtları kendi kimlik ve iktidarlarından soyunup eski bir Doğu zamanına gitti. Bir zamanların ilhamlı; günümüzünse yanmış, yıkılmış ve işgal edilmiş coğrafyasına... Yani unutulmuş manzaralara."

Resim tarihine yolculuk

Yolculuk, Doğu coğrafyasıyla sınırlı kalmayarak resmin tarihine sapıyor. Minyatür, hat, fotoğraf, desen, kolaj ve bilmediğimiz nice tekniği bir araya getiren Morova, Batı resminin perspektife dayanan peyzajını Doğu estetiğinin perspektifi reddeden tavrıyla ele aldığını söylüyor. "Suret yasağı vardı, o yüzden resim geri kaldı" ya da "Rönesans yaşanmadığı için sanat gelişemedi" gibi iddiaları reddeden sanatçı, bunun tersini kanıtlamak için çıkmış yola. "Bu kadar köklü bir medeniyet bazı şeyleri yapmıyorsa bir nedeni vardır. Bu, bilmemek değil, tercih etmemektir. Kırmızı giymiyorsam kırmızıyı bilmediğimden değil. Tercih etmediğimden, iç terbiyeme yakıştırmadığımdan..." diyen Morova, perspektifin Doğu'da Batı'dan çok önce bilindiğine emin.

Araştırmaları sırasında Arap bilgini İbn-i Heysem'in 'Kitab-ül Menâzir' isimli kitabına rastlayan sanatçı, bu kitabın Kepler ve Newton'un teorilerine kaynaklık ettiğini söylüyor ve ekliyor: "1000'li yıllarda bakma ve görme üzerine bu kadar yoğunlaşmış bir kültürün bunu sanata aktarıp aktarmamasında bir tercih söz konusu. Tercih etmedik diye sanatımız geri kalmış değildir. Bilelim ya da bilmeyelim yığınla insana vefa borcumuz var."

Kendi kültürümüzden utanır olduğumuzu ve mış gibi yaparak yaşadığımızı söyleyen sanatçı, toplumun bir samimiyet sorunu yaşadığını hatırlatarak "Her şey sonradan monte edildi, tepeden indi. Cumhuriyet'in dayatmaları, elit kadroların inatları... Yarım bir modernizm, yarım bir demokrasi içinde savruluyoruz. Güncel sanat tanımları yapılıyor. Kimin içeride, kimin dışarıda olduğuna birtakım dukalar karar veriyor. Hayat böyle bir şey değil ki. Hayat birçok oyunu bir zaman sonra kendiliğinden bozar." diyor.

Bu kırılmalardan bir nebze uzak kalmasını çocuklukta aldığı içselleştirilmiş değerlere, yani mayasının sağlam olmasına bağlayan Morova; okuyarak, belli izlekleri takip ederek kendine ait bir yolculuk yapıyor. Yolculuğundan mesul bu sergiyi Kaz Dağları'nda, resmi nüfusu 17 olan bir köyde hazırlamış. Çözümler ve cevaplar yerine yeni sorularla örülü sergi, 1 Aralık'a kadar sanatseveri, özellikle de kabı geniş olanları bekliyor.

Jülide Karahan

13 Kasım 2007/Radikal

Hiç yorum yok: