10 Kasım 2007 Cumartesi

Sinema değil, sergi salonu

İstiklal Caddesi'ndeki yeni sinema salonu 'Sineması'ndaki filmler ay sonuna dek ücretsiz. Kırmızı halılar, koltuklar ve kadife perdelere sahip 'Sineması'nı sanatçı Gülsün Karamustafa açtı.

İstiklal Caddesi'nde yeni bir sinema açıldı. Eskiden sergi salonu olarak kullanılan Yapı Kredi Kâzım Taşkent Galerisi'nin olduğu yerde. Geniş fuayeli, iki katlı sevimli bir yer. Kasım ayı programında iki yerli film ve eski İstanbul görüntülerinden oluşan bir belgesel yer alıyor. Kurucusu Gülsün Karamustafa, sinemanın ismini sadece 'Sineması' koyarak tamlayanı belirsiz bırakmış.

Kırmızı halılar, kırmızılı yeşilli koltuklar, kadife perdelerle renkli terzi atölyelerini hatırlatan bir kokuya sahip 'Sineması'. Karamustafa, "Çok hayal kuran küçük bir kızken ve annemin elbise provaları yaptırdığı terzide ikram edilen likörden bir yudum içip yaldız kâğıtlı çikolatalardan yerken görüyorum kendimi burada..." cümlesiyle onaylıyor durumu.

Ziyaretçilerin ayağı alışsın mantığıyla tüm filmler ay sonuna dek ücretsiz. Kapıdaki bekçi sizi -bilete gerek olmadığını, çünkü bunun sadece bir sergi olduğunu, hatta küratörünün de Rene Block olduğunu söyleyerek- işletmeye kalkabilir. Dikkatli olun. Bu yanılgıya düşmek işten bile değil, zira Gülsün Karamustafa akademi çıkışlı bir ressam.

Bize filmleri anlatması ve kafa karışıklığına bir son vermesi için Karamustafa'yla görüşmek istedik. Çok meşguldü. Aralık ayında Japonya'nın Kyoto kentinde Tatsuo Miyajima'nın düzenlediği bir sanatçı zirvesine davetliymiş. Toplantıya Ryuici Sakamoto ve Krzsztof Wodiczko gibi isimler katılıyormuş. Bunu Kunstverein Salsbourg'da bir kişisel sergi ve Salzbourg Yaz Akademisi'nde üç haftalık bir eğitim görevi izleyecekmiş. Bu kadar yeterli diyerek mail'e razı olduk. 'İnsanlara, kadınlara -en azından sizin filminizdekilere- sadece kendileri olmak neden yetmiyor? Neden başka biri olmak istiyorlar?' şeklindeki sorumuza şöyle cevap verdi Karamustafa: "Son zamanlarda özellikle seçimler sırasında dış görünüş, şekilcilik ve bunun kadın bedenine ilişkin tartışması çok yükselmişti. Her yönden öneriler geliyordu kadınlar açılsın mı, kapansın mı; kapanırsa bunu modacılar eşliğinde mi yapsın ya da açılmalarının limiti ne olsun diye. Öte yandan bayraklı tişörtler vs. Konu devamlı kadın bedeni etrafında dönüp dolaşıyordu. Bu durum sadece bizim yakın çevremizde değil, dünyada da politik bir tartışma olarak sunuluyordu. İşte bu noktada ben kadınların da üzerlerinde oynanan bu çeşit spekülasyonlara karşı onların da bir savunma noktaları olabileceği fantezisini geliştirdim ve film böyle doğdu..."

Alt salonda 1962-73 yıllarına ait İstanbul görüntülerinden oluşan 'Beklediğimiz Günler' isimli film gösteriliyor. Yapı Kredi arşivinden alınmış görüntüler arasında 9. genel nüfus sayımı, İngiltere Kraliçesi'nin İstanbul ziyareti ve Boğaziçi Köprüsü'nün açılışı gibi önemli olaylar var. Belgesel, Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'ni okurkenki tebessümü yerleştiriyor yüzünüze.

Üst salondaki yapım hayli iddialı. 'Şehirde Gizli Panter Modası' isimli filmde her gün buluşarak panter desenleriyle süslü bir eve gidip, yine panter desenli giysiler giyen kadınlar anlatılıyor. Saat beşi gösterdiğinde sıra dışı şeyler yapma özentilerini bırakarak gerçek hayatlarına dönen kadınların nasıl birden mutsuzlaştığı fark ediliyor. 'Gerçek hayat neden bu kadar mutsuz edici olsun ki?' diye sormaktan alamıyorsunuz kendinizi. Filmin görüntü yönetmeni Paxton Winters, müzigi ise Selim Atakan'a ait.

Üçüncü film 'İşaretleri Okumak', fuayedeki küçük televizyon ekranında. El kamerasıyla ve karşılıklı güvene dayanarak çekilmiş. Şehirdeki punk gruplarının son üç ay içinde verdiği konserler ve punk hayat felsefesine dair ayrıntılardan oluşuyor.

Jülide Karahan

10 Kasım 2007/Radikal

Hiç yorum yok: