Galeri Apel, 10. yılını üç ayrı mekanda 49 sanatçının 50 çalışmasıyla kutlarken ve bu vefalı sergiye Orhan Pamuk’un ‘Benim Adım Kırmızı’sından ilhamla ‘Benim Adım Apel’ denmişken; en iyisi sözü galerinin kendisine bırakmak...
Benim adım Apel. Galatasaray Lisesi’nin arkasında, Hayriye Caddesi numara 5’teki o romantik galeri olduğumu söylememe lüzum yok sanırım. Radikal okurları bunu zaten biliyordur. Söz sırası ilk defa bende olduğundan biraz heyecanlıyım, kusura bakmayın. Nasıl olmayayım? Bunca yıl nice sanatçının nice derdine, düşüncesine, hayal ve umutlarına ev sahipliği yaptım. 1998’den beri ağırladığım tüm o sanatçılar benim için üretti eserlerini bu defa. Her biri kendi üslubuyla sanatla geçen 10 yılımı anlattı. Fotoğraf da var bu sergide, resim, heykel, video ve enstalasyon da...
Ufak tefekliğim malum. Bu yüzden 50 eser, Tophane’deki Tütün Deposu’na ve İstiklal Caddesi’ndeki Fransız Kültür Merkezi sergi salonuna dağıldı. Burada ise Canan Pak’ın ‘Kendini Bana Göster’ isimli kişisel sergisiyle benim 10 yıllık geçmişimin görsel özeti kaldı. Neredeyse tüm açılışları fotoğraflayan Canan Hanım’ın bir bildiği varmış, şimdi şimdi anlıyorum. Görseniz, ne güzel bir kolaj oldu. Ne gülümseten... Yıllardır tanıştığım bir dostum, akşam oturmasına gelmiş de gecenin ilerleyen vakitlerinde sohbetimiz yorulunca eski fotoğrafları ortaya dökmüşüm gibi... Ne bahtiyarlık.
Sanatçıların isimlerini tek tek sayacak değilim ama bir ikisini de anmadan geçemeyeceğim. Doğa ağaç odunlarında, kaya katmanlarında günce tutarken ben, sergilerimin hikayelerini unutacak değilim elbet. Selma Gürbüz, İnci Eviner, Yücel Kale, Arzu Başaran ve daha birçok sanatçı ilk sergisini hep burada açtı. Ne mutlu heyecanlardı. Sahibem Nuran Terzioğlu, genç sanatçılara olanak vermekten, onları ümitlendirmekten hiç çekinmedi, çekinmez.
Ben cesaretsiz miyim?
Sonra sonra tanınıp başka galerilerle çalıştı bu sanatçılar, sevindim o zaman. Dost kaldık her biriyle. İşleyişim romantiktir yani. Bu hâl, temalı sergiler bir yana, kişisel olanlara da yansır çoğunlukla. Neredeyse her sergi naif ve romantik olur burada. Sanatçıların mekâna göre üretmelerinden kaynaklanıyor bu galiba. Gezenler bilir; tuğla duvarlı, ahşap zeminli ve nervürlü tavanlı bir iç alemim var. Bristol otelinden kalma kırık fiyata alınmış aynam ve yuvarlağımsı pencerelerimin insanoğlunu bir hoş etmesi gayet doğal. Mütevazılığa lüzum yok; romantik ve zarifim. Bir de samimi. Başkaca da olamazdı zaten. Özellikle de çamaşırlarını iç çamaşırı, havlu ve çarşaf sırasına göre içten dışa asan komşularım düşünüldüğünde...
“Romantizm her yerde var. Bizde biraz fazla. Politika da bir yerde romantik değil mi? İlk başta. İnsanların bir inanç ve ideal uğruna yola çıktıkları noktada...” diyordu geçenlerde sahibem, bir gazeteciye. Lisenin dağılma saati olduğundan duyamadım soruyu. Sanat, elbette bir ifade aracı. Galeriler de daha cesur şimdi. Peki ben cesaretsiz miyim?
Arada politik işler oluyor elbet. Mesela Cem Aydoğan’ın Atatürk’ü bir insan ve arkadaş gibi gördüğü sergi. Atatürk New York’ta geziyor, sanatçıyla beraber rakı içiyordu hani. Yine Aydoğan’ın kızarmış ekmeklerden menkul terörist portreleri. Tanınıyorlardı üstelik. ‘Aaa bu şu, bu bu’ diyordu ziyaretçiler. Sonra laf aramızda küflendi onlar, renkleri değişti. Yeri gelmişken şimdi de benzer bir çalışması sergileniyor Aydoğan’ın. Tütün Deposu’nda. Anlatmayayım da meraklanıp kendiniz görün.
Asla sergilenmeyecek şey
Aynı gazetecinin “Galeri Apel’in asla sergilemeyeceği şey ne peki?” sorusunu duyabildim. Hemen cevap vereyim. Şiddet ve pornografi içeren çalışmalar sergilenemez burada. Yanlış anlaşılmasın, sansürden değil; biz galericek kaldıramayacağımız ve bakamayacağımızdan öyle şeylere. Arzu Başaran’ın ‘İhlal’i ayrıydı tabii. Şiddet, bunca zarif bir şekilde nerede karşımıza çıktı ki...
İyi-kötü, çoğunlukla mutlu, nadiren mutsuz nice gün geçti. Pek çok unutulmaz sergimiz oldu. ‘Kendine ait bir oda’yı görüp de unutan sanatsever var mı? Hele Bayram Candan’ın 650 saatini... Candan dedim de, sanatçının geçen yıl açtığı ‘Bu iş yerinde grev var’ sergisi geldi aklıma. Romantik değil, basbayağı komikti o. Dışarıya serginin adının olduğu kocaman bir afiş asıp altına ‘Resim İş-Heykel İş’ yazmıştı da gerçekten grev var sanarak üzülmüş, geri dönmüştü sanatseverler. Hey Allahım!
Ama yapılacak çok iş var daha. Sahibem mutluyken mutlu olduğunun herkesten çok farkındadır da –bilirsiniz; cıvıldar, gözleri parlar - konu başarı olunca yolun başında sanar hep kendini. Sanat öyle bir şey galiba. Hep eksik. Mutluluk deyince, özellikle bu günlerde Orhan Pamuk elbette... Eskiden, bu kadar ünlü bir yazar değilken, gelirdi arada sırada. Sergileri gezdiği de olurdu ama sohbet ederdi ekseriye sahibemle.
Öyledir zaten. Bir kere tesadüfle de olsa zilimi çalıp içeri giren, yolu düştükçe uğramayı adet edinir, yolunu düşürür hatta. Sadece sanat değil, eksik olan başka bir şey, sohbet de var diye içeride. Sanatçı, aydın ve galerici sohbeti. Çağırıyorum bir şekilde herkesi. Adımı ilk iki katında yer aldığım yüz kırk yıllık Apelyan Apartmanı’ndan aldığımdan ve kelimenin çağrı anlamı taşımasından belki de... Her varlık isminin anlamını üzerinde taşır ya... Çağırıyorum sanatçı, sanatsever, eş, dost ve mahalleliyi. Sağolsunlar hiç eksik olmuyor gelen gidenim. Merdivenlerimin dili olsa da konuşsa diyeceğim, onların tek bildiği gerine gerine ‘bizi Nevzat Sayın yaptı’ demeleri. Nevzat Bey’in çok emeği var üzerimde. O yüreklendirmeseydi sahibem beni almayabilir ve hayat, Armenak Usta’nın marangoz atölyesi olarak sürerdi ve ben şimdiye dek gördüklerimle şahit olduklarımı bilmeden, bir mütahitin ikna becerisiyle miladımı doldururdum.
Bulamayanlar mı var hala yerimi? O kadar söz verdi, bir tabela yapacaktı sözde Belediye. Neyse... Hatasıyla, sevabıyla, eksiğiyle, fazlasıyla 10 yılı geride bıraktık işte. Siz iyisi mi Fransız Kültür Merkezi’nden başlayın tura. Sonra buraya uğrayıp geçin Tütün Deposu’na. Mutlaka. Sonra önümüzde Frankfurt Kitap Fuarı’nda küçük bir sergi ve eee söylemiyeceğim gerisini.
Canan Pak’ın ‘Kendini Bana Göster’ isimli kişisel sergisi 11 Ekim’e dek Galeri Apel’de. ‘Benim Adım apel’ ise 10 Ekim’e kadar hem Fransız Kültür Merkezi’nde hem de 7 Ekim’e kadar Tophane’deki Tütün Deposu’nda. 212 292 72 36
Jülide Karahan /Yayınlanmamış yazı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder