1 Aralık 2008 Pazartesi

Urfa’da bir paylaşım sergisi

Urfa’da açılan ‘Kesit (Günümüz sanatından bir kesit)’ başlıklı serginin Anadolu’ya yardım götürmek gibi bir niyeti yok. Küratörü Fatih Balcı’nın da dediği gibi ‘Kesit’, sanatçıların üretimlerini paylaştıkları bir sergi sadece.

Urfa’da bir güncel sanat sergisi açıldı. Adı ‘Kesit’. Günümüz sanatından bir kesit mânasında... Eskiden kilise olan Kemalettin Gazezoğlu Kültür Sanat Merkezi’nde 13 Aralık’a dek sürecek serginin küratörü, sanatçı Fatih Balcı. Video yerleştirmelerin ağırlıklı olduğu serginin sanatçıları ise Denizhan Özer, Francois Daireaux, Gül Ilgaz, Güler Güngör, Johanne Helard, Maria Sezer, Şinasi Güneş ve Fatih Balcı. Şanlıurfa Valiliği ve Şanlıurfa Kültür Sanat Vakfı’nın desteklediği sergiyi küratörü anlattı.

Neden Urfa’da bir sergi?


Özellikle Urfa’da bir sergi açalım diye uğraşmadık. Heykeltraş Güler Güngör’ün tasarısı olarak başladı her şey. Güler Urfalı ve doğduğu topraklara elindekileri vermek isteyen biri. Bir sanatçı için elindekiler, üretimleri demek. Bu paylaşım genişledi ve biz de kendimizde birikenleri buraya getirdik. Bir dönem İstanbul’dan Adana’ya ‘Erzak’ diye bir sergi gitmişti. Bizimki kesinlikle öyle bir şey değil. Biz yardım falan getirmedik. Bu bir paylaşım sergisi.

Neden güncel sanat?


Bunun bir güncel sanat sergisi olduğu konusu tartışmalı aslında. Güncel sanat denen özgül sanatsal çerçeve, meseleleleri soğukkanlı bir hesaplamayla ele alan ve dışarıdan çalışan bir sanatsal tarz. Urfa’ya gelen sanatçı arkadaşlarımızın çalışmaları bu çerçeveye uyan kısımlar içerse de, uymayan kısımlar da içeriyor. Daha çok içeriden; duyan, hisseden, özdeşleşen işler var sergide. Ama eğer elimizdekiler güncel sanat diye nitelenen çerçeveye çok yakın görünüyorsa, öyle olsun. Bizim üretimlerimiz bunlardan ibaret.

Sergi tek atışlık mı; yoksa gelenekselleşme niyetinde mi?


Bu bir ilk sergi. Eğer herkes memnun kalırsa önümüzdeki yıllarda daha geniş katılımlı bir ikincisini yapmayı düşünüyoruz.

Sergi nasıl oluştu? Yani sanatçılar belirlendi ve Urfa için bir şeyler mi tasarlandı? Yoksa söylemek istediklerinize uygun iş ve sanatçıları Urfa’ya davet mi ettiniz?


Sergi, günümüz sanatının genel bir görünümünü Urfa’ya taşımak istedi. Sanatçılar bu çeşitliliği yansıtacak şekilde belirlendi. Çeşitlilik dediğimiz, günümüz sanatının uğraş ve ilgileriyle alâkalı. Bildik ve zaten tanınmış olan şeylerden çok, bugüne ait teknik yöntem ve konulara ilişkin bir kesit bu. Ama bu konuda biraz mahçubum. Çünkü Türkiye’de bir çok sergi, daha önce üretilmiş işlerin biraraya getirilmesi ve çevredeki sanatçıların çağırılmasıyla kotarılır. Kavrama ilişkin çalışma görmek oldukça güçtür. Yeni çalışmalar görmek daha da güç... Bunu bir mazeret olarak söylemek istemiyorum ama, bir ilk sergi olarak doğrudan şehirle ilgili bir kavram seçmedik. Eğer olursa, önümüzdeki yıllarda inşallah.

Diyarbakır’da yaşamış, Çanakkale’de yaşamaya devam eden bir sanatçı olarak Anadolu’da güncel sanata verilen tepkiyi nasıl gözlemliyorsunuz?


Diyarbakır’da hiç bir şeyin olmadığı, yaprak kımıldamayan dönemlerin ardından Diyarbakır Sanat Merkezi’nin açılışına tanık oldum. İlgi görülmeye değerdi. Panel ve sergiler büyük bir çoşkuyla karşılandı. İstanbul’da bir çok panelde, panelist sayısı kadar izleyici bulunmadığı düşünülürse, bu oldukça anlamlı. Anadolu’da sanata olan ilgi, metropollerdeki tepkiden daha fazla. Bunun; metropollerdeki fazla sayıda etkinlik, ulaşım güçlüğü, hayatın yıpratıcılığı, etkinliklerin niteliğinin sorgulanabilir olması gibi nedenleri var kuşkusuz. Buna karşın Anadolu; bir şeylerleri değiştirmek, kendi içinde bulunduğu tekdüzeliği aşmak, dünyada olan bitenle daha çok bütünleşmek ve çağdaş dünyanın üretimlerinden daha çok pay almak isteyen kitlelerle dolu.

‘Anadolu’da bir şeyler yapalım’, ‘Sanat orada da var’ ya da ‘Sanatı oralara da götürelim’ gibi pek çok söylem var. Bu yönelişin sebebi ne?


Bu, aslında İstanbul gibi şehirlerin kendilerine buldukları bir çıkış. Büyük şehirlerde sanat ve sanatçı her anlamda sıkıştı. Sanat çevresi, hem üretim hem de tüketim açısından bir darboğazda. Sanat, kendi yerini ve işlevini büyük şehirlerde bulamıyor artık. Sanatçı; ne yapacağını bilmediği gibi, yaptığı şeyin etkisi ve inandırıcılığının zayıfladığının da farkında. Bu anlamda Anadolu, sanat çevresi için yeni bir enerji. Sanatçı; bir yandan Anadolu’da edindiği yerel malzemeyle uluslararası arenada kendine yer bulurken, diğer yandan kendini hâla bir şeyleri değiştiren bir özne olarak görebiliyor burada.

Peki, oradan İstanbul nasıl görünüyor?


İlk ve ağır basan yan, İstanbul’un bir arzu nesnesi olması. İstanbul kökenli sanatçı ve etkinlikler, ulaşılmaya çalışılan hayatın bir parçası olarak görülüyor. Bu yüzden İstanbul’dan gelen her şeye dikkat kesiliniyor. Diğer taraftan İstanbul, bir kuşku nesnesi. ‘Niye gelmişler ki’ diye bir kuşku gelişebiliyor. Sizin de merak ettiğiniz gibi ‘niye Urfa, niye bu çalışmalar?’

Niye Urfa, niye bu çalışmalar? Herkes sanatı sevsin diye mi?


Elbette sanatın sevilip yayılmasını isteyen pek çok samimi sanatçı var. Ama o kadar basit bir duyguyla hareket edildiğini sanmıyorum. Her sanatçı, doğası gereği, yaptığı çalışmaların kendisine dönmesini ve kendi ‘mitolojisini’ kurmasını ister. Şu an için durum, ekonomik rantın çok uzağında. Buradan paralar kazanıldığı düşünülmesin. Ama sanatsal bir rant ve getiri var. Zaten Türkiye’de, sanatsal alandaki gerilimin nedeni; ekonomik çatışmadan çok alana ilişkin iktidar talebinde yatar.

Sergi, genel anlamda günümüz sanatından bir kesit sunuyor. Peki, özel olarak demek istenen bir şey de var mı?


Sergi, aslında tüm bu konuştuklarımıza ilişkin bir şey demek istiyor. Günümüzün sanatsal panoraması nedir? Günümüz sanatı nelerle uğraşır? Sanaçılar ne kadar yerelden, bizden ve sizden konuşabilir; içtenlik ve duyarlılıklarını nasıl sürdürebilir? Sanatçı, içinde devindiği zaman ve mekânla nasıl ilişki kurabilir? Bir sır vermek gerekirse, serginin ana başlığını ‘Kesit’le birlikte ‘Gereksiz bir sergi’ koyacaktım ben. Çağdaş bir serginin günümüzde ne kadar çalışacağını merak ettiğim için... Gerekli mi gerçekten? Sonra vazgeçtim. Bence, Urfa’da metropollerden daha çok çalışıyor bu arada. Bir de ‘Gereksiz bir sergi’yi ileride yapacağım, patenti bana aittir, kimse yapmaya kalkmasın!

Sanatla uğraşan, ekmeğini dolaylı da olsa sanattan yiyen birinin bu lafı etmesi abesle iştigal değil mi?


‘Gereksiz bir sergi’ lafı, söylediğiniz gibi ilk bakışta biraz abesle iştigal. Zaten bu yüzden Urfa’daki serginin başlığı olamadı. Gereksiz bir sergi yapmak gibi bir niyetimiz yok elbette. Tam tersi, çok gerekli bir şey yapmak istiyoruz. Sorun şu: Gerekli bir şey yapılabilir mi? Günümüz sanatçısı, yaptığı şeyin, muhatabı olup olmadığından emin değil. Bu, daha önceleri ‘Sanat, bilim gibi bir etkinliktir ve dar bir çevrenin izlemesi içindir’ gibi bir söylemle aşılıyordu. Ama bugün bu da yeterli değil. Günümüz sanatçısına, kendiliğinden ve boşlukta çalışır gibi bir duygu eşlik ediyor. Gereklilik ve gereksizliği anlama çabası aslında bu. Olumlu bir cevap bulma çabası... Umarım, gerekli olduğunu görürüz.


Jülide Karahan

Milliyet Sanat/Aralık

...

Hiç yorum yok: