27 Ağustos 2009 Perşembe

Fransa’da Türkiye Mevsimi

Taksi, Paris Charles de Gaulle Havaalanı’ndan aldığı bagajsız ufak tefek hanımefendiyi şehir merkezine, Louvre Müzesi’ne bağlı Tuileries Bahçeleri’ne götürüyordu. Açık olan radyo istasyonunun kalın sesli DJ’i; ‘Saison de la Turquie en France’tan (Fransa’da Türkiye Mevsimi) bahsediyordu. Cezayir kökenli hoş sohbet taksi şoförü, “Daha önce de bir sürü Mevsim gördük ama bu defa sanki bütün Paris Türklerden bahsediyor.” dedi ve ekledi: “Hanım gitmiş geçenlerde, tam da sizin geçeceğiniz yerde bir kahvehane kurmuşlar; mis gibi Türk kahvesi ikram etmişler. Mutlaka uğrayın…”

Televizyonlar, radyolar, gazeteler… Bir şekilde herkes ‘Fransa’da Türkiye Mevsimi’ni konuşuyor. Ve görünen o ki, etkinlikler silsilesinin süreceği 9 ay boyunca konuşacak da… 2006 yılında dönemin Fransa ve Türkiye Cumhurbaşkanları tarafından karara bağlanan ‘Fransa’da Türkiye Mevsimi’, iki yıllık bir hazırlık süreci sonrasında layıkıyla başladı. Eiffel Kulesi’nin gölgesinde, Trocadéro Meydanı’nda Mercan Dede konseri ve Anadolu Ateşi gösterisiyle...

Fransa ve Türkiye Dışişleri Bakanlıkları’nın desteği, İKSV ve CulturesFrance organizasyonuyla 2010 Mart’ının son gününe dek sürecek Mevsim; tüm boyutları ve renkleriyle bugünkü Türkiye’yi anlatma niyetinde. Fransa’nın Paris, Marsilya, Lille, Strasbourg ve Bordeaux başta olmak üzere 80’e yakın yerleşim bölgesinde plastik sanatlardan sinemaya, tarihten edebiyata 400 kadar etkinlik var.

Mevsim’in bu kadar geniş bir coğrafyaya, hatta neredeyse tüm ülkeye yayılması Fransa için bir ilk. Fransa 1985’ten beri bir yandan yabancı ülke mevsimleri, bir yandan da diğer ülkelerde Fransa mevsimleri düzenliyor ama bu kadar etkili bir başka örneğin yaşanmadığında herkes hemfikir. Bu tür mevsimler Paris başta olmak üzere bir iki şehirle sınırlı kalırmış genelde. Oysa Türkiye Mevsimi küçük köylere kadar ulaştı. Örneğin Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Cem Sultan’ın 1486-1488 yıllarını geçirdiği Limousin Bölgesindeki Bourganeuf köyüne...

Fransa’nın Dışişleri ve Kültür Bakanlıkları, kamu ve özel sektördeki kültür kurumları ve tüm yerel yönetimleri Mevsim’i destekliyor. Emekli Büyükelçi Necati Utkan ve Axa şirketler grubu Başkanı Henri de Castries etkinliğin başkanları, Fransız Büyükelçiliği eski Kültür Müsteşarı Stanislas Pierret ve İKSV Genel Müdürü Görgün Taner de organizasyon komiserleri olarak görev alıyor.

TARİHİ İLİŞKİLER

Mevsim’in bu kadar desteklenmesinde kökleri 15. yüzyıla kadar uzanan Türkiye-Fransa ilişkileri önemli rol oynuyor. 5361 Türkçe kelimenin Fransızca kökenli olduğu düşünüldüğünde ilişkilerin ne denli derin olduğu anlaşılıyor zaten. Mevsim biraz da Fransa-Türkiye ilişkilerini göz ardı edenlere cevap niteliğinde.

“Fransa’daki Türk imajı her zaman olumlu olmayabilir. Ama Türkiye hareket eden ve değişen bir ülke. Sadece kendini Fransa’da yeteri kadar tanıtamadı.” diyor ve ekliyor Pierret: “Ancak Mevsim’i siyaset için bir araç olarak görmek doğru olmaz. Mevsim, her şeyden önce kültürel bir organizasyon. Önemli olan Türk kültürünü tanımak, önyargılardan kurtulmak ve her alanda karşılıklı diyalog başlatmak.” “Mevsim’in iki ülke arasında siyasi yakınlaşmalara vesile olacağına dair kuvvetli mesajlar var.” diyen Görgün Taner’e göre ise kültür ve sanatın sosyoekonomik ve siyasi gündem üzerindeki olumlu etkisi kaçınılmaz.

ETKİNLİK SİLSİLESİ

Kültürel etkinlik takibinin yaşamın önemli bir parçası olduğu Fransa’da, dokuz ay aynı heyecanı ve ilgiyi ayakta tutmak kolay değil. Ama Fransa’daki kültür sanat etkinliklerinin yüksek standardını göz ardı etmeyen ve iki sene boyunca özenle çalışan Türk ekip, yabancı kültürleri keşfetmeye meraklı Fransızların ilgisini ve merakını tatmin edecek çok çeşitli bir program hazırladı. “Programın temel ekseni dün, bugün ve yarın arasındaki köprüyü kurmak. Hedefimiz Fransızlara, Türkiye’nin geleceğin Avrupa kültürüne yapacağı katkıları göstermek.” diyen Taner, her disiplinde çağdaş bir yaklaşımla Türkiye’yi anlattıklarını söylüyor.

Güncel sanat, Mevsim’in öne çıkan ayaklarından biri. Uluslararası alanda kendini ispat etmiş Türk sanatçıların yapıtlarının yer aldığı ve Fransa’nın önemli güncel sanat küratörlerinden Caroline Naphegyi tarafından düzenlenen ‘İstanbul Traversée’ sergisi, bu modern bakışın en önemli göstergesi.

Atlanmaması gereken bir diğer şey de Fransız yetkililerin, projelerin gerçekleşmesi için adeta seferber olduğu. Örneğin Tuileries bahçelerinde inşaat yapılmasına Louvre’un tarihinde ilk defa izin verilmiş. Bahçede, yaklaşık 600 metrekarelik bir alan üzerinde, mimari tasarımı Han Tümertekin tarafından yapılan ve Mevsim’in Paris’teki buluşma noktası olarak düşünülen bir Türk Kahvesi inşa edildi. 17 Temmuz’da Kudsi Erguner’in yönetimindeki ‘Trakya’nın Bohemleri’ konseriyle açılışı yapılan mekân, 8 Ağustos’a kadar açık. Türk kahvesi konsepti etrafında gerçekleşen tadım ve sohbetlerin eşlik ettiği mekân, İstanbul ve kahve kültürünü anlatan müzikli edebiyat okuması ‘Kahve Bahane’nin iki gösterisinin de ev sahibi. Geleneksel Türk kahvehanelerinin çağdaş bir yorumu olarak tasarlanan kahvehanede zengin tarihsel mirastan beslenen fakat bu mirasa çağdaş bir sunum getiren konserler, atölye çalışmaları ve sergiler var.

Türkiye Mevsimi’nin bir diğer ayrıcalığı da Paris Belediyesi’nin, Eiffel Kulesi’nin Türk bayrağı renkleriyle ışıklandırılmasına verdiği izin. Söylenen o ki bugüne kadar Eiffel sadece Brezilya ve Çin sezonu için ışıklandırılmış. Eiffel Kulesi, 8-29 Ekim tarihleri arasında 21 gün boyunca kırmızı ve beyaz renkte aydınlatılacak. Işıklandırma, Fransa’nın itibarlı sergi mekânlarından Grand Palais’de ‘Bizans’tan İstanbul’a: İki Kıtanın Limanı’ sergisinin açılışıyla başlıyor. Ocak 2010’a kadar sürecek sergide; Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi gibi önemli Türk müzelerinin yanı sıra Louvre Müzesi, Fransa Ulusal Kütüphanesi ve önde gelen Avrupa müzelerinin koleksiyonlarından seçilen eserler yer alacak.

BİR FİNCAN KAHVE

Mevsim, oldukça verimli ve uzun soluklu ilişkilerin kurulmasına kapı aralıyor. Türkiye’deki ve Fransa’daki birçok sanatçı ve kültür kurumu şimdiden ortak projeler üretmeye başladı bile. Geçtiğimiz Ekim ayındaki açılışından bu yana Fransa’nın önemli sanat platformlarından olan 104, İstanbul’daki Garajistanbul ile ortak projeler geliştiriyor. Paris’teki Cité International des Arts’ta Türkiye’den sanatçıların çalışmalarına 20 sene olanak verecek bir atölye kiralandı.

Fransa’nın 80’e yakın noktasında 400 etkinlik demek; edebiyattan müziğe, sinemadan güncel sanata, klasik müzikten tiyatroya, danstan sokak sanatlarına uzayıp giden kocaman bir liste demek. Bu bir anlamda Türk kültürünün ‘Tour de France’ı. Mevsim sayesinde Türkiye, önümüzdeki 9 ay boyunca; Fransa’nın kültür, politika ve ekonomi gündeminde üst sıralarda yer alacağa benziyor. Gerçi Fransızca’da “Bir kırlangıçla bahar gelmez” diye güzel bir deyiş var. Ama unutmayalım ki bizim de bir fincan kahvemizin kırk yıllık hatırı…


JÜLİDE KARAHAN

SKYLİFE / AĞUSTOS 2009

..........

Hiç yorum yok: