27 Ağustos 2009 Perşembe

Konserler sponsorun cebinde

Geçtiğimiz günlerde internet sitelerinde ve gazetelerde merakla ve biraz da kuşkuyla okuduğumuz bir haber vardı: "Pop müziğin kraliçesi Madonna 5 Eylül'de İstanbul'da." Madonna 1993'te Türkiye'ye gelmiş ve İnönü Stadı'nda konser vermişti. Bir kez daha gelir miydi? Sonucu ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz.

Madonna'nın ve onun gibi pek çok dünyaca ünlü ismin gelip gelmemesi, bütünüyle sponsor bulunmasına bağlı sonuçta. Bulunursa gelecek; bulunmazsa gelmeyecekler... Türkiye'deki hayranları, sponsor bulunamadığı için hâlâ/henüz U2, Red Hot Chili Peppers, Coldplay, Britney Spears, Celine Dion ve Michael Buble gibi isimleri beklemeye devam ediyor ve daha da bekleyecek gibi.

Listenin üst sıralarındaki bir isim, Leonard Cohen ise geçtiğimiz hafta aradaki farkı kapatarak İstanbul'a geldi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) elini taşın altına koydu ve maliyeti 1,5 milyon TL'nin üzerinde olan Cohen konserini sponsorsuz gerçekleştirdi. Peki, sponsor olmadan, sadece bilet gelirleri masrafları karşılayabilir mi? Ucu ucuna...

Uluslararası İstanbul Caz Festivali Direktörü Pelin Opçin Çorumluoğlu'nun deyişiyle "Davetiye uygulamasının tamamıyla kalktığı ve fiyatların optimum düzeyde tutulduğu konserde gelir-gider dengesi başa baş." Cohen'in 5-6 Ağustos günlerinde Harbiye Açıkhava'da verdiği konserin en ucuz ve en pahalı biletleri 102 ile 275 TL idi. Opçin'in verdiği bilgiye göre biletler, yüzde 80-90 oranında satıldı. Cohen'i iki günde yaklaşık 10 bin kişi dinledi. Opçin'e göre sponsorsuz konserin iki sebebi var. Bir: Bu düzeydeki sanatçıların sponsorlarla yan yana dururken tüm kontrolün kendilerinde olmasını istemeleri ve alışılagelenin aksine pazarlamaya yönelik bir yol izlenememesi. İki: ekonomik kriz.

GNL Entertainment kurucu başkanı ve Türkiye Eğlence Sektörü Derneği (TESDER) Başkan Yardımcısı Alp Çağrı Günal da "Geçtiğimiz 6 ay sponsorluk açısından epey kötüydü." diyerek ikinci sebebi destekliyor: "Sponsorluk anlaşmaları genelde ekim-şubat aylarında yapılır. Sonra zaten tanıtımlar başlar. Bu yıl o aylar çok kritik geçti. Firmalar sponsorluk anlaşmalarını durdurdu. Zaten önce sponsorluk, sonra reklam, sonra da personelden feragat edilir." Yabancı sanatçıları Türkiye'ye getirmek oldukça zor. Pazarın yüzde 90'ı İstanbul'dan oluşuyor. Biletler, Biletix verilerine göre hayatında en az bir kez yabancı bir konsere gitmiş 600 bin kişi tarafından satın alınıyor. Bilet fiyatları genellikle Avrupa ortalamasının altında kalsa da maliyetler Avrupa ile aynı. Bu da şöyle bir açmazı getiriyor beraberinde: Bilet fiyatları düşük tutulursa sanatçının parası ödenemiyor. Bilet fiyatları yüksek tutulursa da konsere ilgi azalıyor.

Uluslararası sanatçıların istediği ücret standart olsa da Türkiye konser rotasına biraz uzak kaldığı için ekstra ödemeler gerekebiliyor. Paul Anka, Emma Chapplin, Suzanne Vega, The Cardigans, Roger Waters, Gloria Gaynor, Mario Frangoulis, Depeche Mode, Demis Roussos ve Sarah Brightman gibi isimleri Türkiye'ye getiren Alp Çağrı Günal, 90'lı yılların ilk yarısındaki stadyum konserlerini hatırlatıyor ve ekliyor: "Demek ki başarılabiliyor. 1993 yılında dokuz stat konseri oldu. Bryan Adams, Sting ve Scorpions'ı İKSV yaptı. Guns'n Roses, Elton John, Metallica, Michael Jackson, Bon Jovi ve Madonna'yı da Ahmet San."

Konu, gideri ve prestiji fazla, geliri az olan bir iş olunca her yol sponsorluğa çıkıyor. Ama sponsorluk kısa vadede maddi sorunları çözse de sponsor üzerinden dağıtılan bedelsiz biletler ve davetiyeler uzun vadede bilet alma alışkanlığını yok ediyor. Büyük organizasyonlarda konsere giden her 10 kişiden 3'ünün davetiyeli olduğunu söylüyor ve ekliyor Günal: "Bu konuda TESDER olarak ne yapılabileceğine dair bazı çalışmalar başlattık. Çünkü biletsiz konsere gitmek bir alışkanlığa dönüşüyor ve bir şekilde bunun önüne geçilmeli..." Leonard Cohen konseri bu konuda öncü durumda. Çünkü İKSV, gazeteciler ve kendi çalışanları dahil, konserde davetiye uygulamasını tamamen kaldırdı. Konserin tek geliri bilet satışlarıydı.

İKSV eski yöneticilerinden Ahmet Erenli, normalde gelirlerin yüzde 75'inin sponsorlardan, yüzde 20'sinin biletlerden ve yüzde 5'inin devlet tarafından karşılandığını söylüyor ve ekliyor: "Sponsor olmazsa etkinlik ya iptal edilir ya da zarar etme pahasına yapılır. Ki bu başlarına geldi de. Her yıl gerçekleşen İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali, sponsor gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle 1993'ten beri iki yılda bir yapılıyor."

Sponsorluk Yasası ne diyor?

14 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilen 5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu (sponsorluk yasası) sponsorluğu yaygınlaştırarak kültürün özelleşmesi sürecini hızlandırdı. Bu yasaya göre genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulu tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflar veya bilimsel araştırma faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmesi uygun görülen faaliyetlerle ilgili harcamalar ile bağış ve yardımların tamamı; Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi matrahından indirilebiliyor. Bu kanun, festivallerin web sayfasında kamuoyuna duyurulmuş. Açıklamaya göre, Kurumlar Vergisi yükünün yaklaşık yüzde 33 olduğu Türkiye'de, 300 bin dolar katkıda bulunan bir kurum, bu bedelin yüzde 33'ü olan 99 bin doları vergiden düşebilecek.

DENİZ ILGIN

ZAMAN GAZETESİ/ KÜLTÜR SANAT/ 15 AĞUSTOS 2009

........

Hiç yorum yok: