21 Aralık 2010 Salı

2011 YOK!

İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkentliği macerası sona yaklaşıyor. “Ya sonrası; yani 2011, 2012, 2013 diyoruz…” Aldığımız cevap net: “2011 ve sonrası diye bir şey yok.”


2010 bitiyor. İstanbul’un, Haliç'teki görkemli havai fişek gösterisiyle başlayan 2010 Avrupa Kültür Başkentliği’yle birlikte… İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajans Başkanı Şekib Avdagiç bitişe sayılı gün kala sorularımızı cevapladı.

En çarpıcı, en etkili proje hangisiydi?

Kategorize etmek hiç arzu ettiğimiz bir şey değil. Bütün projelerimiz kendi sanat dalları itibariyle önemli.

Avrupa Kültür Başkentliği’ni ‘kent pazarlama modeli’ olarak kavrayıp avantaja dönüştüren ilk kent 1990 Avrupa Kültür Başkenti Glasgow (İskoçya). Bunca yıl sonra başarısı hâlâ herkesin dilinde olan Glasgow’da üç önemli konser gerçekleşmiş: Pavarotti, Paul Mc Cartney ve Wings ile Frank Sinatra... Herkes bu üç konseri 1990 tecrübesinin en çarpıcı olayları olarak hatırlıyor. Bu taraftan bakarsak İstanbul’da ne hatırlanacak?

Glasgow’la İstanbul’u karşılaştıramayız. İstanbul 8000 yıllık tarihiyle pek çok imparatorluğa başkentlik yapmış bir şehir. Bir iki konserle hatırlanmaktan öte bir şeyler var burada. Biz bunları ortaya koyma gayreti içinde olduk.

Sürdürülebilir projelerimiz hangileri? Yani 2020’ye geldiğimizde anacağımız, ‘bu uygulama 2010’da başlamıştı’ diyeceğimiz…

Salı Pazarı’ndaki eski bir antrepoyu ‘Sanat Limanı’ ismiyle kamusal bir sanat mekânı haline getirdik. ‘Sanat Limanı’ çok güzel bir sergi alanı oldu. Birçok genç arkadaşımızın işleri orada görücüye çıktı. Biz altyapıyı kurduk, mekân problemini çözdük. Bundan sonrası genç sanatçılarımızın işi… Faaliyetlerini kendi imkânlarıyla sürdüreceklerdir.

Festivaller için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?

Tabii ki. Opera, dans ve şiir gibi festivallerin başlamasına ön ayak olduk. Temelleri atıp altyapıları oluşturduk. Onlar sponsor desteğiyle yola devam edecektir bundan sonra.

Kişisel olarak keyifle takip ettiğiniz etkinlikler nelerdi?

Ben her şeyi, bütün disiplinleri yakından izlemeye çalıştım. Birini öne çıkaramıyorum.

Şöyle soralım: Eğer gitmediysek neleri kaçırdık?

Topkapı Sarayı’ndaki ‘On Bin Yıllık İran Medeniyeti ve İki Bin Yıllık Ortak Miras’ ile yine oradaki ‘Moskova Kremlin Sarayı Hazineleri Topkapı Sarayı'nda başlıklı sergileri kaçırdınız. Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki ‘Efsane İstanbul: Bizantion'dan İstanbul'a - Bir Başkentin 8000 Yılı’ başlıklı sergiyi görmediyseniz yazık oldu. Santralistanbul’daki ‘İstanbul 1910 – 2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi’ de, eğer görmediyseniz, kaçırdıklarınız arasında.

Kaynaklar en çok nelere harcandı?

Yapım ve restorasyon projelerinin bütçeleri çok yüksekti. En önemli kaynaklarımızı Ayasofya ve Topkapı içindeki restorasyonlara harcadık.

2011 Ocak itibariyle neler olacak?

Bizim 2011, 2012, 2013’ümüz yok. Biz 2010 yılına özgü bir kuruluşuz. 2010 sonu itibariyle icraatımız tamamlanmış olacak. Etkinlikler bitecek. 6 aylık bir raporlama ve bürokratik işlemler döneminin ardından, Haziran 2011 itibariyle de işimiz tamamen bitecek.

2002 Avrupa Kültür Başkenti Brugge, 2002’yi gelecek yıllar için bir başlangıç kabul edip bağımsız organizasyonunu muhafaza etti ve etkinlikleri sürdürdü. Böyle bir şey İstanbul için mümkün değil mi?

Avrupa Kültür Başkenti olmuş pek az şehir bu projeyi uzun vadeli bir olaya dönüştürdü. Brugge ve Lille gibi… İstanbul için Avrupa Kültür Başkentliği kendi dönemi içinde icra edildi ve tamamlandı. 2011 diye bir şey yok. Şimdilik durum bu.

Hayal kırıklıkları var mı? Şunu yapmakta geciktik, bunu düşünemedik ya da şunu şöyle yapsaydık gibi…

En çok üzüldüğümüz konu Atatürk Kültür Merkezi. Binanın restorasyonunun bitmesi için çok büyük gayret gösterdik. Projelerin hazırlanması, ihaleler… Mahkeme engeliyle karşılaştık, o engelin ortadan kalkması için tarafları bir araya getirdik ve uzun bir süreç geçirdik ama maalesef taraflar anlaşma sağlayamadı. Elimizde olmayan, bizim dışımızdaki sebeplerden dolayı Atatürk Kültür Merkezi’ni yenileyemedik, üzgünüz. İstanbul için hâlâ büyük bir sıkıntı bu.

Başka?

Çok fazla hayal kırıklığımız yok. Patinaj yaptığımız çok fazla proje olmadı. Altından kalkamayacaklarımızı zaten baştan kabul etmedik.

Epey eleştiri oldu. Özellikle nüfuz edememe odaklı… Onlara ne dersiniz?

Kahvelerde oturup çay kahve içerek değerlendirme yapmak son derece gerçek dışı. 1.5 yıldır hayata geçirdiğimiz proje sayısı 600. İstanbul’un kelli felli bir sürü kurumu var; hangisi bu kadar sürede bu kadar projeyi, farklı disiplinlerde üstelik, hayata geçirdi? Bu kadar kısa zamanda, bu kadar farklı disiplinde, bu kadar projeyi hayata geçiren başka bir kurum olmadı; olma ihtimali de yok. Bu eleştirileri doğru, gerçekçi ve şık bulmuyorum.

Eleştirisi haklı olan bir durum var mı? Şunu eleştirseler haklılar dediğiniz…

Biz kendi eleştirimizi yapıyoruz. Şu var: Bu kadar çok proje başvurusuyla karşı karşıya kaldığımız bir mekanizma oluşturmakla hata etmişiz. Bu kadar çok sayıda proje başvurusu bizim işleyişimizi olumsuz etkiledi. Sınırlı başvuru ve sınırlı kabulü baştan tarif edebilmiş olsaydık Ajans çok daha verimli çalışırdı.

Son olarak ve kısaca İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması İstanbul’a ve İstanbulluya ne kattı?

İstanbul 100’ün üzerinde restorasyon çalışmasıyla yenilendi. Şehir, ‘Adalar Müzesi’nden ‘Sanat Limanı’na pek çok yeni yapıya kavuştu. İstanbul’un tamamını kapsayan bir proje bu. İlk defa Tuzla’dan Küçükçekmece’ye, Beykoz’dan Şile’ye şehrin tamamına yayılan… Tüm İstanbul ve tüm İstanbullularla buluştuk, öyle ya da böyle. Öğrenciler, kültür yöneticileri ve sanatçılar bir araya geldi. Herkese proje yapma imkânı verdik. Ciddi bir proje hazırlama ve sunma kültürü oluştu. Ajansta 75 kadar genç arkadaş çalıştı. Onlar İstanbul’un kültür sanat hayatında etkin olmaya devam edecek.

JÜLİDE KARAHAN / SKYLIFE ARALIK

........

Hiç yorum yok: