Türkiye’nin
başarılı genç sanatçılarından Seydi Murat Koç,
bundan 5 sene önce gelecek vaat ediyordu; şimdiyse geleceğin ta kendisi.
Seydi
Murat Koç, 2 Ekim – 2 Kasım tarihleri
arasında ‘Vertigo’ isimli kişisel sergisiyle Çağla Cabaoğlu Gallery’de olacak. Akrilik ve yağlı boya kullanarak
ürettiği son resimlerinde tuvalin dört kenarlı yapısının dışına çıkan sanatçı; bir
yandan mimari yapılar ve kent
siluetlerini yeniden yorumluyor, diğer yandan da bir sonraki serisinin
ipuçlarını veriyor. İlgilisine…
Sıçramalar
serinizde figür, daha doğrusu insan ve onun duygusu ön plandayken şimdi şehir
ve mimari, yani mekân problemi birinci. Neden?
Sıçramalar serisi; yaşadığımız dünyanın bir rönesansa,
bir sıçramaya ihtiyaç duyduğu fikrine dayanıyordu. O seride insan ön planda
görünüyordu ama aslında onun bireysel ivmesi ve atağı ile toplumun geneline bir
gönderme yapıyordum. ‘Vertigo’ sergimde yer alan ‘Yerden Yüksek’ serisinde ise,
yine insanın toplumsal boyuttaki paylaşımını ve bireysel olarak günlük
hayattaki çelişkilerini kent hayatının temelini oluşturan mimari yapılar ve
kent siluetleri üzerinden aktarıyorum.
Peki
insan… Şimdi sadece bir destek olarak mı var resminizde? Yani merkezden çıktı
mı?
Aksine, insan olgusu her zaman işlerimin
merkezinde. Mimari anlamda dünyayı yeniden kurgulayan insan, hem kentin baş
döndürücü döngüsü içinde yaşayan hem metropolün çelişkileriyle yüzleşen hem de
toplumsal düzenleri oluşturan faktörler olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın
iktidar ve güçle geliştirdiği gergin ilişkiyi ve bunun insan üzerindeki
etkilerini, kentlerin tarihsel dokusu ve çağdaş mimarinin karşıtlığı üzerinden
anlatıyorum.
Kent
siluetleri ve mimari yapılarla uğraşmanız kentsel dönüşümle ilgili birtakım
ciddi duyarlılıklarınız olduğunu da düşündürüyor. Öyle mi? Örneğin… Şu anda
içinde yaşadığınız kent İstanbul ve yeni bir kentsel dönüşüm yasası söz konusu.
Size ve sanatınıza nasıl yansıyor bu?
Yeni serideki resimler İstanbul’la birlikte dünyadaki
önemli ekonomi merkezlerinin siluetlerini içeriyor. Bununla birlikte
çalışmalarımda, dünyanın önde gelen mimarlarının yaptığı ve kendileri sanat
eseri niteliğindeki mimari yapıları kullandım. Türkiye’de böyle tasarımlar yok,
çünkü her şey ekonomiye ve para düzenine hizmet ediyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki
mimari yapılaşma, sanata ve kültürel gelişime hizmet etmekte aslında. Kentsel
dönüşümün en ideal hali alt yapısal dönüşüm. Eğer alt yapı sağlam değilse,
üstüne ne koyarsanız koyun, durmaz! Bu dönüşüm ancak doğayı hiçe saymadan,
onunla bütünleşerek ve insan faktörünü merkeze koyarak gerçekleşebilir. Öyle de
olmalı.
ON YIL
ÖNCE HER ŞEY DAHA ZORDU
Sizin
için dönüm noktası neydi? Tanınırlık adına… Mesela Milliyet Sanat’ın kapağına
taşınmak ya da RH+Sanat Dergisi’nin düzenlediği yarışmada ‘2005 Yılı Genç
Ressamı’ seçilmek…
Bu saydıklarınız kendi ilerleyişim içinde bana çok
iyi basamak oldular. Yılın Genç Ressamı seçilmek o dönem için önemliydi,
basında yer almak ve bilinirliğimin artması adına da çok iyi bir gelişmeydi.
Genç bir sanatçı olarak gözde sanat dergilerinden birinin kapağında yer
almaksa, hedeflerim doğrultusunda attığım adımların doğruluğunu onaylamış oldu.
Yarışmaları epey iyi değerlendiren bir
sanatçısınız. Önemli ve gerekli mi bu? Şimdi yarışmalara nasıl yaklaşıyorsunuz?
Devam mı?
Türkiye’de genç bir
sanatçı olarak çalışmalarımı çeşitli platformlarda sergileme imkânı on yıl
öncesinde daha zordu. Bu yarışmalara katılmak hem sanat ortamındaki
görünürlüğümü arttırdı, hem de sonraki çalışmalarım için finansal kaynak
yarattı. Şimdi ise, profesyonel bir galeriyle çalışıyorum; böylelikle
çalışmalarım hem yurt içinde hem de yurt dışında temsil ediliyor.
Neredeyse her yıl yeni bir kavram/seri
deniyorsunuz. Nasıl karşılanıyor bu?
Şu ana kadar yaptığım tüm
seriler, gündemde ve çevremde olup bitenlere verdiğim yanıtlar olarak
okunabilir. Kavramsal olarak hepsi zincirin parçaları gibi birbirini takip
ediyor.
Üretim sürecinizde bilgisayardan ne kadar destek
alıyorsunuz?
Çalışmalarımın eskiz
aşamalarında tasarım programlarını yoğunlukla kullanıyorum. Özellikle son
çalışmalarımda mimari yapılanmanın sosyal ve toplumsal karşılıklarına
değinirken, mimari manipülasyonun foto-kolaj tekniğiyle yeniden manipülasyonunu
sağladım. Bu yöntemle var olan gerçekliği yeniden kurgulayarak kendi
gerçekliğimi oluşturdum.
Eylül’de bir işinizle Kore’deydiniz. Ekim’de İstanbul’da
kişisel serginiz var. Sonrası için ne planlıyorsunu?
Evet bir önceki serim ‘Teğet’ten
bir çalışmamla Kore’deki ‘Encounters’ sergisinde yer aldım. Haziran 2012’de de
Art Basel The Solo Project’te ‘Yerden Yüksek’ serisinden birkaç çalışmam sergilendi.
Ekim 2012’de açılacak ‘Vertigo’ sergimden sonra ise daha çok yurt dışı projelerinde
yer alacağım.
........
SEYDİ MURAT KOÇ
Seydi Murat Koç 1981 yılında Akşehir'de
doğdu. 1998 yılında girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim
Anasanat dalından 2002’de mezun oldu. 2006 yılında aynı üniversitede
yüksek lisans eğitimini tamamladı. RH+Sanat Dergisi’nin düzenlediği yarışmada
‘2005 Yılı Genç Ressamı’ seçilen sanatçı, resim ve özgün baskı resim
çalışmalarını İstanbul Moda'da bulunan özel atölyesinde sürdürürken bir yandan
da Doğuş Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor.
JÜLİDE KARAHAN
TELGRAF EKİM 2012
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder