10 Ekim 2012 Çarşamba

MONET’NİN PİPOSU, GÖZLÜĞÜ VE PALETİ



Açıldığı günden bu yana Picasso, Rodin, Dali ve Rembrandt gibi isimleri ağırlayan Sakıp Sabancı Müzesi’nin yeni konuğu Fransız Ressam Claude Monet.



Nasıl ki… Londra’ya giden ve sanatla biraz ilgilenen her turist Tate Modern’i ziyaret ediyorsa; İstanbul’a gelenler de Sabancı Müzesi’ni görmeden dönmüyor geriye. 2002’de açılan ve geçtiğimiz aylarda 10. yaşını kutlayan müze, biraz da bu vesileyle, çok konuşulacak bir sergi daha hediye ediyor sanatsevere. 9 Ekim – 6 Ocak tarihleri arasında ziyaret edilebilecek serginin ismi ‘Giverny Bahçesi’. Claude Monet'nin (1840 – 1926), yaşamının son 30 yılını adadığı bahçe resimlerinin çoğunlukta olduğu sergide; Monet ve eşi Camille'in Auguste Renoir imzalı portreleri ile kişisel eşya ve fotoğrafları yer alıyor. Üstelik kişisel eşyalar arasında onun için pek kıymetli olan piposu, gözlüğü ve paleti de bulunuyor.

Paris Marmottan Monet Müzesi işbirliğiyle İstanbul'a gelen serginin en önemli tarafı, ressamın sadece 40 kadar tablosu ve birkaç kişisel eşyasıyla değil; tüm yaşamı, sanat tarihindeki yeri ve dönemiyle anılması. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer'in bizzat dikkat çektiği üzere, müzeleri galerilerden ayıran en mühim ayrıntı da bu zaten: “Ziyaretçinin eserleri görmesinin ötesinde onlarla, onların yapıldığı dönemle ilgili pek çok şey öğrenmesi.”

İZLENİMCİ SIFATI TUTAR VE…

Öyleyse… Biraz geçmişe dönelim önce. Fransız ressam Claude Oscar Monet, 1840 sonbaharında Paris'te doğdu ama yakınlardaki Le Havre'de büyüdü. Ressam Boudin'le tanışana dek kendi halinde karikatürler çizse de bu dostlukla birlikte en birinci meşgalesi; suları, gökyüzünü, ağaçları ve insanları açık havada izleyip resmetmek oldu. Paris'te Troyon, Pissaro, Renoir, Sisley ve Manet ile bir araya gelmesi ise tam anlamıyla kaderin bir cilvesi... 

Çünkü tarihsel ve dinsel resimlere hiç yüz vermeyen bu ressam dostlar, Akademi'nin resmi sergisi Salon'dan dışlanıp da kendi sergileri ‘Reddedilenler'i açtığında ki tarih 1874…  Sergideki bir yapıt -‘İzlenim/Gündoğumu'- bir eleştirmen tarafından tamamen küçümseme niyetiyle ‘izlenimci' sıfatıyla nitelendirildi. Ve evet, sıfat tuttu, onlar artık ‘İzlenimciler'di.

Yıllarca sürecek izlenimci-sanat eleştirmeni gerginliği de böylece başladı. İzlenimcilerin anlaşılabilmeleri, birilerinin resimlere uzaktan bakmayı akıl etmesiyle mümkün olduğunda aradan neredeyse 30 sene geçmişti. Bu zaman zarfında pek çok şehri dolaşıp resimleyen Monet, 1891'de Paris yakınlarındaki Giverny'de bir bahçe ve ev satın alarak kendini çiçek yetiştirmeye adadı. Yıllar içinde genişlettiği bahçesine yapay bir gölet yaparak içine nilüferler yerleştirdi ve galiba dünyanın tüm çiçeklerini bir araya getirdi. Bir servet ve 12 koca yıl pahasına… Ama “Belki de ressam olmayı çiçeklere borçluyum.” dediğine bakılırsa buna değdi.

1926'daki ölümüne dek sadece ve seriler halinde bahçesini, nilüferleri, kavakları, salkım söğütleri ve Japon köprüsünü resmeden Monet’nin dünyasını daha yakından keşfetmek için 6 Ocak’a dek Sabancı Müzesi’ni ziyaret etmeniz gerekli. Bir de resimlere biraz uzaktan bakmanız…


....

MUTLAKA!

Müzeye gitmişken… 200'den fazla İslam sanatı eserinin interaktif sistemler ve i-padlerle gezilebildiği ‘Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu’ isimli sergi de görülmeli. Başta Kuran-ı Kerim nüshaları olmak üzere nadir elyazması kitaplar, kıta ve murakkalar, levha ve hilyeler, tuğralı ferman ve beratlar ile hattatların yazı yazmada kullandığı araçların bulunduğu sergide; artırılmış gerçeklik teknolojisi ile hazırlanmış pek çok animasyon var. Koleksiyonun sunumu Ahmet Oran'ın yazı alıştırmalarına gönderme yapan 2005 - 2006 tarihli kaligrafik kompozisyonuyla başlıyor ve Kutluğ Ataman'ın hüsnühat sanatının 'müsenna' veya 'aynalı' ismi verilen simetrik yazı kompozisyonlarını hatırlatan 2009 yapımı videosuyla bitiyor.


MÜZEDEN ÖNCE

Bahçesindeki at heykelinden dolayı Atlı Köşk diye bilinen Sakıp Sabancı Müzesi binası Mısırlı Hıdiv ailesi mensubu Prens Mehmed Ali Hasan tarafından İtalyan Mimar Edouard de Nari’ye 1925’te yaptırıldı. Köşkü, işadamı Hacı Ömer Sabancı, içindeki bazı değerli eşya ve mobilyalarla birlikte 1951'de satın aldı. Babasının ölümünün ardından ailesiyle birlikte Atlı Köşk’e yerleşen Sakıp Sabancı, 1970’lerden itibaren Osmanlı el yazmaları ve hat eserleri ile Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait yağlıboya tabloları toplayarak önemli bir koleksiyon oluşturdu. Atlı Köşk, içindeki koleksiyon ve eşyalarla birlikte müzeye dönüştürülmek üzere 1998 yılında Sabancı Üniversitesi’ne tahsis edildi ve 2002’den itibaren özel müze olarak hizmet vermeye başladı.


4 AYDA 254 BİN KİŞİ

24 Kasım 2005 ile 26 Mart 2006 tarihleri arasında gerçekleşen ‘Picasso İstanbul’da’ sergisi, 4 ay gibi kısa bir sürede 254 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Sergi boyunca müzenin kapısından kuyruk eksik olmadığı gibi sahil trafiği kilitlendi. Ayrıca Erzurum ve Ankara gibi uzak şehirlerden otobüsler kiralanarak toplu ziyaretler yapıldı. 


JÜLİDE KARAHAN 

TELGRAF EKİM 2012 

...


Hiç yorum yok: