Yunanlı sanatçı Kalliopi Lemos, kendilerine yeni bir hayat kurmak isterken Ege'nin sularında kaybolan göçmenlerin trajedilerinden yola çıkarak yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Sanatçının desenleri, BM Suma'da sergileniyor.
Ortadoğulu 30 kadar adam, küçük bir otobüsün içinde, boyunlarındaki poşunun verdiği sıcaklığa aldırmadan el çırpıp şarkı söylüyordu. Epey mutlu ve umutluydular. Güle oynaya devam eden yolculuk, Seferihisar'da geceyi bekledi. Gece gelince sıkış tepiş bindiler küçük tekneye. İlk kez gördü pek çoğu denizi. Önce Yunanistan'ın Sakız Adası'na, sonra da uygarlığa gideceklerdi. Güvenilmez tekneleri onları güvenli bir şekilde karaya ulaştırabilirse tabii... Yeni hayata iki millik bir mesafe kalmıştı ki, battı tekneleri.
Bellerinde araba lastiği olan cesetler Çeşme, parçalanmış tekneler ise Sakız Adası'na sürüklenmeseydi kimsenin haberi olmayacaktı onlardan. Cesetleri sahil güvenlik, tekneleri ise Yunanistanlı sanatçı Kalliopi Lemos buldu. Doğduğu adanın sahilinde boş ve yaşamsız tekne kalıntılarıyla karşılaşan Lemos, dâhil etti sanatına onları, ve hatırladı çocukken dinlediği hikâyeleri. Büyükbaba ve büyükannesi İzmir'den göçmüştü bir gece. Bir orada, bir burada yaşamışlar ve inanmak istememişlerdi düşmanlığa.
Kalliopi Lemos, parçalanmış tekneleri bulup, bu adsız insanların yazgısı üzerine bir şeyler yapmaya karar verene kadar bir ressam ve heykeltıraş olarak Londra'da yaşıyordu. 1951 doğumlu sanatçı, Londra'da Byam Shaw Sanat Okulu'nda resim ve baskı eğitimi aldı. 1998'den beri heykel üzerinde yoğunlaşmasını "Bir zaman sonra çizdiklerim canlandı ve kâğıtlara sığmadı." cümlesiyle anlatıyor sanatçı. Heykellerden yerleştirmeye geçiş ise büyük ölçüde tekneler sebebiyle. Lemos, Ege denizindeki yasadışı insan trafiğinin kalıntılarından oluşturduğu ilk çalışmasını 2006-2007'de Yunanistan'ın Elefsina kentinde 'Geçiş' ismiyle sergiledi ilkin. Sonra da Sakız Adası'nda 'Geçiş Törenleri' başlığıyla. Çalışmanın yerleştirildiği eski fabrika, 1923'teki nüfus değişiminden sonra Yunanistan'a gelen göçmenlere işçi olarak kapılarını açan ilk fabrikaydı.
Yunan halkının ve uluslararası kamuoyunun dikkatini göçe çekmeyi başaran Lemos, "Batı, dünyanın diğer parçasından da sorumlu olduğunun bilincine varıyor/varmalı. Gelenleri göndermek çözüm değil. Sorunları yadsımak bir yere kadar... Herkes bir yaşam kurma hakkına sahip." diyor.
Yunus-E ile Doğan 1
Lemos'un fikrince proje, yasa dışı göçmenlerin ulaşmayı arzuladıkları yerlere doğru göçebeleşecek. Doğu'dan gelen göçmenleri Yunan kıyılarına ulaştıran/ulaştıramayan teknelerin ikisi bu niyetle epeydir Türkiye'de. Santralistanbul'un bahçesinde. İsimleri Yunus-E ile Doğan 1. Bir çelik köprüye alt alta, ters ve zıt yönlerde asılmışlar. Buraya ve oraya bakıyor; gidiyor ve geliyorlar. Yin ve yang, dişi ve erkekler. Dilekleri gerçek olsun niyetiyle demirden bir gökkuşağının altından geçiyorlar üstelik. Hayat döngüsünü ya da dairesel bir yolculuğu işaret ettiklerinden 'Devr -i Âlem' yerleştirmenin ismi. "Umutlu bir çalışma bu. İstanbul umut veren bir yer zaten." diyen sanatçı, tekneleri 2009'da yasadışı göçün hedeflerini göstermek üzere Berlin'e göç ettirecek. Lemos'un projesi, Türkiye'de de epey yankı yapmış; sonbaharda İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde 'Göç: Sanat ve Tarih üstüne Yansılamalar' başlıklı bir konferans gerçekleşmişti. Şimdi de BM Suma Çağdaş Sanat Merkezi'nde 'Devr -i Âlem'in arkasındaki düşüncelerin desen ve heykelleri sergileniyor. Büyük boy desenler ve onların izdüşümü olan heykeller, yolculuğun meşakkatini ve teknelerin o adsız insanlarca ne anlama geldiğini hatırlatıyor izleyiciye.
1990'lardan günümüze Türkiye-Yunanistan arasındaki iki başlı ilişkiyi (Siyaset-kötü, sanat- iyi) hatırlattığımızda, üçüncü bir baş ekliyor Lemos bunlara: "Bir de insan hakları boyutu var. Ben bu yoldan çıktım mesela. Büyük bir sorumluluk hissediyorum. İki ülke arasındaki politikalardan çok uzak bir yaklaşım benimki. İki ülke de sorumlu bu insanlardan. Sadece gazete haberi olarak bakmamalıyız duruma. Her hafta birileri geliyor/gelemiyor ve gidiyor. Hiç kimsenin umurunda değil. Bir şeylerin değişmesi gerek. Sanat, dikkati başka açıdan çekebilir belki." Sanat tarihi profesörü Norbert Lynton ve küratör Beral Madra'nın defalarca dikkat çektiği gibi sanatın eğlenceye dönüşmesi meselesine doğru çekilince görüşme; "Bu zor bir konu. Evet, sanat zaman zaman eğlenceye dönüşüyor ama geçmişi düşününce... Antik Yunan'da trajediler hep tiyatroda üretilir ve sergilenirdi. Ve insanlığın sorunları, günlük hayattaki problemler, yaşamın derinlikleri hep oralarda anlaşılır ve tartışılırdı." diyor ve ekliyor sanatçı: "Siyaset cephesinde bir şey değişmiyor ama sanat cephesinden umutluyuz hâlâ..."
Kalliopi Lemos sergisi 26 Nisan'a kadar BM Suma'da görülebilir.
Jülide Karahan
22 Mart 2008/Radikal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder