16 Ağustos 2008 Cumartesi

Ay ve denizin birleştiği yer

Tatil çanlarının susmasına üç beş hafta kaldı. Eğer hâlâ bir yerlere gitmediyseniz, denizin en güzel zamanı şimdi. Hele bir de yola koyulmaya üşenenlerden ve nereye gideceğini bilemeyip dara düşenlerdenseniz değmeyin keyfinize.

Çünkü yazının devamında, tüm bunları di’li geçmiş zamanda bırakacak bir yer çıkacak karşınıza. Fakat bir uyarı: Deniz, güneş, kum ve hadi eller havaya gibi, şaka gibi, bir niyetiniz varsa; bu yazıyı da tatili de boş verin gitsin. Ama yok; yapayalnız kalmaksa dileğiniz ya da çoluk çocuk sere serpe rahat etmek istemekle birlikte balık adam sürprizleriyle karşılaşmaktan çekinmekteyseniz; Küçükbahçe Köyü’ndeki Aydeniz Pansiyon tam size göre. İzmir’in Karaburun Yarımadası’nın en ucunda, dağların arasına saklanmış, tenhalıktan tenha beğeneceğiniz bir yer Küçükbahçe. Araba sesi ve topuk tıkırtısı bir yana, sessizliğin sesi bile duyulmuyor oralarda.

Bunun üzerine birer çay iyi gider...

Geçen yaz açılan ve henüz kimselerin bilmediği, bilenlerin de çok uzak deyip es geçtiği mekân, gerçekten de ay ve denizin birleştiği yerde. Denizin dibinde, ayın altında ve yeşillikler arasında… Pansiyonun küçük küçük tahta evlerden menkul odalarının (bungalov) her biri kimlik sahibi. Ay, Güneş ve Deniz gibi isimleri var yani. Hepi topu 18 kişilik 6 küçük ama gayet lüks odadan oluşan pansiyonu; köyün yerlilerinden Erol Bey, eşi Gülsüm Hanım ve iki küçük kızı işletiyor. Yaptıklarına pek pansiyon işletmek denmez gerçi. Misafir ağırlıyorlar daha ziyade. “Akşama ne pişirsek acaba, var mı canınızın çektiği bir şey?” ya da “Bunun üzerine birer çay iyi gider; kızım hadi suyu koyuver…” şeklinde bir hizmet anlayışları var. Fiyatların kişi başı kahvaltı dahil 25 YTL olması da bu anlayışlarının bir uzantısı. Seviyorlar misafirliği.

Odalar gayet kullanışlı ve sevimli. Sepserin ve güneş enerjili. Bir de Gülsüm Hanım’ın çeyizinden çıkma kaneviçe perdeli her biri. Pansiyonun önünde iki kilometre kadar uzun ve tenhacık bir kumsal var. Deniz, İstanbul’daki gibi kırılmış ve kırıldığı yerde yıllarca tozlu kalmış bir cam gibi değil; pırıl, pırıl. Karşısı Sakız Adası. İsterseniz Erol Bey başka başka koylara da götürür sizi. Deniz kabuğu toplayabileceğiniz Badembükü’ne mesela. Balığa da çıkabilirsiniz, hatta kalamara... Gülsüm Hanım denizdeki balığa tava kurmaya pek meraklıdır yalnız, eliniz boş dönerseniz dilinden kurtulamazsınız.

Siz en iyisi mi ondan; otlu börek, ay çiçeği dolması, yaprak sarması ve mantı isteyin. Sürekli gülümsediği için gözleri görülmeyen Gülsüm Hanım her sabah; enginar, karabaşotu ve ebegümeci reçellerinden çıkarır zaten. Bu arada salatalık, domates ve biberi kendiniz topluyorsunuz bahçeden. Pansiyonun nine ile dedesi var bir de. Evleri aslında köyün içinde ama sıkılıyorlar bir başlarına. Zeytin kırarken ya da reçel kararken görürsünüz genelde nineyi. Sıkı feministtir filan da çok güzeldir köftesi.

Çardakta öğle üstü uykusu

Aydeniz’de hiç ama hiçbir şeye değişmeyeceğiniz bir olay daha var: Öğle üstü uykusu. Bahçedeki çardakta ve de tabii imbatta. Zaten imbatsız ömür geçmez oralarda. Üstelik uyandığınızda bir fincan Türk kahvesi bulursunuz yanınızda. Deniz, balık, yeme içme ve uykudan kalan dar vakitlerde; 2 cami, 2 bakkal ve 2 kahveden menkul köyü de ziyaret etmeli. Özellikle mandalina bahçelerini...

Küçükbahçe ve Aydeniz Pansiyon’a nasıl ulaşacağınıza gelince; tabir-i caizse kıvrıla büküle. Köy, İzmir’e sadece 100 km uzaklıkta. Ama Balıklıova’dan sonra, insiz cinsiz yollarda kaybolma hissiyle epey ilerlemeniz gerek. Bir diğer alternatif de Karaburun üzerinden varmak köye. Arabanız yoksa Üçkuyular’dan belli saatlerde otobüsler de var. Yol korkutmasın gözünüzü. Karar verdikten sonrası su içmek kadar basit çünkü.

Aydeniz’de iki gün kalıp iki ay dinlenmiş sanacaksınız zaten kendinizi. Her bir şeye değecek. Yalnız, gidişiniz dolunay zamanına denk gelirse eğer dönmeniz epey zor olabilir. Bir iki gün fazladan izin almakta fayda var. Çok isterseniz, sonsuzluk orada kalmanıza belki izin de verir. Kimbilir... Tel: 232 7340245 /7340237

Deniz Ilgın/Zaman Cumaertesi

16.08.2008

Hiç yorum yok: