28 Haziran 2010 Pazartesi

İSTANBUL MODERN’DE YENİ DÖNEM

İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, müzenin önümüzdeki dönem sürprizlerini ilk defa açıklıyor…


Herkesin gözünün üzerinde olduğu bir müze İstanbul Modern. Önümüzdeki aylarda müzenin takipçilerini bekleyen sürprizler arasında; Hüseyin Çağlayan, Kutluğ Ataman ve Dice Kayek var. Ayrıntıları İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı’ndan dinledik.

Yıllardır sanat otoritelerinden dinlediğimiz üzere sanatın önündeki engellerden biri, belki de en önemlisi; özel sektör, yerel yönetim ve kamunun birlikte hareket edememesi. İstanbul Modern; zoru başararak, bu üçayağı nasıl bir araya getirdi?

İstanbul Modern’in en büyük gücü, çeşitli kesimlerle işbirliğinin sağlanması. Çağdaş müzeciliğin gereği olan bu işbirliğinin öncülüğünü yaptığımızı düşünüyorum. Çabamız İstanbul Modern’i topluma mal olmuş bir kurum haline getirmekti. Bunun için sponsorlar yanı sıra hem kamunun hem de özel sektörün desteğine ihtiyacımız vardı. Bu çabamızda; özel sektör, kamu yönetimi ve yerel yönetim birlikteliğini yaşadık. Uluslararası müzelerde bile görülmeyen, eşsiz ve yepyeni bir dayanışma gerçekleştirdik. Toplumsal sorumluluk taşıyan kuruluşlar İstanbul Modern’deki etkinlik ve sergileri destekliyor ve sponsor oluyor. Kişi, kurum, kuruluş ve medya sponsorlarımızın desteği bize yaşamsal bir katkı sağlıyor. Kurumsal güvenirlilik, güçlü bir koleksiyon, kamuoyunun gösterdiği güven, yerel yönetim ve sivil inisiyatiflerle kurulan yakın bağ İstanbul Modern’i güçlü kılan özelliklerden.

İstanbul Modern’in üst katında, geçen yıl açılan ve ucu açık bir biçimde hâlâ devam eden ‘Yeni Yapıtlar, Yeni Ufuklar’ sergisi; 38 yeni sanatçı ve eserin katılımıyla müzenin koleksiyon politikasının topyekûn değiştiğine işaret etmişti. Bu değişimi sizden dinleyebilir miyiz?

Bu bir süreç elbette... Bugünün çağdaş sanat ortamında bir koleksiyon oluşturmak hem ciddi bir bütçe, hem bir uzmanlık, hem de sezgiyle ilgili. Değişimin ve yeni yönelimlerin farkında olarak sanatçıların üretimlerini düzenli takip etmek zorundasınız. Bu değişim, ilk açıldığımız günden beri arzuladığımız bir yönelimdi zaten. Yavaş yavaş olgunlaştı ve sonunda belirli bir düzeye geldi. Koleksiyona katılan bu yeni sanatçılarla birlikte ciddi bir canlanma yaşadık.

Değişim doğrultusunda müze alımları nasıl ilerliyor?

Müzenin Nejat Eczacıbaşı Vakfı ile birlikte oluşturduğu bir koleksiyon havuzu var. Alımlarımızı bu iki koleksiyon çerçevesinde sürdürüyoruz. Yine özellikle son 30 yıllık süreçte belleklerde yer eden sanatçıların kilometre taşı olmuş çalışmalarına yoğunlaşıyoruz. Şahıs koleksiyonlarına girme potansiyeli çok düşük olan müze boyutunda enstalasyon, resim ve videolara ağırlık veriyoruz. Ayrıca sergisini gerçekleştirdiğimiz, prodüksiyonuna ortak olduğumuz veya desteklediğimiz çalışmaları da koleksiyona katmak bizim için çok önemli.

Müzenin sorumlulukları neler? Örneğin müze kendini, Türkiye’de çağdaş sanatın ne olduğunu göstermek zorunda hissediyor mu?

Hem Türkiyeli hem de uluslararası izleyicilere Türkiye’de çağdaş sanatın yaşadığı dönüşümü ve tarihini göstermek çok büyük bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor. Sanatçıların son 30 yıldaki üretimlerini düşündüğümüzde şüphesiz sayıca çok yapıt söz konusu... Çağdaş sanat; sınırları aşan, büyük kitleleri ilgilendiren bir alan. Sosyo - kültürel ve politik pek çok dönüşümü içinde barındırıyor. Sosyal ve kültürel bellekte yer edinecek katılımcı ve interaktif projeleri özendirmeyi amaçlıyoruz. Geçmişe yönelik olarak da, modern sanatımızı oluşturan ve kültürel belleğimizde yer edinmiş yapıtları bütüncül olarak sahiplenecek bir yaklaşımın oluşmasını arzuluyoruz. Bu konuda İstanbul Modern önemli bir birikime sahip. Bunun çoğalması ve model olması bizim önceliklerimizden. Koleksiyonumuzu oluştururken Türk modern ve çağdaş sanat yapıtlarına sahip çıkmayı, görsel sanatların toplumun tüm kesimlerinde yayılması ve tanınmasının yolunu açmayı amaçladık. Müzemiz, bugün ülkemizde üretilen sanatın küresel dünyada evrensel bir anlam taşıdığını göstermek ve İstanbul’un uluslararası kimliğine vurgu yapan zengin bir birikim yansıtmak gibi çok önemli bir misyonu üstleniyor.

Müzenin eksikleri neler?

İstanbul Modern, açıldığından bu yana ulusal ve uluslararası sergiler, retrospektifler gerçekleştirip; aynı zamanda fotoğraf, tasarım, video sanatı, heykel ve sinema gibi disiplinlerarası sanata yer veriyor. Bugün çağdaş sanat ortamında adı geçen ve hepimizin belleğinde yer edinen önemli sanatçıların çalışmaları müze koleksiyonunda yer alıyor. Çağdaş sanata gerçek anlamda ev sahipliği yapmak, sanatçı projelerine destek olmak, çağdaş sanatın kolektif belleğin bir parçası olmasını sağlamak gibi henüz eksikliğini hissettiğimiz temel dönüşümlerde öncülüğümüzü sürdürmek istiyoruz. Öte yandan çevremizdeki ülkelerle işbirliğini çoğaltmak ama esas olarak uluslararası sanat ortamında saygın, güvenilir, çağdaş sanatın dinamik dönüşümlerine yer veren bir müze olmayı arzu ediyoruz.

‘Gelenekten Çağdaşa’ sergisini ‘Yol’ ve ‘Paslı Son’ isimli iki fotoğraf projesi izleyecek. Sonraki süreçte, daha doğrusu yeni dönemde izleyiciyi neler bekliyor?

13 Temmuz - 10 Ekim tarihleri arasında çağdaş tasarımın önde gelen isimlerinden Hüseyin Çağlayan’ın, ülkemizdeki ilk kapsamlı sergisini Londra Tasarım Müzesi işbirliğiyle açacağız. Sergi, Hüseyin Çağlayan’ın yaratıcı yaklaşımını, esin kaynaklarını ve işini etkileyen kültürel kimlik, yer değiştirme ve göç gibi pek çok temayı irdeliyor. Küratörlüğünü Donna Loveday’in yaptığı sergide, Hüseyin Çağlayan’ın deneysel projelerle geçen 1995 ile 2009 yılları arasında ürettiği moda koleksiyonları, sanat ve film projeleri de olacak. 25 Ağustos - 12 Eylül tarihleri arasında Dice Kayek’in Fransa’da Türkiye Mevsimi kapsamında açılan ‘İstanbul Contrast’ sergisi Paris’ten sonra İstanbul Modern’de yer alacak. 25 özel giysiden oluşan sergi, hem İstanbul’u hem de zıtlıkları içeriyor. 5 - 17 Ekim tarihleri arasında ‘2010 Türkiye’de Japon Yılı’ kapsamında Japonya’nın en önemli yayınevlerinden Shueisha Inc. tarafından planlanan ‘Manga Sergisi’ni (Japon Çizgi Roman Sergisi) ağırlayacağız. 26 Ekim 2010 - 30 Ocak 2011 tarihleri arasında ise Türk çağdaş sanatının uluslararası sanat ortamında en çok takip edilen isimlerinden Kutluğ Ataman’ın ülkemizdeki en kapsamlı sergisi olacak ‘Orta Kariyer’i gerçekleştireceğiz. Kutluğ Ataman’ı Türkiye’deki sanatseverle buluşturmayı ve onun daha geniş kitlelerce tanınmasını sağlamayı amaçlayan sergi; sanatçının kariyerinde kilometre taşı olan video, film ve enstalasyonları bir araya getirecek.

JÜLİDE KARAHAN

SKYLIFE BUSINESS/HAZİRAN

Hiç yorum yok: