2 Şubat 2011 Çarşamba

ANLIK HÂL KOLEKSİYONCUSU

Üzerinde hallerden en güzeli aheste revan. Hava soğuk, yakası kürklü. Ensesine inen gri- beyaz saçları vurdumduymaz bir özgürlük içinde. Mantosu üzerinde, içerisi biraz serince. Çantasını bırakmış vestiyere. Tüm öğleden sonrasını bu keyfe ayırdığı belli. Ellerini arkasında kavuşturmuş, gözlerini kısmış, kendini bu dünyaya kapatıp başka bir dünyaya sonuna kadar açmış. O başka dünyada türlü çeşit renk, çizgi, desen, düşünce, hayal… Bazen bir adım geri gidiyor, her bir noktayı aynı anda görebilmek için; bazen iki adım öne, boyanın kokusunu duyabilsin diye. Tam anlamıyla o dünyanın içinde. Dünya, Fransız ressam Ingres’in elinden çıkma. İsmi Le Bain Turc (Türk Hamamı).

Bir başkası. Gençten. Rehavet karşıtı ne kadar sıfat varsa üzerinde. Bir telaş, bir acele… Ayaküstü atıştırıp çıkması; yaşadığı dünyaya biran önce dönmesi gerek. Kapıdaki güvenliğe, “bir arkadaşa bakıp çıkacağım” demiş bile olabilir; kim bilir? Duvardaki kırmızı tablo şaşkın, yeşil figür dilini yutmuş. Bu hız onun dünyasına göre değil.

BİR SANAT ESERİNİN SEYREDİLME ANI

Müzeler video kayıtlarını izlememize izin verse; eserler kadar o eserleri izleyenler de çekecek ilgimizi. Kendimiz serginin içindeyken anlaşılacak şey değil bu. Dışarıdan ve belki yukarıdan bakınca görülüyor. Böyle bir deneyim yaşamak isteyenlerin 2 Şubat’tan itibaren İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nin yolunu tutması gerek. Seyre dalan insanların anlık hâlleri/hikâyeleri tam seyirlik. Anlık hâl koleksiyoncusu fotoğraf, bu iş için biçilmiş kaftan.

Türkiye’nin önemli fotoğraf sanatçılarından İzzet Keribar ile Fransız çağdaş sanatçı Laurence Aëgerter; nasıl olmuşsa seyirlik insanları kayıt altına alma isteğiyle işe koyulmuş. Ellerinde makineleri, sırtlarında diğer öteberileri müzeler ülkesi Fransa’da dolaşıp müzelerde dolaşan insanları fotoğraflamışlar.

Başta Louvre Müzesi olmak üzere pek çok sanat mabedinde yakalanan anlar arasında durmakla dönmek arasındaki doğrusal çizgide yer alan tüm fiiller mevcut. Baktığı sanat eserinin içine girip onunla bütünleşen de, sanat eserinden korkunç bir çığlık duymuş gibi uzaklaşmak isteyen de var. Klasik ve modern bir sürü resim, o resimlere bakan bir sürü göz… Başka başka dünyalara bakan gözler ve onlara bakan dünyalı gözler. Arada objektif. Bu tam olarak bir sanat eserinin seyredilme anını yakalama sanatı. Fotoğraflar; eserdeki görüntü ile müzedeki ziyaretçi arasında kalan her türlü hareket, duygu ve renkle demli. Eserle eseri seyredenler arasındaki ilişkinin bu kadar geniş bir fiil çizgisinde olabileceği hiç akla gelmez ama öyle. Durum, ancak iki sanatçının farklı bakış açıları ve yorumlama yetenekleriyle açıklanabilir. Arada dağlar taşlar… Serginin ismi manidar: ‘Bir Bakıştan Diğerine’

BÜLENT ORTAÇGİL’DEN ‘İSTEDİĞİNİ YAP’

Şarkıdaki gibi. “Senin yargıların en doğru/ Benimkiler tabii ki en en doğru/ Sana bir şey söyleyeyim mi?/ Doğru yanlış yoktur/ Başka yerlerden bakan insanlar vardır.” Doğruluk ve yanlışlık üzerine 36 yıldır filan düşündüğünü söyleyen ustaya göre ortada bir olay vardır. Üç kişi birden bakar, ayrı yorumlar, ayrı anlatır. Hâlbuki de facto bir şeydir. O ayrı yerlerden bakma hali; kadın-erkekten tut, yaşa, eğitime, coğrafyaya, kültüre ve daha bir sürü şeye göre şekillenir.

Kıssadan hisse; doğrular ve yanlışlar farklı yerlerden bakınca kolayca birbirine karışır. Hatta bu ne ki; koskoca dünya tam da farklı yerlerden bakma sebebiyle karmakarışıktır. Bu karmakarışık dünyada iki fotoğrafçı, ikisinin de elinde fotoğraf makinesi, ikisinin de önünde müzeler, sanat eserleri ve onları izleyen insanlar… Ne, ne kadar farklı olabilir ki? Bizzat kendileri kadar… Şöyle ki; 1936 doğumlu, Saint-Michael Lisesi mezunu fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar bir milyondan fazla görüntü ile Türkiye’nin en zengin görsel arşivlerinden birine sahip. Akademik Başarılar Şövalyeliği ile onurlandırılan Kehribar’ın çalışmaları, aralarında 2001 FUJIFILM Millenium birincilik ödülünün de bulunduğu çok sayıda saygın ödülü almış durumda.

1972 yılında Marsilya’da doğan Fransız çağdaş sanatçı Laurence Aëgerter ise Amsterdam’da çalışıyor ve yaşıyor. Yine çok sayıda ödül kazanmış sanatçının çalışmaları; New York’ta MoMA, Nice’te MAMAC ve Paris’te Centre Pompidou Kandinsky Kütüphansi gibi saygın koleksiyonlarda sergileniyor. Video, performans ve yayın gibi farklı tarzlarda çalışan sanatçının gayesi toplumu sınıflandıran sistemleri sorgulamak. Sanatçının bir önerisi de şu: İşlev ve yapılarını değiştirilen nesneleri başlangıç hedeflerinden alıkoyarak onları yeni biçimleriyle değerlendirmek.

Farklı kültür, dil, iklim, coğrafya ve yol izlemiş ve üstelik farklı nesilden iki sanatçı. Fotoğraflar birbirinden öylesine farklı… Bir ipucu: Daha hareketli ve deneysel olan, yaş alan. Daha fazlası için 4 Mart’a kadar vaktiniz var. Bir ipucu daha: İstanbul Fransız Kültür Merkezi’ndeki sergiler bitiş tarihlerinden ortalama 15 gün sonra kapanıyor.

JÜLİDE KARAHAN

FOTOĞRAF DERGİSİ / Şubat-Mart

...

Hiç yorum yok: