24 Kasım 2009 Salı

ÖYKÜ VE BERK İDDİALI

Anadolu türkülerini Flamenko’yla harmanlayıp yepyeni yorumlarla dinleyiciye sunan Öykü ve Berk kardeşler iddialı: “Flamenko bizim müziğimiz.”


Öykü ve Berk Gürman kardeşleri, 2007 yılında bir video paylaşım sitesinde izledik ilk. ‘Evlerinin Önü Boyalı Direk’ türküsünü öyle içten ve keyifli yorumlamışlardı ki; devam eden aylar boyunca önümüz arkamız, sağımız solumuz ‘Öykü ve Berk’ oldu. 1982 İstanbul doğumlu ikiz kardeşler, oldukça iyi bir eğitim geçmişine sahipler. Öykü, İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Şan Bölümü’nde, Berk ise Bilgi Üniversitesi Ses Mühendisliği’nde okumuş. Evde, okulda, bakıcıda her türlü müzik türünü dinleyerek büyüyen ikili; kendi müziklerini ‘Evrensel dinamikleri içinde barındıran etnik müzik’ şeklinde tanımlıyor. Anlaştıkları tek nokta belki de bu: Müzik. Yoksa söyleşimiz boyunca biri ‘Kalk gidelim’, öbürü ‘Yeni geldik oturalım’ tadındaydı.


Yaptığınız söyleşileri sonradan okuyup izlediğinizde birbirinizi eleştirdiğiniz oluyor mu?


Öykü: Berk sorulara tarihi ve felsefi açıklamalar yapıyor. Konuşma uzadıkça uzuyor ve basit bir şey anlaşılmaz hale geliyor. O zaman ‘çok dağıtıyorsun’ diye eleştiriyorum onu.


Berk: Anlayan anlıyor tabii...


Birbirinize ne kadar yakın, birbirinizden ne kadar uzaksınız? Hayat görüşü olarak…


Berk: Çok farklıyız aslında. Ben gelenekçiyim. Benim için kendi kültürümüze sahip çıkmak çok önemli. Kendi kültüründen utandığın vakit sırtını yanlış şeylere dayamaya başlıyorsun. Bizim neslin sıkıntısı bu. Üstünde durulması gereken şeyler kaybetmeye yüz tutanlar. Onları korumak, çekip çıkarmak lazım ki kaybetmeyelim. Onlarla birlikte kendi kimliğimizi de tabii… Müziğimizde bu coğrafyanın izleri olmalı. Öyle bir coğrafya ki bu; Zeybek’ten Rumeli Türküleri’ne, oradan Karadeniz yöresine...


‘Öykü ve Berk’ hangi yörelerden besleniyor?


Öykü: İlk albümde bir Azeri, bir Karadeniz, bir Yozgat türküsü yanı sıra Kerkük yöresinden ‘Evlerinin Önü Boyalı Direk’ vardı. Bu albümdeyse Çorum yöresine ait iki türkünün birleştiği ‘İlvanlım-Bedirik’, Kırşehir yöresine ait ‘Ah Yalan Dünya’ (Neşet Ertaş) ve Erzincan yöresinden ‘Yaktın Yandırdın Beni’ yer alıyor. Ayrıca albümde Adnan Ergil’in ‘Geceler Düşman’ı ve bir Türk sanat müziği eseri olan ‘Seni Ben Unutmak İstemedim ki’ var.


Berk: Bizim nesil sahip çıkmazsa bu türküler, bu kültür yok olacak. Şehirlerde halk müziğine, alt kültür ürünü olarak bakılıyor. Hâlbuki halk müziğini asıl şehirdeki sahiplenmeli. Yurtdışına çıkan ve kendi müziğini anlatacak olan o çünkü.


Derdiniz eskide kalmaya yüz tutmuş türküleri insanlara yeniden hatırlatmak ve bunu Flamenko yardımıyla mı yapmak, yoksa Flamenko’yu insanlara anlatmak ve bunu türkülerin yardımıyla mı yapmak?


Berk: Derdimiz, türküleri Flamenko yapmak değil; çünkü onlar zaten Flamenko. O bir yaşayış çünkü. Biz sadece, zaten Flamenko olan bir türküyü çok sesli müzik ve armoninin imkânlarından yararlanarak yeniden yorumluyoruz. Flamenko; acı çeken, hor görülen, göç etmek zorunda kalan ve savaşlar vermiş halkın müziği. Bu bir Endülüs’te var, bir de bizde... Dünyanın başka hiçbir yerinde yok.


Yaptığınız müzik Anadolu’ya mı ait? Bunu mu kastediyorsunuz?


Berk: Evet; Flamenko dediğimiz, Batı formlarında bir Anadolu müziği. Bu müziğin kökleri bizde. İber Yarımadası’nda Batı müziğinden çok uzak bir mesele kopuyor. Bunun sebebi udun oraya gitmiş olması. Çok eskiden, dünya üzerinde henüz gitar diye bir çalgı yokken... Flamenko, Endülüs Emevileri döneminde Arap ezgilerinin İber Yarımadası’nda yayılması ve udun gitara dönüşmesiyle bu günkü halini almış. Kelimenin kökeni Arapça ve kelime ‘ölümsüz çiftçi’ anlamına geliyor. 3. Halife’den sonra aydınlar Batı’ya göç ettiler. Tarık Bin Ziyad’ın gemileri yakıp gittiği dönemde İslamiyet, edebiyat ve müzik adına öyle güzel şeyler vermiş ki dünyaya… Bunlar bilinmezse, Flamenko’nun ne olduğu anlaşılmaz ve bu müzik dünyanın her yerine, bugün olduğu gibi, Batı etiketiyle açılır. Kimse bilmez ama Flamenko aslında bizim meselelerimizden biri...


Flamenko’nun köklerini bilmememiz normal. Türkiye’nin hangi yöresinde hangi türkünün yakıldığını kaçımız biliyoruz ki?

Berk: Her şeyin başı o zaten: Bilgi eksikliği. Yüzölçümümüz çok büyük. Mardin’de doğan bir çocuk kendi kültürünü tanıyor ama Çanakkale’yi bilmiyor. Çok doğal. Çünkü ulaşım ve iletişim yetersiz. En önemlisi ulaşım… Ülkenin her tarafına kolayca ulaşabilelim ki kültürümüzün ne denli zengin olduğunun farkına varalım. Bu noktada Anadolu Jet’in çabası çok önemli. Kolay, hızlı ve ucuz ulaşım sağlanmazsa yerel değerlerimiz birbirinden beslenerek evrenselleşemez. Kars’ta doğan bir çocuk, ‘Bana ne İzmir’den’ dememeli. Bilmeli, tanımalı ve gidebilmeli ki sahiplensin…


Öykü: Ben de konuşmak istiyorum!

Berk: Bundan sonra ayrı projeler yapıp ayrı ayrı röportajlar vereceğiz…


Evet öyle görünüyor. Ayrı ve yeni projeleriniz neler?


Öykü: Herkes benim Türk sanat müziği söyleyeceğimi düşünüyor ama ben kendi beste ve sözlerimden yola çıkarak bir şarkı albümü yapmak istiyorum. İçinde slow, tango ve rock’n roll olan bir albüm… Cem Köksal’ın besteleri de olacak. Berk arabeski çok seviyor; o da belki kendi çalıp kendi söyleyeceği bir arabesk albümü yapar.



Berk: Biz zaten grup değil, kardeşiz. Öykü ayrı, Berk ayrı. Akademik olarak farklıyız. Hissettiklerimiz de, uygulamak istediklerimiz de farklı. Bundan sonra ayrı ayrı işler yapmayı planlıyoruz. Böylece birbirimizin özgürleşmesine olanak tanıyacağız ve bu ikimiz için de daha geliştirici olacak.


Çekmecede, birlikte yorumlamayı düşündüğünüz türküler var mı?


Öykü: Bence var ama Berk’le anlaşamadık daha. Ankara yöresinden ‘Su Sızıyor Sızıyor’u yorumlamayı çok istiyorum ben. Bir de Kırşehir yöresinden ‘Dane Dane Benleri Var Yüzünde’yi. Bakalım…


En keyifli konseriniz hangisiydi?


Öykü: Isparta konserimizi unutamam. Çok güzeldi. Gerçi Anadolu’nun neresinde konser verdiysek hepsinden çok büyük keyif aldık.


Berk: Evet, Isparta konserimiz harikaydı. Çok samimi ve coşkuluydu.


JÜLİDE KARAHAN

ANADOLUJET / KASIM 2009

..............

Hiç yorum yok: