28 Mayıs 2010 Cuma

İÇİNE KAPALI BİR ÇOCUK ADAM: FERİDUN DÜZAĞAÇ

Bahar geldi, şenlikleriyle birlikte… Üniversite konserlerinin vazgeçilmez kişisi Feridun Düzağaç, ismiyle müsemma son albümü ‘fd7’nin konserleri sebebiyle yola çıkmaya teşne. İzmir, Ankara, Bolu ve Mersin mayıs durakları içinde.

Feridun Düzağaç’la yolculuk arifesinde buluştuk ve bir sürü şeyden konuştuk. Uzunlu kısalı Anadolu seyahatleri, çekilen ve çekilemeyen fotoğraflar, yaşanan ve yaşanmak istenen yerler…

Bir yolculuk daha başlıyor. Yeniden gitmeyi çok istediğiniz yerler var mı?

Van, Erzurum ve Erzincan… Erzincan’daki bir imza gününü hiç unutmuyorum. Ben hayatımda bu kadar kibar, saygılı ve zarif delikanlı görmedim, çok etkilendim. Van zira… Defalarca gittim, yine giderim. Erzurum konserim de unutamadıklarımdan.

Konser dışında, kendiniz için nerelere gittiniz?

Fatsa, Trabzon ve Maçka’ya... Sadece fotoğraf çektim. Rize ve Kelebekler Vadisi için eylülü bekliyorum. Sonra Mardin var sırada. Fotoğraf beni yollara düşürdü galiba.

Nasıl fotoğraflar çekiyorsunuz?

Portre çekmeyi çok istemiştim ama insanlarımız alışkın değil. Ben de doğa, manzara, tarihi doku ve bulutlara yöneldim. Fotoğraf, zamanı daha doğru yaşamak için tatlı bir bahane. Fotoğraf çekmek, keyifli olduğunuzda aklınıza gelen bir şey. Çektiklerinize baktığınızda o keyifli anları tekrar yaşıyorsunuz ve zamanın hakkını iki kere veriyorsunuz.

Ekipman ne durumda?

Canon EOS – 1D kullanıyorum. Ama şimdi bir Mark III almak istiyorum. Alman yapımı yarı amatör bir tripodum ve üç tane de lensim var.

Siyah beyaz mı, renkli mi çekiyorsunuz?

Renkli…

Nasıl başladı bu merak?

Arkadaşım reklam fotoğrafçısı İlkay Muratoğlu cesaretlendirdi beni. İyi ki... Son bir yılımı daha anlamlı kıldı fotoğraf. Konser için Eskişehir’deydik mesela. Bizden önce Hayko Cepkin vardı, onu çektim. Tarzını ve müziğini sevdiğim arkadaşlarımı Anadolu konserlerinde sahnede fotoğraflasam, ertesi gün de o şehri fotoğraflasam, sonra aralarında birtakım bağlantılar kursam ne güzel olur diye düşündüm. Dinlenerek eğlenme anlayışım oldu fotoğraf. Tatil gibi geliyor. Istranca ve Şile’ye gittim. Geceleri İstanbul’da çalışıyorum. El ayak çekilince çıkıyor, gökdelenleri çekiyorum.

İleride karşımıza bir fotoğraf projesiyle çıkabilir misiniz?

Bozcaada için bir proje düşünüyorum. Kendim için ama! ‘Bozcaada’nın 10 yıl öncesi, 10 yıl sonrası’ gibi… Yıllardır bildiğim bir yerin birdenbire nasıl değiştiğini fotoğrafla anlatmak istiyorum. Bozcaada havasıyla, suyuyla çok başkaydı. Şimdi çok değişti. Popüler ve kalabalık bir yer oldu.

Başka bir Bozcaada arıyor musunuz?

İlla münzevi bir hayat yaşayacağım diye bir düşüm yok ama Kuzey Ege’ye aşığım. Asos ve Kaz Dağları tarafında bir yerler arıyorum.

Dört yıldır Yeniköy’desiniz. Orada hayat nasıl?

Tıpkı çocukluğumun Adana’sı gibi. Tenha ve münhasır bir yaşam. Komşuluk ve samimi ilişkiler… Yeniköy kesinlikle başka bir yer. Zamanımın çoğunu evde ve mahallede geçiriyorum. Yazıyorum, okuyorum, çiziyorum, dinliyorum. Beykoz’a vapur seferleri var, sıkılınca atlayıp karşıya geçiyorum.

42 yaş dinginliği bu olsa gerek!

Münzevi bir hayattan bahsetmek için erken ama içine kapalı bir çocuk adam olarak çok yorgun bir suret var içimde. Telaş yok artık hayatımda. Daha sakin ve daha anlayışlıyım.

Peki kaygılar? Kızınıza okul, kurs, sınav işkenceleri yaşatıyor musunuz mesela?

Yaşatıyorum tabii. Sınavlar, sınavlar, sınavlar… Böyle bir sistem olsun istemezdim. Kızım da bütün çocuklar gibi geride kaldığı ders için kursa gidecek, sınavlara girecek.

Siz hangi derste geriydiniz?

Hiçbir derste. Dereceyle mezun olmuştum ben. Üniversiteyi kazanamadığıma kimse inanmadı. Ertesi sene İstanbul’a gelmeyi çok istediğim halde yazdığım tek Adana tercihini kazandım. Hiç aklımın köşesinden geçmeyen bir bölümde, işletmede okudum. Bitirdim ve aklımda hiçbir şey kalmadı. Sadece ‘İnsan uzun vadede ölür’ diye büyük bir laf vardı teorilerin birinde, onu hatırlıyorum. O yüzden söyleşilerde gençlere istedikleri mesleğe giden bir bölüm seçmelerini öneriyorum hep.

Sizinki iyi değil mi? Hobisinin insanın işi olması yani?

Şahane bir hayat ama hobinin iş haline gelmesi belli bir zaman sonra ‘oyuncaklarından birini kaybetmiş çocuk hissiyatı’ uyandırıyor bende.

Neredeyse unutacaktık. Hani artık kendinize dönmek yerine dünya meseleleriyle ilgili şarkılar yapacaktınız?

Bu albüm gerçekten kontrol dışı oldu. Yaşadığım bir ilişkiyi anlattım. Kurgusuz ve gerçek. Günlük gibi bir albüm oldu.

JÜLİDE KARAHAN

ANADOLUJET/MAYIS

Hiç yorum yok: