13 Şubat 2012 Pazartesi

[Sanat-Hayat] Ben İstanbul Film Festivali Sponsoru olsam..."

"Ben İstanbul Film Festivali sponsoru olsam bir film enstitüsü kurarım. İnanılmaz önemli ve gerekli." diyor ve ekliyor Melih Fereli: "Bundan 25 sene önce, Danimarka sinemasından söz etmek zordu. Ne zaman ki Danimarka Film Enstitüsü kuruldu, Danimarka sineması varlık gösterdi."

Bundan iki sene önce epey bilgilendirici bir söyleşi yapmıştık Melih Fereli'yle... Yıllarca İKSV'ye emek veren ve 2005'ten bu yana Vehbi Koç Vakfı'nda kültür-sanat danışmanlığı yapan Fereli, Koç Ailesi için hazırladığı stratejik planı anlatmıştı, kısacık: "Aileye iki alan önerdim... Biri çağdaş sanat; diğeri film enstitüsü. Biz birincisiyle yola çıktık ama ikincisi de çok önemli. Türk film endüstrisinin doğru ürünler üretebilmesini sağlamak için destek verecek bir yapı kurmak ivedilikle gerekli. Bu yapı sadece para vermekle kalmayacak; senarist ve yönetmen yetiştirecek; yayıncılık ve tanıtım faaliyetlerini yürütecek... Bizim film piyasamızda senarist, yapımcı ve yönetmen aynı insan. Nuri Bilge Ceylan ve Semih Kaplanoğlu gibi isimler filmlerini hep kendi imkânlarıyla yapıyor. Geçmişte de böyleydi. Barış Pirhasan, Ömer Kavur..."

Geçtiğimiz hafta ARTER'in yeni sergisi 'Siyaha Özgürlük'ün ön gösteriminde konuyu hatırlattık Fereli'ye. "Türk Film Enstitüsü ne yazık ki henüz gündemde değil. Onu konuştuğumuz sırada 2007'den beri oluşturmakta olduğumuz çağdaş sanat koleksiyonunu bir müzede sergilemeyle ilgili çalışmalarımız vardı. Ama maalesef müze için istediğimiz gibi bir yer bulamadık. Müze açılabilmiş olsaydı benim Koç ailesine karşı, birini bitirdik hadi bakalım sıra ikincide deme gücüm olacaktı. Ama ilginç olan, o söyleşi kimseyi tetiklemedi... Örneğin film festivali sponsorunu... Ben film festivali sponsoru olsam, hele ki bir fark ortaya koymak istesem, bu kulvara girerim. İnanılmaz derecede önemli ve gerekli."

****

Haluk Akakçe'den 14 Şubat sürprizi

Haluk Akakçe deyince... Aklınıza hemen garip kıyafetler gelmesin! Evdeki hesabın çarşıya hiç ama hiç uymadığı bir söyleşimiz olmuştu kendisiyle. Söyleşiden sohbete, "Bugün çok istediği bir şey iki sene sonra gerçekleştiğinde, o gün bu günkü kişi olmadığı için o şeyi de artık istemiyor insan..." cümlesiyle geçtiğimizde; "Ne kadar garip değil mi?" demiş ve eklemişti Akakçe: "Ama nedense belli bir yaşa kadar ben bunun farkında değildim. Kendim için gelecek hayal edip oraya gitmek üzere... Neyse. Ulaşmak istediğim idealler vardı fakat hayat beni o kadar şaşırttı ki... Artık sorgulamıyorum. Sadece iyi niyet ve olabildiğince temiz kalple yaşamın ellerine kendimi teslim ediyorum. Hayat sürpriz, beklenmedik tesadüf ya da kader; ne denir bilmiyorum ama o kadar dolu ki bunlarla." Onu böyle uzun uzadıya anmamıza sebep olan habere gelince; Akakçe, 14 Şubat akşamı İngiliz Konsolosluğu'nda bir performans gerçekleştirecek. Ve bu performans onun 2012 sonunda açacağı serginin pimini çekecek...


JÜLİDE KARAHAN

Zaman pazar 12 Şubat 2012

Hiç yorum yok: