29 Şubat 2012 Çarşamba

Kerem Görsev: “Olgunlaştım, maneviyatım arttı, dinginleştim”

Önce, “Yaşantımda bazı değişiklikler yaptım. Radikal kararlar verdim, kendime güvenim arttı. Yeni bir değişim başlatacağım yakında...” yazdı. Sonra, “Bir: Müzik dünyasında işe yaramayan, ayak bağı olan kişilerle irtibat kesilecek; İki: İnsan sevgisi olmayan, insana değer vermeyenlere güle güle...” En son da “Bu sadece müzikle ilgili değil… Zamanımız ve sağlığımız çok değerli. Geçmişte çok lüzumsuz tükettiğimi fark ettim, artık aklım başıma geldi.”… Tüm bunları caz müzisyeni, piyanist ve besteci Kerem Görsev yazdı; twitter’da. Devamını merak ettik, yanına gittik.

‘Therapy’nin üzerinden epey geçti. Yeni bir albüm yok mu yakında?

Aslında üç ayrı albüm üzerinde çalışıyorum. Biri, Tribute to Bill Evans projesi. Yazılıyor şu anda. Besteci, caz piyanisti, orkestra şefi ve aranjör; dünyanın yaşayan son efsane müzisyeni Alan Broadbent yazıyor. 6’sı bitti. Bestelerimi alıyor, senfonik orkestraya aranje ediyor. Dünyada onun gibisi yok. Bir de Tribute to George Shearing projesi var. Bunlar iki ayrı albüm olacak. Bir de benim başka bir çalışmam var. Haziran’da Amerika’ya gidip quintet formatında çalacağım. Küçük, 5 kişilik bir albüm olacak. 2013’te de Tribute to Bill Evens’ı kaydedersek harika olur. Finansal engeller çıkmaz inşallah. 250 bin dolar gerekli çünkü.

Nasıl çıkacak o kadar para?

Çıkmayacak. Bakın ‘Therapy’e 110 bin dolar harcandı. 80’i cebimden gitti. Yıllardır biriktirdiğimi, varımı yoğumu, yaşlılık sigortamı albüme yatırdım. Yaşlanınca ne olacak bakalım… Gerçi insan kendine iyi baktıktan, namusu, şerefi ve haysiyetiyle yaşadıktan sonra… Bir şey olmaz. Benim bütün derdim bu. Güzel müzikler yapmak, onları kızıma miras bırakmak, ülkeme hediye etmek...

Kızınız kaç yaşında?

12

Maşallah. Kaç yıldır evlisiniz?

1996’da evlendim ama eşimle 1986’da tanışmıştım. Amerika’da okuyordu, bir konserimde karşılaşmıştık. 1994’te Türkiye’ye döndü, evlendik. İyi bir aile hayatım var ve bunu korumaya çalışıyorum. Bu açıklamalarımdan dolayı yobaz mısın filan diye eleştirildiğim oluyor ama ben inançlı bir insanım. Aile benim için önemli. Eve geç gideyim, içip içip gezeyim… Öyle alışkanlıklarım yok benim.

Çok güzel… Müzisyenlerin hayatları biraz daha düzensiz sanılır. Hatta caz müziğin kulüp müziği olarak algılandığı düşünüldüğünde…

Yerin dibine girsin. Çok sinirleniyorum. Ben emek verirken, beyin hücrelerimi harcarken birilerinin yemek yiyip içki içmesine çok sinirleniyorum. İçkiyle aram hiç yok. Sigarayı da 94 yılında bıraktım. Uzun zamandır restoran, bar ve kulüplerde çalmıyorum. Sadece konser salonlarında çalıyorum. 25 sene çaldım öyle yerlerde. Ama birilerinin çan çan konuşması, garsonun gelip geçmesi ve çatal bıçak sesleri beni bezdirdi. Şimdi ne olursa olsun çalmıyorum. İnatçıyımdır ben. Bir şeye hayır dersem hayatta yapmam. Kolumu kesip yerim, kasaba minnet etmem. İçimdeki şeytanı yenmeyi her zaman başarmışımdır. Hele şimdi 51 yaşındayım, daha da olgunlaştım, maneviyatım arttı, dinginleştim. Hayat tecrübesi tabii. Rahatım şimdi. Keyfim yerinde. Biliyorum ki sadece Kerem Görsev Trio’yu dinlemek isteyenler geliyor konserime. Dinliyorlar huşu içinde. İlçe belediyelerinin düzenlediği konserlerde çalıyorum. Biletler ucuz. İnsanlar yığınla geliyor. Sadece müzik dinlemek için. Onları heyecanlandıracak şeyler çalıyorum.

Klasik caz çalıyorsunuz değil mi?

Evet. Benim işim klasik kökenli caz müziği. Tahta müziği yani. Elektronik değil. Kontrbas, piyano, davul... Trio, senfoni ve quintet olabilir ama klasik… Senteze karşıyım. Benim duruşum başka. Hoşlanmıyorum. Dinlerken de… Samimi gelmiyor bana. Duruşunuz neyse o olmalı. Mesela ben son 15 senedir sadece kendi bestelerimi çalıyorum. Yaşadığım hikâyeleri müziğe döküp toplumla paylaşıyorum. Her parçamın ayrı bir hikâyesi ve gizli bir kahramanı var. Kendi müziklerimle, kendi hikâyelerimle bir yere varmaya çalışıyorum. Müzik bir anlatım sanatı. Anlatmak istediğimi parmaklarımla anlatıyorum, söz yok benim müziğimde. Dürüst olmazsan izleyici fark eder zaten. Çaldığın müzikte samimiyet, inandırıcılık ve hikâye yoksa albümü dinlerken bile ortaya çıkar o. Bu albümde bir problem var, der izleyici. Önemli şeyler bunlar. İnsan ömrü çok kısa. O kadar kısa ki… Ben 1967’de girdim konsevatuvara… Daha dün gibi. Elimizde bir hayat paketi var. İyi kullanıp bizden sonrakilere, ülkemize, ailemize güzel şeyler bırakmamız lazım. Yetenekle bitmiyor, insanlık gerekiyor.

Siz yola Belediye Konservatuarı'yla çıktınız. Şimdi caz eğitimi almak isteyen gençler ne yapsın, nereye başvursun, yola nasıl çıksın?

Şimdiki gençlerin işi bir yandan zor, bir yandan kolay. Önce internette uğraşacak, didinecek, biraz pişecek. Sonra da yurtdışındaki okullara başvuracak, kabul alacak. Eskiden Bilgi Üniversitesi’nde caz bölümü vardı. Oradan çok iyi müzisyenler çıktı. Ama kapandı. Ondan önce Bilkent’te vardı, o da kapandı. Şimdi Hacettepe’de var ama o da yakında kapanır. Önümüzdeki dönem Yaşar Üniversitesi’nde açılacakmış, o da fazla uzun sürmez. Çünkü masraflar çok fazla. Hocalar Amerika’dan geliyor. Her dönem başka bir hoca geliyor. Bir sömestr biri, öbür sömestr diğeri… Caz moda müziği değil. Caz bölümü açacak üniversitenin para kazanmayı unutması; inançlı ve istekli olması gerek. Yoksa olmaz. Olmadı zaten…


****

HAYATI

28 Haziran 1961'de İstanbul'da doğan Kerem Görsev müzik eğitimine 1967 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı'nda başladı ve 1972 yılından sonra İstanbul Devlet Konservatuarı'nda devam etti. İlk beste denemelerine 90’lı yıllarda başlayan Görsev, 1994 yılında ilk albümü ‘Hands and Lips’i çıkardı. Kontrbasta Kağan Yıldız ve davulda Ferit Odman ile birlikte çalışan Görsev’in son albümü ‘Therapy’ 2010 sonunda çıktı.


Jülide Karahan

Gençlik ve Spor Bakanlığı Dergisi Şubat 2012

Hiç yorum yok: