27 Ekim 2009 Salı

SONBAHAR MELANKOLİSİNE KARŞI CAZ

İstanbul; isli, puslu, ıslak ve serin bir mevsime teslim... Bu da yetmezmiş gibi erken erken kararmaya başladı hava. Ama şehirde, sonbahar melankolisini dağıtacak bir şey var: Akbank Caz Festivali. ‘Şehrin Caz Hali’ sloganını benimseyerek 15 – 25 Ekim tarihlerinde Pozitif organizasyonuyla gerçekleşecek festival derde derman nitelikte. Programın ağır topları niyetine; Terje Rypdal & Ketil Bjørnstad, Cecil Taylor, Joe Lovano Us Five, Marilyn Mazur, Richard Bona, Vassilis Tsabropoulos, Aki Takase, Jose James ve Fahir Atakoğlu’nu sayabiliriz.


CECİL TAYLOR: AVANGARD CAZ POLİTİZMDEN UZAKLAŞAMAZ!



1956’da yayınladığınız ilk albüm ‘Jazz Advance’tan bu yana müzik adına keşifleriniz neler? Özellikle çağdaş müzik ve avangart caz üzerine…


Bahsedilen neredeyse 55 yıllık bir periyot. Bu süre zarfında sayısız müzisyenle çalıştım. Çalıştığım ya da sadece dinleme şansına sahip olabildiğim sanatçılar bile müziğime çok şey kattı. Küçücük bir çocukken izlediğim Ella Fitzgerald’dan bu yana her geçen gün müziğin hızla değiştiğine tanıklık ettim. Miles Davis, Albert Ayler, Gil Evans, Bill Dixon ve festivalde birlikte çalacağımız Tony Oxley çağdaş caz müziğine yön verdiğini düşündüğüm ilk isimler.


Ornette Coleman’ın “Hadi müziği çalalım, altyapılarını değil” sözünü düşünürsek; avangart caz, ciddi politizmi bırakıp sanatsal yoğunluğa yöneldi diyebilir miyiz?



Bu tamamen tartışmaya açık bir konu. Sanatçıdan sanatçıya değişiklik gösterebilir. Hiçbir şey 20 sene önce olduğu gibi değil. 20 sene sonra da aynı olmayacak. Ancak avangart cazın politizmden tamamen uzaklaşması mümkün değil.


Müziğiniz tiyatro ve şiirle nasıl bir etkileşim içinde?



Konservatuar yıllarımdan bu yana şiir ve sahne sanatlarıyla ilgileniyorum. Özellikle şiirin müziğimde inanılmaz büyük bir etkisi var. Tiyatro ve dans da en az şiir kadar önemli. Şiir okumadan şiir üzerine müzik yapabilen ve dans etmeyi bilmediği halde insanları dans ettirmeye çalışan müzisyenleri hiç anlayamıyorum. Okuduğum binlerce kelimenin ardından ancak kısa bir şiir ortaya çıkarabiliyorum. Bu sürecin oldukça yorucu ve zor olduğunu eklemem gerek.


JOE LOVANO: HER ENSTRÜMAN KENDİ YOLUNU BULUR!



Dinleyiciye sunduğunuz müzik yolculuğunu nasıl tanımlıyor, daha doğrusu nasıl sıfatlandırıyorsunuz? Akışkan, coşkulu vs. gibi…



Son projemiz Joe Lovano Us Five’ın kesinlikle dinamik bir kurgu içerdiğini belirtmeliyim. Projedeki tüm parçalar ( aslında bu bir ilk ) bana ait olsa da gençlerin de içinde yer aldığı, enerjisi yüksek, coşkulu ve ritmik bir müzik yapmaya çalıştık. Ayrıca beş kişilik bir ekip olmamıza rağmen sık sık doğaçlamalar yoluyla farklı ikili, üçlü ve dörtlü kombinasyonlar oluşturuyoruz. Bu da zengin bir içerik sağlıyor.


Farklı enstrümanların birlikteliği sizin için, genel olarak müzik için ne ifade ediyor?


Us Five projemizde iki davul seti var. Bu bile başlı başına bir yenilik. Bahsettiğim farklı kombinasyonlar paralelinde her enstrümanın kendi yolunu bulması sanıyorum müziğimizin özünü oluşturuyor. Bazı parçalarda doğaçlama üzerinden, bazılarında biraz daha çerçevesi belli bir yapı içinde yol alıyoruz. Aslında çalınan enstrümandan ziyade, sahnede sergilenen müzikal tavır ve içerik önemli. Bu yüzden zaman zaman farklı enstrümanlar arasında müzikal anlamda bir mücadelenin olduğunu da düşünüyorum. Önemli olan egonun ön plana çıkmaması ve herkesin bir şekilde karşısındakine yeni kapılar açması...


JÜLİDE KARAHAN

SKYLİFE EKİM 2009

.................

Hiç yorum yok: